Labour market flexibility in Turkey: The case of formal Manufacturing Industry
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Emek piyasası esnekliği; işgücü piyasasının dışsal bir şok karşısında, ekonominin istihdam düzeyini ayarlayabilmesi için gerekli koşullan yaratma kapasitesidir. Esneklik tartışması, daha çok A.B.D. ve A.B. ülkeleri ekseninde şekillenmektedir. Ana akım iktisat, Avrupa' daki yüksek işsizlik oranlarının kaynağı olarak emek piyasası kurumlarım göstermektedir. Bu yüzden, işsizliği azaltmak için öne sürdükleri politika önerileri emek piyasalarının esnekleştirilmesi yönündedir. Gelişmekte olan ülkelerde izlenen emek piyasası politikaları, 1980'lerden bu yana, değişen düzeylerde de olsa hem A.B.D. hem de Avrupa ülkelerinde uygulamaya konulan neo-liberal küreselleşme akımının sonucunda şekillenmiştir. Bu akımın gelişmekte olan ülkelere yansıması ihracata dayalı sanayileşme politikalarının empoze edilmesi şeklinde gerçekleşmiştir. Bu bağlamda, düşük birim işgücü maliyetleri yoluyla uluslararası rekabet gücünün arttırılması esas alınmıştır. Esnekliğin arttırılması ası altında yürütülen emek piyasası reformları gelirin sermaye lehine yeniden bölüşümü şeklinde sonuçlanmıştır. Geçen yirmi yılı aşkın sürenin ardından, gelişmekte olan ülkelerde uygulanan emek piyasası reformları yapısal uyum programları açısından beklenmedik sonuçlar doğurmuştur. Türkiye, 1980'lerden bu yana yapısal uyum politikalarım uygulamaktadır. Ancak, bu dönem boyunca zayıf bir istihdam ve yatırım performansı ile karşı karşıya kalmıştır. Ana akım iktisatçılar ve işveren örgütleri arz-yanlı yaklaşıma dayanarak, bu zayıf istihdam performansım istihdam ve ücret katılıkları ile açıklamaktadır. Ancak, yasal düzenlemelerin sınırlı sayıda olması, yeni uygulamaya konulan ve sınırlı bir kapsama sahip olan işsizlik sigortası sistemi ve düşük asgari ücret uygulaması Türkiye'de emek piyasasının esnek olduğunu ortaya koyan yasal faktörlerdir. Enformel sektörün büyüklüğü ve yasal düzenlemelerin ihlal edilmesi gibi faktörler de eklenince Türkiye emek piyasasının esnek olduğu argümanı daha da güçlenmektedir. Ayrıca, Türkiye'de ücret esnekliğinin yüksek olduğuna dair ampirik bulgular da mevcuttur. Arz yanlı argümanın tam aksine talep yanlı argümanlar, toplam talebin ve özellikle de yatırımların istihdam yaratmadaki önemine dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, özel olarak ücret esnekliği konusu ele alınmaktadır. Özel imalat sanayi özelinde, arz yanlı ve talep yanlı politika önerilerinin Türkiye'de emek talebini nasıl etkilediği ekonometrik analiz yardımıyla incelenmektedir. Birim işgücü maliyeti büyüme hızı, ücret esnekliğinin bir göstergesi olarak kullamlmaktadrr. Reel katma değer büyüme hızı ve yatırım düzeyi iç talebin temel bileşenleri olarak kullamlmaktadrr. Ayrıca, dış ticaretin etkisi de kontrol edilmektedir. Ampirik analizini ikinci aşamasında birim işgücü maliyeti reel ücret ve emek üretkenliği olarak aynştırılmaktadır. îlk olarak, toplam özel imalat sanayindeki emek talebim incelemek üzere klasik panel veri yöntemi kullamlmaktadrr. Sonrasında ise, alt sektörler arası farklılıkları yakalayabilmek için `Görünürde İlişkisiz Regresyonlar` yöntemi kullamlmaktadrr. vıııToplam imalat sanayinde, hem arz yanlı hem talep yanlı değişkenler istihdam üzerinde beklenen yönde etkiye sahiptirler. Ancak, istihdamın bu iki ana yaklaşıma tepkileri alt sektörler arasında farklılıklar göstermektedir. Ayrıca, ihracatın istihdam performansı üzerine etkisi birçok ihracatçı sektörde, özellikle uzun dönemde, belirsizleşmektedir. Diğer taraftan ithalatın etkisi ise, sektörün üretim ve ithalat yapışma bağlı olarak farklılık arz etmektedir. İkame mal ithalat edilmesi durumunda etki negatif olmakta, girdi ve tamamlayıcı malların ithal edilmesi durumunda pozitif olmaktadır. Bütün olarak bakıldığında, emek yoğun sektörler de dahil birçok sektörde talep yanlı değişkenler arz yanlı değişkenlerden daha etkin çıkmaktadır. Dolayısıyla, işsizlikle mücadelede emek piyasası esnekliği tek politika aracı değildir. İstihdamın talep yoluyla mı yoksa düşük ücretler yoluyla mı arttırılacağı daha çok bir ekonomi politik sorunudur. ıx SUMMARY Labour market flexibility refers to the capacity of the labour market to create the conditions for the economy to adjust employment in case of an external shock. Flexibility debate has been mostly shaped in reference to the dichotomy of the US and EU. The mainstream economics focuses on the labour market institutions as the source of high unemployment rates in Europe. Consequently, their policy conclusion is an urgent call for the flexibilization of labour markets in order to decrease unemployment. The re-regulation in labour markets in developing countries has been a result of the same current of neo-liberal globalisation that has taken over US and Europe, although with varying degrees, since 1980s. The reflection to the developing countries was the imposition of export-oriented industrialisation policies, where policies suggesting to enhance international competitiveness via lower unit labour costs played a major role. The labour market reforms under the name of `increasing flexibility` boiled down to a pro-capital redistribution of income. After two decades, the impacts of labour market reforms on developing countries exhibit unexpected consequences for the structural adjustment programs. Turkey has been implementing the structural adjustment policies since the 1980s. However, Turkey has been stuck with weak employment performance and low level of investment throughout this period. Mainstream economists and employment organizations, based on supply-side argument, explain this weak employment performance by employment and wage rigidities. However, the limited number of legal regulations, the newly implemented and very limited unemployment insurance system, the very low level of legal minimum wage as the legal factors on the one hand and the extent of the informal sector together with the non-compliance to the regulations on the other hand, all reveal the high flexibility of the labour market in Turkey. There are also many empirical evidence of the high wage flexibility in Turkey. Quite contrary to the supply-side argument, demand-side argument highlights the importance of aggregate demand and in particular investment in fostering employment. In this study, we specifically focus on wage flexibility, and do an econometric analysis of the private manufacturing industry to compare the impact of the supply- side vs. demand-side argument on the labour demand in Turkey. We employ unit labour cost growth rate as an indicator of wage flexibility. We use real value-added growth rate and investment level as the main components of domestic demand. We also control for the effect of international trade. Then, we decompose unit labour cost into real wage and labour productivity at the second stage of our empirical analysis. We firstly estimate our model by classical panel data method to have an overall view of the private manufacturing industry. We, then, estimate our model by `Seemingly Unrelated Regression` method to capture the differences across the sub-sectors. While both supply-side and demand-side argument has an effect on employment in the expected way for the total private manufacturing industry, the response of employment to these two major policy measures varies across the sub-sectors. Inaddition, the effect of exports on the employment performance of many exporter sub- sectors becomes ambiguous in many cases, especially in the long run. Imports, on the other hand, both exhibit positive and negative effects, which depends on the production structure of the sector, whether it imports substitutes or inputs and complementary goods. Overall, demand-side argument is found to be more effective than the supply-side argument even in many labour-intensive sub-sectors. Thus, labour market flexibility is not the only policy tool to combat unemployment. It is rather a political economy problem, whether to stimulate employment through demand or lower wages. XI
Collections