Dylan Thomas'ın kendine özgü modernizmi: Lacancı bir tartışma
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmanın amacı, üslup ve içerik bakımından, çağdaşı olan şairlere kıyasla, anlaşılması ve konumlandırılması zor kabul edilen Dylan Thomas'ın şiirlerini, geç dönem Lacancı öznellik kuramı ile okuyarak Thomas'ın sui generis modernizmini incelemek ve geç Lacancı psikanalitik eleştirinin şiir yorumlama, şiirin anatomisini kurmakta ne derece mahir olduğunu tartışmaktır. Thomas'ın özellikle erken dönem şiirlerini mercek altına alan bu okuma Lacancı imgesel-simgesel-gerçek üçlü düzeninde dilin ve insan öznesinin doğası gereği yalnızca simgesel düzende konumlanabilen şiir kişisinin söylemi üzerinden öznelliğin nasıl kurulduğunun bilgisine odaklanmaktadır. Thomas'ın şiirlerinde özne doğrusal olmayan zaman deneyimleri üzerinden, kastre eden, yıkıcı ve hapsedici olan dilin -simgeselin- doğasına direnir. Bu direniş, Thomas'ın şiirlerinde okuyucuya simgesel ve imgeselin nüfuz edemediği gerçek düzlemine dair nüveler sunar. Aynı zamanda bu, bu tezde tartışılan şiirsel hakikati mümkün kılan yaratıcı edimin [poiein] de ateşleyicisidir. Bu tezin iddiası şudur ki geç Lacancı sintom, jouisssance, Borromea düğümü, büyük Öteki, Baba'nın Adı gibi kavramlar ve post-Lacancı düşünürlerden Badiou'nun anti felsefe ve hakikat üzerine fikirleri Kristeva'nın iğrenme, semiyotik khora ve Žižek'in 'gerçek Gerçek' düzlemi gibi kavramları; okura, Dylan Thomas'ın ancak sui generis üslubu ile kurmuş olabileceği mümkün görünen süreç şiirselini anlamada, şiirinin anatomisini kurgulamada, ve şiirsel hakikat fikrinin imkanlılığını savlamada benzersiz veriler sunmaktadır. Thomas'ın otantik üslubu ile ilgili spekülasyon yapmaya girişmeden önce buradaki geç Lacancı bir okumanın, ilk önermesi şudur; Lacan'ın geç döneminde kuramını neden matematiksel soyutlamalara ve özneyi nasıl simgeselleştirilmeye direnen gerçeğe/Spinozacı bir bedene ilişkin tecrübesine yaklaştırdığı, şiirsel dil üzerinden yorumlanabilir. Benzer şekilde Thomas'ın süreç şiirselinde sıklıkla tekrarlanan şairin kendi bedeni, annesinin bedeni, zaman, doğa üzerinden deneyimlenen jouissanceları her ne kadar belirli bir uzamda mümkün olsa da, ifade edilebilir ki Thomas'ın şiirlerinde vurgu uzama değil sürecin kendisinedir. Hem bu süreci hem de şiirsel hakikati anlamak ise Lacan'ın özellikle aktarım üzerine verdiği X. Seminer'inde kurguladığı Platoncu 'aşk'ı -arzuyu- çözümlemekle mümkün görünmektedir. Yine bu tezde değinilen Bodiou'nun şiirsel hakikat düşüncesine göre; ancak dilin şiirsel doğası üzerinden anlaşılabilir ki güç ontolojisi veya 'arzunun nesnesinin yokluğu' söz konusu sürecin hareket ettiricisidir. Bu sürecin taşıyıcısı ise, şiirsel dille kendini ifade etme olanağını bulan konuşan öznedir. Tam olarak bu önermeden hareketle bu çalışma savlamaktadır ki Lacan'ın bilinçdışı söyleminin ve Thomas'ın şiirinin konuşma/dile gelme edimi üzerine oluşturulduğu bilgisine dayanarak, şiirsel hakikati mümkün kılan şey her iki konuşan öznenin dillerinin bu çok katmanlı şiirsel, esrik yapısıdır. Bu noktada şayet varsa, hakikat şiirseldir ya da diğer bir ifade ile bu hakikat ancak şiirsel hakikat olarak poieinin hakikati olabilir. Bu tez, buradan hareketle, bu şiirsel hakikat kurgusu çerçevesinde; geç Lacancı kuramla Thomas'ın modernizminin izinin sürülebileceğini savlamaktadır. Thomas'ın sözü edilen kendine has modernizminin kaynağı, nüfuz edilemez Gerçek düzleminin beden ve jouissancelar üzerinden kurduğu tahakkümün neticesinde şiir kişisini olduğu ana sığdırmayıp ona doğrusal olmayan bir zamanda bir süreç deneyimletmesidir. The aim of this study is to analyze sui generis modernism of Dylan Thomas with the late Lacanian theory of subjectivity and to discuss adeptness of the Late Lacanian psychoanalytic criticism in interpreting poetry and constructing the anatomy of poetry. Dylan Thomas's poetry has often been considered difficult to understand compared to his contemporaries in terms of style and content as well as how the poet positions himself in his work. This reading focusing especially on Thomas's early poems centers upon the knowledge of how a form of subjectivity is theorized through the discourse of the poet, the symbolic; the social world of linguistic communication and intersubjective relations, the order in the unconscious that gives rise to subjectivity where it is linked by sinthome to the Imaginary and the Real. In Thomas's poems, the poetic persona resists the nature of the language - the Symbolic - which is castrating, destructive and imprisoning through experiences of non-linear time. This resistance, in Thomas's poems presents to the reader the core of the Real that the Symbolic and the Imaginary cannot penetrate. It is also what ignites the creative act [poiein] that makes the poetic truth possible, which is also discussed in this study. The argument of this thesis is that concepts such as the late Lacanian sinthome, jouissance, the Borromean knot, the big Other, the Name of the Father; and post-Lacanian conceptualizations such as Badiou's understanding of anti-philosophy and truth, Kristeva's abjection, semiotic khora and Žižek's 'real Real' can provide insights into the ability to outmaneuver in asserting the idea of possibility of the poetic truth, understanding the process poetic that Dylan Thomas may have established only with his sui generis style, and constructing the anatomy of his poetry. Before attempting to speculate on Thomas's authentic style, the first premise of a late Lacanian reading here is that the reasons why Lacan in his late period brought his theory closer to mathematical abstractions and how the subject approached the Real that resists symbolization/Spinozian experience of a body can be interpreted in terms of poetic language. Similarly, despite that jouissances experienced through the poet's perceptions of his own or maternal corporeality in time and nature, which is frequently repeated in Thomas's process poetic, is only possible in a certain space, it can be stated that the emphasis in Thomas' poems is not on space but on the process itself. To clarify both this process and the poetic truth, in a Lacanian formula, it is possible to analyze the Platonic 'love'-desire that Lacan especially theorized in his X. Seminar on transference. According to Bodiou's idea of poetic truth, which is also mentioned in this thesis; it can only be understood through the poetic nature of language that the ontology of power or the 'absence of the object of desire' is the driving force of the process mentioned above. The carrier of this process is the speaking subject, who has the opportunity to express himself through poetic language. Standing exactly on this premise, this study argues that, based on the knowledge that Lacan's unconscious discourse and Thomas's poetry are constructed on the act of speaking/enunciation, it is this multi-layered poetic ecstasy of the languages of both speaking subjects that makes poetic truth possible. At this point, if there is truth, it is poetic, or in other words, this truth can only be the truth of poiein as poetic truth. From this point of view, this dissertation, within the framework of this poetic truth, argues that Thomas's modernism can be traced through the late Lacanian theory. Thomas's sui generis modernism takes its source from the domination of the impenetrable Real over the body and jouissance forcing the poet not fit the person in the moment he is and makes him experience the process in a non-linear time.
Collections