Avrupa Para Birliği ve Türk ekonomisine etkileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
AVRUPA PARA BIRLIGI VE TURK EKONOMİSİNE ETKİLERİ ÖZET Ülkeler arasında uluslararası bütünleşme hareketleri tarih boyunca yaygın olarak görülmüştür. Dünyada birçok ülke bölgesel ekonomik gruplara dahildir. Uluslararası ekonomik bütünleşme temel olarak bir bölgede kaynakların verimli bir biçimde kullanımını teşvik etmektedir. Bütünleşmenin tam olarak sağlanabilmesi için temel koşullar, malların, üretim faktörlerinin ve kişilerin bir bölge içinde serbest dolaşımının sağlanmasıdır. Uluslararası ekonomik bütünleşme düzenlemeleri birçok biçimde yapılmaktadır. Bunların arasında en önemlileri, serbest ticaret bölgeleri, gümrük birlikleri, ortak pazarlar ve ekonomik ve parasal birliklerdir. Avrupa Birliği (AB), bütünleşmenin derinleşmesi ve yaygınlaşması gözönüne alındığında dünyadaki en başarılı ekonomik bütünleşme modelidir. Ekonomik ve parasal birlikler ülkeler arasındaki bütünleşmenin en gelişmiş biçimleridir. AB'nin şu anda uygulamakta olduğu bu tür bir bütünleşme, hem bir ortak pazarı hem de ortak bir parayı içermekte ve diğer alanlarda uygulanan politikalarda da bir uyumlaştırmaya gidilmektedir. 1 Ocak 1999 da Avrupa Tek Para birimi euronun yürürlüğe girmesi ABD'den sonra büyüklük açısından dünyanın ikinci tek para bölgesini yaratmıştır. Avrupa Topluluğu'nda (AT) 1958-1978 arasındaki dönem, üye ülkeler arasında ekonomik ve parasal politikaların koordine edilmesi amacıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu (AET) kuran Roma Antlaşması çerçevesinde komitelerin ve kuralların oluşturulması dönemi şeklinde ele alınabilir. Avrupa Para Sistemi (APS), yeni bir döviz kuru sistemi yoluyla Topluluk'ta bir parasal istikrar bölgesi yaratmak amacıyla 1979'da oluşturulmuştur. APS 13 yıl boyunca faaliyet göstermiş, ancak sonunda başarısız olmuştur. Topluluk ülkeleri arasında sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, politikalardaki uyumsuzluk ve uluslararası finans piyasalarından gelen spekülatif hareketler nedeniyle sistem zayıflamıştır. Bu gelişmeler olmasaydı, APS daha uzun bir süre yaşayabilecek ve para birliği için bir temel oluşturabilecekti. Maastricht Antlaşması, ulusal merkez bankalarını ve Avrupa Merkez Bankası 'm (AMB) bir çatı altında toplayan Avrupa Merkez Bankaları Sistemi'ni (AMBS), ve yeni bir para birimi oluşturulması (daha sonra `euro` adını alacak) konularını da kapsayan Avrupa Para Birliği'ne (APB) üç aşamalı bir geçiş için uygulanacak programı belirlemiştir. Buna göre, AMB, Avrupa Komisyonu ve ulusal hükümetlerden bağımsız hareket edebilecek ve Birlik'te fiyat istikrarını sağlamayı temel amaç olarak kabul edecektir. APB'de uygulanacak olan para politikasının çerçevesi, sürekli düşük enflasyonu en iyi şekilde garanti edecek olan literatürle uyumlu bir şekilde hazırlanmıştır. Bu politika, aynı zamanda, ülkesinde uzun yıllar düşük enflasyon ve istikrarı sağlayabilmiş olan Alman Merkez Bankası'nın uyguladığı para politikalarından da önemli oranda etkilenmiştir. Bu çalışma APB'ni ve bu birliğin Türk ekonomisi üzerindeki etkisini incelemektedir. Bu bakımdan, öncelikle, uluslararası bütünleşme teorisi ve uluslararası ekonomik bütünleşme hareketlerindeki son durum kısaca ele alınmaktadır. Buna paralel olarak, X1I1uluslararası ekonomik bütünleşme süreçlerinin en gelişmiş modeli olan ekonomik ve parasal birlik tanımlanmakta ve incelenmektedir. Daha sonra, parasal birlik uygulamalarının tarihçesi verilmekte ve Maastricht Antlaşmasına kadar olan süreçte AB'deki ilk parasal birlik uygulamaları ele alınmaktadır. Buna bağlı olarak. APB'nin ortaya çıkışı ve bu birliğin tek para birimi olan euronun yürürlüğe girmesi ayrıntılı olarak incelenmektedir. Bu bölümden sonra, euronun uluslararası bir para birimi olarak rolü ve dış etkileri sorgulanmaktadır. Son olarak, APB'nin Türk ekonomisi üzerindeki etkilerine kısaca değinilmektedir. Çalışmanın amacı, ekonomik ve parasal bütünleşme süreci konusunda bir fikir vermek ve bu kavramın son ve en gelişmiş modeli olan APB'ni inceleyerek, bunun dünyaya ve özellikle Türk ekonomisine yönelik etkilerini sorgulamaktır. Bu çerçevede, çalışma iki bölüme ayrılabilir; bunlardan ilki, APB sürecinin ayrıntılı olarak incelenmesi ve ikincisi de bu sürecin dış etkilerinin ele alınmasıdır. APB uluslararası ekonomik bütünleşme süreci bakımından yeni bir uygulama olduğu ve daha tamamlanmadığı için, bu birliğin iç gelişme süreci ve dünyaya etkileri konusunda kesin bir sonuca şimdiden ulaşmak mümkün değildir. Bu husus, APB'nin Türk ekonomisine etkileri konusunda da geçerlidir. 1 Ocak 1999' dan itibaren euronun yürürlüğe girmesi Avrupa bütünleşme süreci açısından çok önemli bir olaydır. Euronun başarıyla yürürlüğe girmesi ve para birimlerinin değişimi, ilgili ülkelerin makroekonomik yakınlaşma yolunda büyük adımlar atmasıyla meydana gelebilmiştir. 1999 yılı, aynı zamanda, 10 yıldır AB ekonomilerinde süregelen düşük ekonomik büyüme ve zayıf istihdam performansının sona erdiği bir yıl olmuştur. Euronun ortaya çıkışı ve sağlam bir ekonomik politika temeli oluşturulmasıyla birlikte, AB sürdürülebilir bir büyüme sürecine girme aşamasındadır. Euro, kısa süreli bir çıkıştan sonra belli başlı para birimleri karşısında 2000 yılının ortalarına kadar süren bir değer kaybı yaşamıştır. Euronun bu değer kaybı, temel olarak konjonktürel gelişmelerle ve özellikle euro bölgesi ekonomisinin ABD ekonomisine göre daha zayıf bir konumda bulunmasından kaynaklanmıştır. Euro bölgesi ekonomisinin yönetiminde çıkan zorlukların piyasalar tarafından olumsuz olarak algılanması ve döviz kuru gelişmeleri hakkında kafa karıştıran açıklamalar yapılması da, daha az bir boyutta olsa da, bu değer kaybında etkili olmuştur. Son aylarda, başlangıçtaki sorunların biraz olsun giderildiği ve euro bölgesinde daha iyi bir uyumun olduğu gözlenmektedir. Euronun değeri, ilk yürürlüğe girdiği tarihteki değişim oranlarından önemli oranda aşağıda olmasına rağmen, 1980'lerin sonundan bu yana diğer sanayileşmiş para birimlerine göre reel efektif döviz kuru incelendiğinde, orta vadede bir değerlenme potansiyeli olduğu görülmektedir. 1999'un sonu itibariyle euronun reel efektif değeri, 1987 düzeyinin (o tarihte ECU) bir hayli altındadır. Buna rağmen, zayıf euro/dolar kuru ekonomik büyümeyi desteklemekte ve enflasyonist bir baskı da yaratmamaktadır. Bugüne kadar, euro bölgesi ülkeleri euronun zayıflığından ekonomik anlamda yararlanmıştır. XIVBu çerçevede, APB'ni ilk yılı başarılı olarak değerlendirilmelidir. Euronun yürürlüğe girdiği değişim haftası sorunsuz gerçekleşmiş, TARGET ödeme sistemi sorunsuz olarak uygulanmaya başlanmış ve AMB euro bölgesinin para politikasını başarıyla devralmıştır. AMB bağımsızlığına karşı yapılan hareketlere başarıyla karşı koymuştur. AMB. bunun ötesinde, ilk piyasa hareketlerini de gerçekleştirmiş; başlangıçta deflasyon tehditine karşı para politikasını gevşeterek karşılık vermiş, daha sonra ise, yüksek enflasyon riskinin görülmesiyle birlikte politikasını değiştirerek, sıkı para politikasına yönelmiştir. Bunun yanısıra, 2000 yılının başlangıcında euro bölgesinde canlı bir büyüme yaşanmaktadır. APB'nin euro bölgesi içine ve dışına yönelik etkileri birçok ekonomist için ilgi çekici bir araştırma konusudur. APB'nin iç etkilerine yönelik iyimser senaryolara göre, euronun yürürlüğe girmesi nedeniyle ortaya çıkacak olan yararların sonucunda, mal ve hizmet piyasalarında rekabet artacak ve bu da yüksek büyüme oranı ve istihdamda artışa yol açacaktır. Avrupa sermaye piyasaları da buna paralel olarak gelişecektir. Bu senaryo 1999 yılı için genellikle doğru çıkmıştır. APB'nin olumsuz etkilerinin en önemlisi ise makroekonomik politikaların tespitinde döviz kuru aracının artık kullanılamaz duruma gelmesidir. APB'nin euro bölgesi dışında da etkileri olabilecektir. Üçüncü ülkelere yönelik olan bu etkilerin temel olarak, kurumsal düzeyde, ticaret ve ödemeler dengesi, faturalandırma, mali piyasalar ve döviz kuru alanlarında olması beklenmektedir. Euronun dış etkileri konusunda değişik senaryolar bulunmaktadır. IMF tarafından yapılan simulasyon çalışmalarına göre, euronun etkileri euro bölgesi için, üçüncü ülkelere oranla daha fazla olacaktır. Akdeniz'de bulunan ortak ülkeler için ise euronun yürürlüğe girmesinin yaratacağı büyüme etkisi diğer gelişmekte olan ülkelere göre daha fazla olsa bile yine de sınırlı kalacaktır. Euronun yürürlüğe girmesinin Türkiye'ye etkisinin boyutu, Türkiye'nin euro bölgesi ülkeleri ile mal, hizmet ve mali varlıklar alanlarındaki ticaretinin yoğunluğu, bir rezerv parası olarak euronun gelecekte uygulayabileceği rol ve Türk yetkililerinin uygulayacakları döviz kuru politikası gibi faktörlere bağlıdır. AB ülkeleri ile ekonomik ilişkiler Türkiye için çok önemlidir. Euronun Türk ekonomisine yönelik muhtemel etkileri, euronun diğer önemli para birimlerine karşı hareketine de bağlıdır. Euronun gelecekteki hareketine bağlı olarak, dış ticaretin döviz kompozisyonu ve faturalanması, döviz mevduatları ve dış borçlar gibi Türk ekonomisindeki bazı göstergeler etkilenebilecektir. Türkiye'nin AB'ne tam üye adayı olması dolayısıyla ülkenin ileride APB'ye girebilmesi amacıyla Maastricht yakınlaşma kriterlerine2 uyumu gündeme gelmektedir. Euro bölgesi dışındaki AB ülkeleri ve aday ülkeler, euro bölgesine 1 TARGET, önemli miktarda euro ödemelerinin yapıldığı ve euro ülkeleri ulusal ödeme sistemlerinin birbirlerine on-line ağı ile bağlı olduğu bir üst ödeme sistemidir. 2 Maastricht kriterleri, fiyat istikrarı, uzun vadeli faiz oranları, bütçe açıklan ve kamu borçlan ve döviz kuru olmak üzere dört tanedir. İlk olarak, aday ülkelerin enflasyon oranı, AB üyesi en düşük enflasyon oranına sahip üç ülke ortalamasının %1.5'unu aşmamalıdır. Aynı şekilde, bu ülkelerin uzun vadeli faiz oranları da üç ülke ortalamasının %2'sinden fazla olmamalıdır. Bir diğer koşul, bu ülke para birimlerinin iki yıl süresince Döviz Kuru Mekanizmasının normal marjları dahilinde seyretmiş olmasıdır. Son olarak, bu ülkelerin bütçe açıklannın GSYİH'ya oranı %3'ü aşmamalı ve kamu borçlarının GSYİH'ya oranı da %60'ı aşmamalıdır. xvkatılmak için bazı ekonomik kriterlere ulaşmak zorundadırlar. APB'ne girebilmek AB'ne üye olmak için zorunlu bir koşul olmasa da, bir ekonomik aşamadır ve bundan dolayı konu potansiyel adaylar için önem taşımaktadır. Bir aday ülke olarak Türkiye, devlet borç oranı dışında hiçbir Maastricht kriterini karşılayamamaktadır. Euro bölgesinde beklenen ekonomik büyüme ve ticaret yaratıcı etkinin Türkiye için yararlı olması bazı koşullara bağlıdır. Bunların içinde en önemli olanları; Türkiye'de makroekonomik ve politik istikrarın sağlanması, Türk şirketlerinin uygun rekabet stratejileri hazırlamaları, euro bölgesinde istikrarlı politikaların hüküm sürmesi, euronun uluslararası bir para birimi olabilmesi yeteneği, uluslararası piyasalarda euronun istikrarı, euro bölgesi ülkelerinin Türk ihraç ürünlerine yönelik talep esnekliği ve son olarak, bu ülkelerin ekonomik büyümelerinin dış ticarete yönelik esneklikleridir. Bu çerçevede, IMF ve Dünya Bankası'nın desteğini alan Türk hükümetinin 2000 yılında uygulamaya başladığı istikrar programı bir fırsat olabilir. Türkiye'de döviz kuru politikası ve euronun nominal bir çıpa olarak kullanılması alternatifi ileride önem kazanacak ve AB'ne tam üye olabilmek ve daha sonraki bir aşamada da APB'ne katılabilmek için hazırlanma süreçleri gibi diğer bazı dış faktörler de bu çerçevede hesaba katılacaktır. Eğer, Türkiye tarafından şu anda benimsenmiş olan euro-dolar kur sepetinin yıllara göre reel değişimi, dış ticarete göre ağırlıklandınlmış (Türkiye'nin toplam ticaretinde AB'nin payına göre ağırlıklandınlmış) bir kur sepetinin değişimi ile karşılaştınhrsa, çıkan sonuçlar, dış ticarete göre ağırlıklandınlmış bir kur sepetinin, Türkiye'nin ticaret gereklilikleri açısından daha uygun olacağını göstermektedir. Burada, bir ülkenin uygulayacağı kur sepetinin belirlenmesinde dış ticaretin sadece bir faktör olduğu da kaydedilmelidir. Kesin bir sonuca ulaşılması zor olmakla birlikte, Türkiye için ticarete göre ağırlıklandınlmış değişken bir kur sepetinin uygulanması, mevcut kur sepetine göre değişimleri daha belirgin yansıtması açısından önemli bir alternatif olabilir. XVI EUROPEAN MONETARY UNION AND ITS IMPACT ON THE TURKISH ECONOMY SUMMARY Regional economic integration movements were widespread among countries throughout history. Most countries in the world are part of a regional economic grouping. International economic integration is basically concerned with the promotion of efficiency in resource use on a regional basis. Necessary conditions for its full attainment include the elimination of all barriers regarding free movement of goods, factors of production and people within the integrated area. Arrangements for international economic integration take a variety of forms. The principal ones to distinguish are free trade areas, customs unions, common markets, and economic and monetary unions. The EU (European Union) is the most successful model of economic integration in the world, because integration both deepened and widened in that region. Economic and monetary union is the most developed form of integration among countries. This form of regional integration which the EU is to implement nowadays, involves both a common market and a common money and the integration or harmonisation of a range of policies in other areas. The launching of the euro, which is the single money of the European Monetary Union (EMU) on 1 January 1999, has created the world's second largest single currency area in terms of economic size after the United States. The period 1958-1978 in the European Community (EC) was characterised by the establishment of committees and procedures to coordinate economic and monetary policies of the member states, in keeping with the provisions of the Treaty of Rome which founded the European Economic Community (EEC). The European Monetary System (EMS) was established in 1 979, with the aim of creating a zone of monetary stability in the Community through a new pegged-but- adjustable regime. The EMS worked satisfactorily for 1 3 years but it failed at the end. It became more fragile with capital market liberalisation and with policy mistakes and speculative attacks from the financial markets. Without these events, the system might have worked much longer and could have been the base of the monetary union. The Maastricht Treaty set out the details for a three-stage move to the EMU, involving the setting up of a European System of Central Banks (ESCB) which would include existing national central banks and the new European Central Bank (ECB), and the eventual introduction of a new single currency (later named the `euro`). The ECB was to be independent of national governments and of the European Commission, and its primary objective was to be that of price stability. The framework for monetary policy under the EMU was in accordance with the academic literature as the best guarantee for sustainable low inflation. It was also in part designed to replicate the arrangements under which the German monetary policy had long been operated with low inflation and stability. IXThis study analyses the EMU and its impact on the Turkish economy. In this respect, first, the theory of international economic integration and the current situation in international economic integration are briefly analysed. Parallel to this, the economic and monetary union that is the most developed form of the international economic integration process is defined and studied. Next, the historical background of the monetary union attempts and the first monetary union attempts at the EU are examined until the signing of the Maastricht Treaty. Then, the launch of the EMU and the introduction of the euro which is the single currency of the EMU, are studied in detail. Moreover, the international currency attributes of the euro and the external impact of the euro are questioned. Consequently, the impact of the EMU on the Turkish economy is briefly investigated. The aim of the study is to give an idea about the economic and monetary integration process and its most recent and developed form, the EMU in a descriptive way and to question the effects of this union on the world and especially, on the Turkish economy. Thus, the study can be divided into two parts; first, the examination of the EMU process and second, the external impact of this process. As the EMU is a rather new exercise for the international economic integration process and has not yet reached full completion, there is not a definite conclusion to reach about its internal development process and its impacts on the world economy. This argument is also correct for the EMU' s impact on the Turkish economy. The launch of the euro, the single currency of the EMU, on January 1, 1999 constituted a very important event in the European integration process. The success of the changeover was due to the great steps in economic convergence achieved by the macroeconomic policy course pursued in the countries concerned. 1999 was also the last year of a decade that was characterised by sluggish economic growth and poor employment performance in the EU. With the arrival of the euro and the solid foundations for economic policy making which have been established, the EU is on the verge of sustained recovery. After a short-lived upward trend at the beginning, the euro experienced an orderly depreciation against other currencies until mid-2000. The depreciation of the euro against other major currencies is mainly attributable to cyclical factors, notably the weakness of the euro area economy relative to the US economy. To a lesser extent, this situation also reflected an unfavourable market reaction to the perceived difficulties in the management of the euro area economy and to the confusing statements in relation to exchange rate developments. Furthermore, it is likely that market uncertainty was heightened by the differences in cyclical conditions among the euro area member states. In recent months, however, these initial difficulties have been overcome and have given way to a better coherence. While the euro remains significantly below its changeover levels, a potential for a medium-term appreciation is indicated by reference to the level of real effective exchange rates against currencies of other industrialised countries since late 1980s. The real effective exchange rate of the euro was substantially below its level in 1 987 (ECU, for that period), as of the end of 1 999. However, the weak euro/dollar paritywas supporting economic growth and was not threatening the outlook for inflation. So far, the euro-zone has only gained from the euro's weakness in economic terms. In this context, the first year of the EMU must be judged as a success. The changeover weekend went by without incident, the TARGET1 payments system was launched without any major problem, and the ECB has successfully taken over the monetary policy for the euro area. The ECB faced the first serious challenge to its independence and effectively defended its status. It also conducted its first policy moves, on the one hand, it eased monetary policy in the face of growing threat of deflation and weak real activity at the beginning of 1999, and on the other hand, it reversed the course, tightening policy as the risks shifted to higher inflation. Furthermore, the euro area recovery was strong in the beginning of the year 2000. The EMU' s possible effects in and outside the euro area have been an interesting research area for many economists. According to the optimistic scenarios on the EMU's internal effects, as a result of the benefits from the introduction of the euro, competition in markets for goods and services will intensify by allowing for both higher growth and increased jobs and the development of European capital markets will be promoted. This was mostly true for the 1999. On the other hand, the loss of the exchange rate instrument in formulating macroeconomic policies is a major cost of the EMU. There can also be possible effects of the EMU outside the euro area. Those effects on third countries are mainly expected to be on the institutional level, trade and balance of payments, invoicing, financial markets and exchange rates. There are different scenarios on the external effects of the euro. According to the simulation exercises of the IMF, even if the expected effect on the EMU countries may be substantial, the impact on the non-EU countries may be relatively small in average. In the case of Mediterranean partner countries, the growth effect of the introduction of the euro on the region is likely to significantly exceed that for the developing countries as a whole, but it will be limited. The extent of the effect of the introduction of euro on Turkey may vary depending on factors like the intensity of Turkey's trade in goods, services and financial assets with the euro area countries, the future role of the euro as reserve currency and the exchange rate policy of the authorities in the country. The economic relations with the EU countries are very important for Turkey. The possible effects of the euro on the Turkish economy will depend on how the euro will behave against the main currencies of the world in the future. There will be possible changes in the currency composition and invoicing of foreign trade, foreign exchange deposits and foreign debt stock depending upon future variations of the euro. A relatively new issue for Turkey as a candidate country to the EU is the Maastricht convergence criteria required for the entry to the EMU. The EU member countries outside the euro area and the candidate countries for full membership to the EU must 1 TARGET is a system that handle large- value euro payments and are composed of the national real time gross settlement (RTGS) systems connected through an interlink network. XIsatisfy the Maastricht convergence criteria` for accessing the euro zone. For potential-member countries this issue is crucial, because although joining the EMU is not an obligatory criterion for membership to the EU, it is an economic performance threshold. As a candidate country, Turkey does not meet the Maastricht criteria, apart from the gross government debt category. The expected economic growth and the trade creation of the euro area would be beneficial for Turkey in the case of realisation of some factors. The most important factors are; the macroeconomic and political stability in Turkey, appropriate competitiveness strategies for Turkish firms, stable policies in the euro area, capacity of the euro to become an international currency, stability of the euro in international markets, demand elasticities of the euro-area countries against Turkish export products and finally, foreign trade elasticities of the euro-area countries' economic growth. The issues of the flexibility of the exchange rate policy and to have euro as a nominal anchor will be of particular importance and will have to take into account other external prospects, as Turkey will be preparing herself to be a full member of the EU, and in the distant future, to the EMU. If the real change in the euro-dollar basket is compared to the real change in the foreign trade weighted (weighted considering the share of the EU trade within the total Turkish foreign trade) currency basket, results indicate that the latter one can be more appropriate in reflecting the trade requirements of Turkey. However, it should be noted that the share in trade is only one factor in the determination of the currency basket that a country can use. It can be affirmed that the implementation of a variable trade weighted currency basket could be a significant alternative for Turkey, reflecting more clearly the divergences than the currently used currency basket. 2 There are four criteria related to price stability, long-term interest rates, budget deficit and government debt and exchange rates. First, the candidate countries must have inflation rates no more than 1.5% higher than the average of the three lowest-inflation countries in the EU. Secondly, they must have long-term interest rates no more than 2% higher than the average for the three lowest- inflation countries. Next, they must have maintained their currencies within the normal ERM margins for at least two years. Finally, they must have fiscal deficits which were not excessive in relation to the two `reference values` of 3% for the ratio of the deficit to GDP and 60% for the ratio of general government debt to GDP. xn
Collections