Understanding the `We-ness` in populism: leaders, media,and citizens
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Siyasal aktörler söylemsel inşalara dayalı olarak tanımlama ve kategorileştirme konusunda yeteneklidirler, ulaştırmak istedikler mesajler sosyal grupları konumlandırarak ve onları sosyal kimliklere dönüştürerek genelde sosyal kategorileri meydana getirir. `Biz` ve `onlar` ayrımına dayanarak ve ahlaki ya da ahlaki olmayan sınırları çizerek kurgulanan kategoriler farklılaştırılmaktadır. Bu tür bir yeniden üretimin sonucunda sosyal gruplar `biz'lik` ve ilişkili `ötekilerle` hiyerarşik bir karşılaştırmayla inşa edilir. Popülist söylemde ise sosyal gruplar idealize edilmiş homojen bir grubu temsil eden halk ile algılanan `tehlikeli ötekiler` arasında ayrılmaktadır, öncelikli hedef seçkinlerden oluşmakta ve halkın birilğine ve çıkarlarına uyumsuz ya da `tehditkâr` görülen diğer grupları da içermektedir. Dolayısıyla, popülist söylem `biz'lik üzerinden kitleleri mobilize ederek sosyal kategoriler arasındaki sınırları da tanımlamaktadır. Bu çalışma popülist söylem ve performansın sosyal kimlikler aracılığıyla vatandaşları mobilize ettiğini tartışmaktadır. Bu sebeple çalışmanın amacı sosyal kimlik yaklaşımı ile popülizm arasındaki bağlantıyıı inceleyerek popülist çerçevelemede sosyal grupların nasıl kategorileştirildiğini ve grupların farklılaştırıldığını anlamaya çalışmaktadır. Bu noktada sadece popülist söylemin üretimine odaklanmaktadır, bu söylemin seçmene nasıl transfer edildiğini, seçmen tarafından – söylemin alıcıları tarafından – nasıl içselleştirildiğini de anlaşılmak istenmektedir. Sosyal kimlik perspektifini takip ederek popülist söylemin sosyal grupları oluşturduğunu üç boyutla açıklamaya çalışmaktadır. `Biz'lik` üzerinden artiküle edilen popülist söylemin birinci boyutu homojen bir halk grubunun inşa edilmesi ve ortaklığı temsil eden liderle özdeşleşmesiyle iç-grubun yaratılmasıdır. İkinci boyutu ise, seçkin karşıtlığı ve `ötekilerin` söyleme dayalı inşasıyla dış-grubun oluşturulmasıdır. İç-grup ve dış-grup ayrımını hiyerarşik karşılaştırma ve konumlandırmalarla gerçekleştirildiği de aktarılmaktadır. Popülist çerçevelemedeki grup farklılaştırılmasının derinleştirilmesine neden olan üçüncü boyut ise suçlama anlatıları olarak gösterilmektedir; çünkü suçlama anlatısı `ötekileri` dışlayan yaklaşım ve davranışları meşrulaştırmaktadır. Bu sebeple tez, popülizmin `biz'lik` üzerinden nasıl formüle ve artiküle edildiğini bütünsel bir yaklaşımı irdeleyerek açıklamaya çalışmaktadır. Vaka olarak Türkiye'de 2002 yılından beri iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi 2015-2018 yılları arasındaki seçim kampanya konuşmaları, AKP ile yakın ilişkide olduğu düşünülen medyanın kapsamı üç gazeteden seçilen on iki köşe yazarı ve seçmenleri ile birlikte incelenmektedir. Analizler için seçim konuşmaları, köşe yazarlarının makaleleri ve vatandaşlarla derinlemesine mülakatlar Nvivo yazılımında kodlanmış ve içerik analizi uygulanmıştır. Political entrepreneurs are able to make definitions and categorizations by discursive construction; the messages generally generate social categories, positioning social groups, and transforming to social identities. Relying on the division between `us` and `them` and drawing boundaries differentiate imagined categories. Due to this reproduction, social groups are likely to be articulated by constructing the `we-ness` concerning relevant `others` and deploying hierarchical comparisons. Likewise, populist discourse constructs social groups between the idealized homogeneous group of the people and the perceived dangerous `other,` primarily focusing on elites and various groups, which are found to be against the harmony and interests of the people. Thus, populist rhetoric defines boundaries of social categories, seeking to mobilize the masses within the `we-ness`. The study argues that populist discourse and performance mobilize citizens through social identities. With this, the dissertation seeks to fill the gap, making a linkage between the social identity approach and populism in order to understand and examine how social groups and differentiations are reflected and received within the populist frame. In this sense, it argues that three dimensions of a populist discourse construct social groups, following the social identity perspective. The first dimension indicates that the in-group is constructed through the imagination of a homogeneous group of people and identification with a leader. Secondly, the articulation of populism over the `we-ness` is originated with the construction of `others`, embracing anti-elitism and an exclusionary approach against `others`. The last dimension canalizes `us-them` antagonistic division and leads to othering through blaming that allows people to justify the exclusion of `others` and adopt hierarchical positions. Consequently, the study aims to respond to the question: `how is populism articulated and formulated over the `we-ness`, scrutinizing the complementary approach between the supply-side and recipients of discourse`? Turkey has been examined with the case of the Justice and Development Party (the AKP); therefore, the speeches of the AKP leaders during the electoral campaigns from 2015 to 2018, the coverage of the AKP-based media with 12 columnists from 3 newspapers, and the reflection of individuals, who are AKP voters, are analyzed. To analyse, the electoral speeches, articles by columnists, and in-depth interviews are coded in Nvivo, conducting contents analysis.
Collections