Sâmiha Ayverdi'nin Mesih Paşa İmamı romanındaki tasavvufî tarih anlayışı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Tefekkür târihimizin önemli isimlerinden olan Sâmiha Ayverdi, eserlerinde merkeze, kişi ve cemiyetlerin mânevî arayışlarını koyar. Meşrûtiyet ile hız kazanan Batılılaşma, topluma târihsel devamlılığı içinde yer almayan, yeni bir kimlik dayatmıştır. Bunun sonucunda cemiyet, kendi manevî değerlerinden koparak sorunlu bir yapıya dönüşmeye başlamıştır. Dünyaya tasavvuf penceresinden bakan Ayverdi için çözüm, uzaklaşılan millî mânevî değerleri tekrar hatırlamaktır. Bunun için de rehber, İslâm tasavvufudur. Biz de çalışmamızda, Sâmiha Ayverdi'nin Mesihpaşa İmamı romanındaki târih anlayışını, tasavvufî bir pencereden ele almaya, günümüz hâkim pozitivist târih anlayışının, insanı göz ardı eden yaklaşımını, tasavvufun insan merkezli bakışı ile karşılaştırmaya çalıştık. Araştırmamızın konusu olan eserin arka planı, Osmanlı Devleti'nin en travmatik toprak kayıplarının yaşandığı Balkan Savaşı yıllarıdır. Bu bağlamda eser, dikey ve yatay iki târih yaklaşımının kesiştiği bir alandır. Roman, toprak kayıplarına eşlik eden, mânevî kayıpların da yaşandığı yılları anlatmaktadır. Yani birbirine paralel iki çöküş söz konusudur. Ülkede savaşın başladığı döneme paralel olarak, insanların hayatlarına aşkın girmekte olduğunu görürüz. Memlekette yaşanan değişime karşın, bir yandan aşkın da insanları dönüştürmesine, iyileştirmesine şahitlik ederiz. Aşkın insan bakışına kattığı tevhîd nûru, onun kabuğun içindekini görmeye başlamasına sebep olacaktır. Allah'ın eşyâdaki tecellîsine şâhid oldukça, ayırıcı kesret unsurları yerini tevhîdî bir bakışa terk edecektir. Being one of the prominent thinkers in our history of thought, Sâmiha Ayverdi puts the spirituals pursuits of both individuals and communities in the center. Westernization gathered momentum during the era of the Constitutional Monarchy and imposed a new type of identity that did not take place in society's historical continuity. As a result, the society began to detach from its own moral values, which became a serious problem. For Ayverdi, the solution lies in claiming back the national values and the guide to do that is Islamic sufism. That's why we tried to present Ayverdi's historical approach from the sufi worldview and to compare human-centered sufi doctrine with the positivist perspective of history, which generally tends to neglect human. The backround of our research subject is the Balkan War era, where the most traumatic territorial losses of the Ottoman Empire took place. In this context, it can be said that the novel itself is an intersection where vertical and horizontal approaches to history. The spiritual losses of the individuals and the society are accompanied by the loss of the land. In other words, two parallel collapses occured simultaneously. When the war started, we also witness that love steps in people's lives. Despite this traumatical change in the society, we witness the transformative and constructive effect of love. The light of tawhid (Oneness of God) brought by love will cause individuals to be able to see the essence within the `shell` and by truely witnessing the manifestations of God, the dividing elements of multiplicity will fade away and replaced by a complete monotheistic view.
Collections