Freedom of religion and belief in Beytulmakdis
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Günümüzde, insan hakları kavramının sonuna gelindiğini, içinin boşaltıldığını ileri süren düşünürler olduğu gibi, insan hakları kavramının sürekli bir gelişim içerisinde olduğunu ve halen bu alandaki sorunlara çözüm üretme potansiyelinin olduğu savunanlar da bulunmaktadır. Uluslararası ilişkiler disiplini bünyesinde hazırlanan bu çalışmanın müellifi, bir hukukçu olarak ve insan hakları teorisinden de destek alarak din ve vicdan özgürlüğü ile sınırlı olmak üzere bir araştırma yapmıştır. Şüphesiz uluslararası ilişkiler biliminin dinamikleri ile hukuk biliminin dinamikleri birbirinden farklıdır. Ancak konu, temel bir hakkın kullanılması ve korunması boyutunda uluslararası ilişkiler mekanizmalarının ne düzeyde çözümler üretebileceğine yoğunlaştığı için, ulaşılan bilgiler iki bilim alanının kesişim noktasında yorumlanmıştır.İnsanlar, uluslararası sözleşmelere ve organizasyonlara, kuruluş amaçları dikkate alındığında temel hakların daha etkin korunması için ihtiyaç duyarlar. İnsan hakları şemsiyesi altında önemli bir yere sahip olan din ve vicdan özgürlüğü ise, uygulama biçimleri ile son yüzyılda dünya genelinde farklı görünümler arz etmektedir. İnsan haklarının evrensel düzeyde kabul edilmesi ve korunması gerektiği önermesinden hareket eden ve tümden gelim metodunu takip eden bu çalışma, ilk planda insan hakları kavramını ve gelişimini, ikinci planda din ve vicdan özgürlüğünün kapsamını ve bileşenlerini ele almaktadır. Bu çalışmanın asıl araştırma sorusu ise, Yahudi, Hristiyan ve Müslüman bireylerden oluşan halkı ile, Beytülmakdis (Kudüs) toprakları içerisinde din ve vicdan özgürlüğü konusunda geçmişten günümüze yaşananlara odaklanmıştır. Kadim bir geçmişi ve tarihsel arka planı incelendiğinde üç din mensupları için kutsallığı bulunan ve stratejik konumda olan bu bölge çok çalkantılı dönemler geçirmiştir. Tarihi kaynaklar, bu bölgenin Müslüman yöneticilerin idaresinde olduğu dönemlerde huzurlu olduğunu doğrulamaktadır. Ancak, uluslararası hukukun tüm mekanizmalarına rağmen son yüz yılda işgal altında olan bu topraklarda yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı gibi en temel insan haklarının dahi defalarca ihlal edildiği bir gerçektir.Bu çalışma kapsamında, bölgesel düzeyde temel hakların korunması için varlık gösteren mekanizmaların da, din ve vicdan özgürlüğü alanında işgal altındaki bu topraklardan yükselen sese henüz bir çözüm sunamadığı değerlendirilmiştir. Dünya üzerindeki her insan oldukça değerlidir, temel hak ve hürriyetlere sahiptir ve bu hakların korunması ve yaşatılması aslında tüm insanlar için bir sorumluluktur. Bu araştırma sonucunda, farklı inançlardan insanların bir arada barış içerisinde yaşama tecrübesine sahip bu bölgenin tekrar eski günlerindeki huzurlu atmosferine kavuşması için uluslararası hukuk biliminin ve uluslararası koruma mekanizmalarının daha etkin çalışması gerektiği önerilmektedir. Today, there are scholars who argue that the concept of human rights has come to an end and has been eviscerated, while there are also those who argue that the concept of human rights is in constant development and still has the potential to produce solutions to the problems in this field. The author of this research, which was prepared within the discipline of international relations, has conducted a research limited to freedom of religion and conscience as a jurist and with the support of human rights theory. Undoubtedly, the dynamics of international relations and the dynamics of law are different. However, since the subject focuses on the extent to which international relations mechanisms can produce solutions in the exercise and protection of a fundamental right, the information obtained was interpreted at the intersection of the two fields of science.People need international conventions and organizations for more effective protection of fundamental rights, given their founding objectives. Freedom of religion and conscience, which has an important place under the umbrella of human rights, has presented different views throughout the world in the last century. Starting from the premise that human rights should be universally recognized and protected and following the deductive method, this study firstly examines the concept and development of human rights and secondly the scope and components of freedom of religion and conscience. The main research question of this study, on the other hand, focuses on what has happened from the past to the present with regard to freedom of religion and conscience in the land of Beytulmakdis (Islamicjerusalem), with its people consisting of Jewish, Christian and Muslim individuals. With its ancient history and historical background, this region, which is sacred to the members of three religions and strategically located, has gone through very turbulent times. Historical sources confirm that this region was peaceful when it was governed by Muslim rulers. However, despite all the mechanisms of international law, it is a fact that even the most basic human rights such as the right to life, right to liberty and security have been repeatedly violated in these occupied territories in the last hundred years.Within the scope of this research, it has been evaluated that the mechanisms that exist for the protection of fundamental rights at the regional level have not yet been able to provide a solution to the voice rising from these occupied territories in the field of freedom of religion and belief. Every human being in the world is precious, has fundamental rights and freedoms, and it is the responsibility of all human beings to protect and uphold these rights. As a result of this research, it is suggested that international law and international protection mechanisms should work more effectively in order for this region, where people of different faiths have the experience of living together in peace, to regain the peaceful atmosphere of the historical good days.
Collections