Evlilik, boşanma ve şiddet: Evli erkekler üzerinden bir değerlendirme
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Aile, günümüzde çoğunlukla aşk ve sevgi çerçevesinde kurulmuş yasal bir sözleşmedir ve toplumun en küçük birimidir. Evlilik, farklı cinsten iki kişinin bir ömür boyu hayatı paylaşmaları şeklinde kurgulanmaktadır. Boşanmak ise yine aile içerisindeki sorunların çözümsüz hale geldiği noktada yasal bir haktır. Bu süreçte evliliğin ölene dek sürmek gerektiği düşüncesi işlerliğini yitirmeye başlamıştır. Ancak boşanmanın kabul edilmesi toplumsal bir sorun haline gelmektedir. Çünkü erkek için erkekliğinin sorgulanması veotoritesinin sarsılması anlamına geldiği büyük bir erkeklik krizine yol açmaktadır. Bu kriz de en basit çözüm yolu olarak öğrenilen şiddeti ve son noktada kadın cinayetlerini ortaya çıkarmaktadır. Bu çalışmanın amacı kadınların boşanma taleplerinin erkeklerde şiddet eğilimini artırıp arttırmadığı ve kadın cinayetlerinde bu talebin etkisinin ayrıntılı olarak sorgulanmasıdır. Tez içerisinde bu durum `boşanma cinayetleri` şeklinde kavramsallaştırılmıştır.Çalışmanın diğer odak noktası ise; evli erkeklerin; toplumsal cinsiyet rolleri, şiddet, kadın cinayetleri ve aile gibi konulara bakış açılarını ortaya koymak ve tartışmaktır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi tercih edilmiş olup yarı yapılandırılmış görüşme formu ile yüze görüşme gerçekleştirilmiştir. 28 erkek ile 20-40 dakika arasında görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler içerik analizi ile çözümlenmiştir.Araştırma sonuçları; toplumsallaşmanın temel kurumu olan ailede şiddeti deneyimleme, `şeylerin düzenine dâhil` görünen cinsler arasındaki bölünme, evliliğin kutsallığı, boşanmanın laneti, erkek şiddeti `teorinin bittiği yerde pratik başlar`, kadın cinayetleri `erkeğe sen neden bunu yaptın diye sormuyorlar`, boşanma ile hayatın devamı, namus `kadının namusu bi' lekelendiği zaman`, kadın-erkek eşitliği `eşitlik diye bişey yoktur` ana temaları ile yorumlanmıştır. Görüşmeler sonunda edinilen bulgulara göre `boşanma cinayetlerinin` altındaki temel sebep erkeklerin yerleşik toplumsal cinsiyet rolleri ve kalıpları çerçevesinde güç ve iktidar odaklı olarak yetiştirilmesidir. Ataerkil toplumsal yapı içinde erkeklere üstün bir konum atfedilmiş ve kadınlar erkeğe bağımlı nesneler şeklinde yetiştirilmiştir. `Boşanma cinayetleri` de bu anlamdaki eril sahipleniciliğin bir sonucu olarak karşımıza çıkabilmektedir. In this study, it is aimed to reveal gender roles of married men in the process of constructing hegemonic masculinity in the social sphere, the construction of masculinity and femininity, their perspectives on marriage and divorce, violence against women, and their attitudes towards femicide related to divorce claim. In this qualitative research, life experiences have been obtained from the interviews with 28 men for 20-40 minutes through a semi-structured interview form. The life history as a method has been used and the interviews have been analyzed with content analysis.As a result of this research, it has become possible to make two classifications about the interviewees. It has been understood that the group, which can be considered as a relatively new generation whose level of education and consciousness are better, is realistic and moderate towards divorce, and they have made meaningful determinations regarding violence against women and femicide. It has been observed that the men in the second group internalize traditional patterns and adhere to patriarchal ideology and gender norms. Men in this group consider that men are superior in terms of gender roles and equality, and find men justified in denial of femicide and divorce.Men refusing to divorce and killing their spouses who want to divorce have recently increased. According to the findings obtained from the interviews, the main reason under the `divorce murders` is that men are brought up according to gender roles. In the patriarchal social structure, a superior position is attributed to men and women are raised as objects dependent on men. `Divorce murders` also appear as a manifestation of masculine possessiveness. The findings obtained from the interviews have been discussed within the frame of the literature.
Collections