Negotiation of identities as reflected in the internment narratives by Japanese-Americans
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Tezin amacı II. Dünya Savaşı sırasında Japon tecritinin Amerika Birleşik Devletleri doğumlu, Nisei denilen ikinci jenerasyon Japon kökenli Amerikalıların kimliklerini nasıl etkilediğini, kendilerini yeniden kurgulamak için etnik ve ulusal kimliklerini nasıl müzakere ettiklerini incelemektir. Mary Matsuda Gruenewald'ın Looking Like the Enemy (2005), Jeanne Wakatsuki Houston'ın Farewell to Manzanar (1973), ve Monica Sone'nin Nisei Daughter (1979) adlı tecrit anlatılarının Japon kökenli Amerikalıların kendileri tarafından yazılması ve tecrit hakkında doğrudan bilgi vermesi nedeniyle bu çalışma için seçilmiştir. Bu anlatılar farklı yazarlar tarafından farklı dönemlerde yazılmış olsa da, kendilerini yalnızca Japon olarak mı, yalnızca Amerikalı olarak mı yoksa hem Japon hem de Amerikalı olarak mı tanımladıkları sorusu, tek ana ortak tema olarak dikkat çekmektedir. Ayrıca bu anlatılar, baskıya karşı genel ve ortak bir anlatı oluşturup II. Dünya Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri'nin uyguladığı ırkçılığa, ayrımcılığa ve ideolojiye meydan okumaktadır. Tecrit sona erdikten sonra uzun süre sessizliğini koruyan bu Japon kökenli Amerikalı kadın yazarlar, kimlik ikilemlerini yansıtıp, kendilerini Amerikalı mı, Japon mu, ya da hem Japon hem de Amerikalı mı olarak tanımlamakta nasıl mücadele ettiklerini gösterip tecrit sürecindeki deneyimlerini anlatarak sessizliklerini bozmuş olurlar. Bu tecrit anlatıları üç açıdan incelenmiştir: Birincisi, Japonların tarihsel geçmişi bağlamında, neden Amerika Birleşik Devletleri'ne göç ettiklerine, nelere maruz kaldıklarına ve II. Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında neler yaşadıklarına dair genel bir bilgi verir. İkinci olarak, bu anlatılar kimlik kavramının nasıl tek bir benliğe indirgenemeyeceğini, toplumsal ve tarihsel bağlama bağlı olarak nasıl değişebileceğini örnekler. Ayrıca, ırkçılığın ve ırka bağlı kimlik oluşumunun etnik azınlık gruplarını dışlamanın bir yolu olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne nasıl derinlemesine işlendiğini kanıtlamaktadır. Son olarak, bu tecrit anlatıları, Amerika Birleşik Devletleri'nin ırkçı ideolojisiyle yüzleşen karşı-anlatılara dönüşmektedir. Bu anlatılar, ayrıca bu yazarlara deneyimlerini, mücadelelerini ve kimlik ikilemlerini ifade etmeleri için bir alan sağlamaktadır. Son olarak bu anlatılar, tecritin ve toplama kampının kimlik algısını çarpıtarak bu yazarların etnik ve ulusal kimliklerini sorgulayıp müzakere etmelerini nasıl tetiklediğini göstermektedir. The purpose of the thesis is to examine how the Japanese internment during World War II affected the Nisei, U.S.-born second-generation Japanese-Americans, in terms of their identity and how they negotiated their ethnic and national identities to reconstruct themselves. Mary Matsuda Gruenewald's Looking Like the Enemy (2005), Jeanne Wakatsuki Houston's Farewell to Manzanar (1973), and Monica Sone's Nisei Daughter (1979) were chosen for this research on the ground of offering first-hand information about the internment by Japanese-Americans themselves. Although the narratives were written in different periods by different authors, the question of whether they identify themselves as only Japanese, only American, or Japanese-American stands out as the one major theme. These narratives, furthermore, form a collective narrative against oppression and challenge racism, discrimination, and the ideology of the United States during World War II. These female Nisei authors, who kept their silence for a long time after the internment ceased, break their silence by writing their internment experiences; reflecting their identity dilemma and demonstrating how they struggled in identifying themselves whether as American or Japanese, or Japanese-American. These internment narratives are analyzed in three aspects: Firstly, the historical background of the Japanese provides a fundamental understanding of why they immigrated to the United States, what they suffered, and what they went through at the internment camps during World War II. Secondly, these narratives exemplify how the concept of identity is not essentialized and subject to change depending on the social and historical context. They also prove how racism and racial identity formation are deeply embedded in the United States as a way of ostracizing ethnic minority groups. Lastly, these internment narratives become counternarratives that confront the racist ideology of the United States. They also provide a space for these authors to express their experiences, struggles, and identity dilemmas. These narratives, finally, demonstrate how the internment distorted the perception of their identities and catalyzed the negotiation of their ethnic and national identities/affiliations.
Collections