The cinematic representation of architecture in the tv series: `Eşik` (Threshold)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu tez, Bergson ve Benjamin tarafından geliştirilen eşik ve süre kavramlarındanhareketle, yirmi birinci yüzyıl Türkiye'sinden mimarlık örneklerinin EŞİK(Threshold) adlı belgesel dizisinde nasıl yansıtıldığına odaklanmaktadır.Deleuze'nin Yöntem Olarak Sezgi'de özetlediği gibi, Bergson, problemlerinmekândan ziyade zamana göre tanımlanması gerektiğinin altını çizdi.Benjamin, Paris pasajları hakkında yazarken bu yöntemi sezgisel olarak kullandıve deneyimin süre olduğunu vurguladı. Belgesel dizisi EŞİK' in ilk sezonu, yirmibirinci yüzyılda inşa edilmiş on üç bina seçilerek benzer bir yöntemle tasarlandı.Sinematografik temsil, binaları tasarımcılarının dış ses anlatımıyla sunarken,izleyicilere mekanlarda geziniyormuş gibi deneyimsel bir bakış açısı sunmayıamaçladı. Kamera, binalara ve yüzeylere bakan yabancılaşmış bir gözlemciolarak değil, gözlemciyi mekanların yaşanmış bir deneyimine davet edendokunsal bir ara yüz olarak kullanıldı. Laura Marks tarafından ortaya atıldığışekliyle `dokunsal görsellik`, Bergson'dan ilham alan somutlaştırılmış,dokunsal ve çok duyulu bir görsellik kavramını sentezler. Belgesel dizisininnihai amacı, ışık, ses ve çoklu duyusal dokunsallığın etkilerini vurgulayarakizleyiciyi temsil edilen binaları ziyaret etmeye çağırmaktı. Böylece dizininkendisi, izleyicinin gelecekteki deneyimine bir `Eşik` olarak tasarlandı. Bu tez,serinin dokunsal görselliğini teorik düzeyde kavramsallaştırmayıamaçlamaktadır. This thesis focuses on how examples of architecture from the twenty-firstcentury Turkey are reflected in the TV documentary series EŞİK (Threshold)with reference to the concepts of threshold and duration as developed byBergson and Benjamin. Bergson underscored that problems should be definedin terms of time rather than in terms of space as summarized by Deleuze inIntuition as Method. Benjamin used this method intuitively while writing aboutthe passages of Paris, and he emphasized experience as duration. The first seasonof the documentary series EŞİK was designed with a similar method, choosingthirteen buildings built in the twenty-first century. While presenting thebuildings with a voice-over narration of their designers, the cinematographicrepresentation aimed at offering an experiential point of view as if the spectatorswere moving through the spaces. The camera was used not as an alienatedobserver looking at the buildings and surfaces, but as a haptic interface invitingthe observer to a lived experience of the spaces. `Haptic visuality` as coined byLaura Marks synthesizes a notion of embodied, tactile and multisensoryvisuality inspired by Bergson. The final aim of the documentary series was toinitiate the spectator to visit the represented buildings by highlighting the effectsof light, sound and the multisensory hapticity. Thus, the series itself wasintended as a `threshold` to the prospective lived experience of the spectator.This thesis aims to conceptualize the haptic visuality of the series at a theoreticallevel.
Collections