Linking national business system with firm level innovation: The mediating role of intellectual capital and absorptive capacity
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Örgütler, 21. yüzyılın başlarından beri daha yüksek tempolu bir hale geldiklerinden dolayı giderek daha yenilikçiliğe dayanmaktadır. Bununla birlikte, örgütlerin yenilik yapma kabiliyeti, farklı analitik düzeylerde bulunan bir dizi faktörden etkilenebilir. Son yıllarda, kurumsalcılar daha fazla makro düzeyde kurumların mikro düzey (yani firma) olgular üzerindeki etkisini araştırmaya giderek daha fazla çalışmaktadırlar. Ancak, bu alandaki geniş bir araştırma alanı böyle bağlantıların net bir mekanizmasını tanımlamak için göz ardı edilmiştir. Bu nedenle, bu çalışma, gelişmekte olan ülke bağlamında entelektüel sermayenin ve özümseme kapasitesinin aracılık rolünü incelemek suretiyle ulusal işletme sistemi ile yenilik çıktısı arasındaki firma düzeyindeki bağlantıyı keşfetmeyi amaçlamaktadır. Araştırma hipotezlerini test etmek için bu çalışma, pozitivist felsefi araştırma geleneğini takip etmiş ve niceliksel araştırma metodolojisini uygulamıştır. Bu yaklaşım, çalışmanın sonuçlarını veya sonuçlarını belirlemek için istatistiksel olarak teorileri test eder ve bu sonuçların genel nüfusa genelleştirilmesini kolaylaştırır. Bu çalışmanın araştırma tasarımı kesitsel araştırma niteliklerini taşımaktadır. Ankete katılanlar öncelikle sahibi / yöneticiler olarak belirlenmiş ve bu kriterin yerine getirilmemesi durumunda; üst düzey yöneticiler ve yöneticiler ikincil katılımcılar olarak seçilmiştir. Bu çalışamda kartopu örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Anahtar bilgilendiriciler ve referanslar sayesinde bilgilerin toplanması sağlanmıştır. Bir firmanın örneklemin bir parçası olabilmesi için çalışmada nispeten iki ilişkisel basit kriter ortaya konmuştur. İlk olarak, yenilik çıktısı ile ilgili bağımlı değişkenlerdeki değişimleri görebilmek için örneklem firması bilgi yoğun sanayilerden olmalı. İkincisi, örneklemin içine dahil edilecek firmalar, dikkatimizi Pakistan'ın egemen ekonomik aktörlerine yoğunlaştırmak için özel ve yerel firmaların nüfusu tarafından yönlendirilmelidir. Bu çalışma, ilgili geçerlik ve güvenirlik testleri ile tamamlanan Pakistan bağlamına ilişkin ulusal kurumları ve ticaret sistemi hakkında temsili veri toplamak için kapsamlı bir ölçek geliştirme çabasıyla içerisindedir. Bunu yapmak için, çalışmada belirlenen yönergeler izlenmiştir ve katılımcıların ifadeleri anlamakta herhangi bir zorluk çekmemeleri için değişkenlerin ifadesi, cümlelerin yapısı, değişkenlerin anlamı, değişkenlerin ölçeklendirilmesi ve uygun sayıda öğe olmasına dikkat edilmiştir. Aynı şekilde, ölçeklendirme, ölçek geliştirme faaliyetinde önemli bir husustur. Araştırma, davranış araştırması geleneğinde en iyi bilinen ve yaygın olarak kullanılan Likert tipi ölçeği benimsemiştir. KOBİ'lere tüm yapıların kavramsallaştırılması hakkında bilgi verilmiştir. Geribildirimlerine dayanarak, her bir yapılanmanın tüm maddeleri başlangıç skalasına dahil edilmiş ve anketin doldurulmasını engelleyebilecek herhangi bir belirsizik veya zorluğu daha derinlemesine tanımlamak için on beş işletmenin yöneticisine gönderilmiştir. Ayrıca, iyileştirme veya gerekli gördükleri diğer değişiklikler için öneriler sunmaları istenmiştir. Değişkenlerin ifadesinde küçük değişiklik önerileri gelmiştir. Daha sonra bu ifadeler düzenlenmiştir.İlk ölçeklerle birlikte kapak yazısı ve kılavuzlar da geliştirilmiş, daha sonra ölçeklerin güvenilirliğini ve kullanılabilirliğini sağlamak için bir pilot bir çalışma yapılmasına karar verilmiştir. Ön test etmenin amacı, nihai veri toplama sırasında soruna neden olabilecek hataları en aza indirmektir ve bu hatalar genel olarak kötü bir araştırma dizaynı veya ankette belirsiz ifadelerin kullanılması nedeniyle ortaya çıkar. Dağıtılan 60 anketten 35'i doldurulmuş geri dönüş olan bu anketlerden iki kişininkinde önemli eksikler mevcuttu, bu iki anketin ihmal edilmesiyle 33 anket geçerli sayılmıştır. Katılımcıların, ankette kullanılan dilin anlaşılmasında değişkenlerin ifadesi, cümle yapısı ve zorluk derecesi ya da karışıklığa ilişkin yorumlar gözden geçirilmiş, bazı kelimeleri ve cümle yapılarını değiştirmeye yönelik birkaç öneri gözden geçirilmiş ve anket son halini almıştır. Ayrıca ölçeklerin faktör yapısını ve iç tutarlılığını (güvenilirliği) incelemek için keşfedici faktör analizi yapılmıştır. Her yapı için alfa katsayısı 0.70 eşik değerine ulaştı. Bununla birlikte, özellikle belirsiz faktör örüntüsü durumunda, Keşfedici Faktör Analizi nispeten daha büyük bir örneklem boyutuna ihtiyaç duyduğundan, bu sonuçların daha fazla dikkatle ele alınması önerilmektedir. Buna göre, bu sonuçlar nihai olmaktan ziyade ana çalışma veri modellerinin göstergesi olarak değerlendirilmiş. Dolayısıyla, yalnızca bu bulgulara dayanarak hiçbir değişken silinmemiştir.Bu çalışmanın hedef kitlesini, tekstil, ilaç, mühendislik, bilgi teknolojisi, elektrik / elektronik ve otomotiv / otomobil dahil olmak üzere bilgi yoğunluktaki sektörler oluşturmaktadır. Makro düzey faktörlerin neden olduğu potansiyel değişimi azaltmak için, Nisan 2016 ve Ekim 2016 ayları arasındaki kısa bir aralıkta veri toplamak için yoğun çaba harcamıştır. Lisansüstü öğrencileri olan araştırma görevlileri, verileri yüz yüze ve yerinde ziyaretlerle toplamıştır. Verilerin toplanmasından önce araştırmanın amacı ve kuramsal nitelikleri hakkında yeterince bilgilendirilmişlerdir. Araştırmacılar, verilerin ilk ziyarette toplanmaması durumunda bir ay aralıklarla şirketlere tekrar ziyarette bulunmuştur. Dağıtılan 1,235 anketten 228'i geri dönmüştür ve yanıt oranı %18,46'dır. Bunların dışında, çok sayıda eksik veri içermesinden dolayı 14 anket çalışmadan çıkarılmıştır, bu nedenle ileride yapılan veri analizlerine 214 kullanılabilir anket dâhil edilmiştir. Çalışma hipotezlerini test etmeden önce, kesin veri elde etmek için eksik veri analizi, aykırı değerlerin saptanması ve normallik değerlendirmesi gibi çeşitli veri temizleme yöntemleri uygulanmıştır. Veriler temizlendikten sonra keşfedici ve doğrulayıcı faktör analizleri uygulanmıştır. Son olarak, her ölçeğin güvenilirliği ve geçerliliği test edilmiştir. Tüm bu testlerin sonuçları, çalışmanın ana analizini gerçekleştirmek için tatmin edici bulunmuştur. Genel teorik model kısmi en küçük kareler yaklaşımı kullanılarak yapısal denklemlerle test edilmiştir. Bu yaklaşım küçük örneklem büyüklüğü çalışmaları için uygundur ve kovaryans tabanlı SEM yaklaşımlarında gerektiği gibi veri normalliği gerektirmemektedir Modelin uyum ve kalite göstergelerinin sonuçları, belirlenen kriterleri yerine getirmekte ve böylece modelin yüksek öngörü gücünü teyit etmektedir. Gizli değişkenler arasındaki ilişki yol katsayılarının sonuçları, firma yaşı, firma büyüklüğü, ihracat, Ar-Ge bütçesi, firma tipi (aile veya aile dışı) ve işletme grubu ile olan bağını kontrol ettikten sonra elde edilmiştir. Firma büyüklüğü hem radikal hem de aşamalı yeniliği önemli ölçüde etkiler. Bu sonuçlar, firma yaşı, firma büyüklüğü, ihracat, Ar-Ge bütçesi, firma tipi (aile veya aile dışı) ve işletme grubuyla olan bağlılığının kontrolünden sonra elde edilmektedir. Artan yenilik üzerindeki iş grubu uygulaması haricinde, hemen hemen değişkenlerin hiçbirinin her iki yenilik çıktı türüne de önemli ölçüde etkisi yoktur. Buna ek olarak, Ar-Ge bütçesi ve firma büyüklüğü, radikal yenilik üzerinde önemsiz bir olumsuz etkiye sahiptir.İhracat hem radikal hem de artan yenilik çıktıları üzerinde önemsiz bir olumsuz etkiye sahiptir. Sonuçlar, makro ve mezo düzeydeki kurumsal özellikler ile firma düzeyindeki yenilikçilik arasındaki bağlantıda depolayıcı bilişsel faktörlerin (entelektüel sermaye) ve yardım edici bilişsel faktörlerin (özümseyici sermaye) aracılık rolüne güçlü bir destek ortaya koymuştur. Bu nedenle, bu çalışma, toplumsal ve ticari sistem düzeyinde oluşturulan soyut kurumsal şablonların, yukarıda sözü edilen bilişsel faktörlerin yardımıyla uygulanabilir kümelere dönüştürülmesi konusunda net bir mekanizma sağlayarak, ulusal işletme sistemleri yaklaşımı ile ilgili yazını önemli ölçüde genişletmektedir. Dahası, çalışma yapıları arasındaki doğrudan bağlantılara ilişkin hipotezler de desteklenmiş; bu nedenle, farklı analitik seviyelerde yer alan değişkenlerin yukarıdan aşağıya doğru bağlandığı gösterilmiştir. Buna ek olarak, Pakistan yerleşiminin belirli özellikleri de ampirik sonuçlara kendini yansıtmaktadır. Birincisi, egemen toplumsal kurumların parçalanmış ve gayrı resmi yapısı, sahiplik durumlarına bağlı olarak sahiplik temelli kontrol ve koordinasyon mekanizmalarının birlikte kullanılmasını gerekli kılmıştır. Böylece, sahiplerin pragmatik olarak, devlet, rakipler, çalışanlar, finansal kuruluşlar ve topluluk dahil olmak üzere çeşitli menfaat sahipleriyle ilişkilere girerek firmalarının ekonomik kaynaklarını kontrol etmek ve koordine etmek için gerekli araçlara başvurdukları söylenebilir. NBS yaklaşımındaki teorik tartışmalar, farklı kurumsal şablonlar arasındaki karşılıklı bağımlılıklar nedeniyle yalnızca bir kaç olası UBS tipolojilerinin olduğunu göstermektedir; ancak Pakistan koşulları melez bir modelin özelliklerini sergilemektedir. Pakistan'ın işletme modeli genel olarak nispeten daha yüksek düzeyde doğrudan mülkiyet kontrolü ve koordinasyon özellikleri, düşük mülkiyet hakları ile düşük koordinasyon ve kontrol, zayıf işveren-çalışan ilişkileri özellikleri göstermektedir.Mevcut araştırmanın sonuçları, kurumsal teoriye katkıda bulunmak ve gelişmekte olan ülkelerde NBS teorisinin nasıl kullanılacağını ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktır. Özellikle Pakistan iş sisteminin firma düzeyinde inovasyon çıktılarını nasıl etkilediğini ve başarılı yeniliğe ilişkin politikaları ve uygulamaları Pakistan'da tasarlama yönergelerini nasıl sunduğunu göstermektedir. Dahası, bu çalışma, yöneticiler için firmalardaki bilgi yönetimi faaliyetlerinin ve dış bilgiyi kavramanın yenilik çıktılarını rakiplerin önünde tutmalarına yol açabilecek şekilde belirler. Her ne kadar kısıtlamalar kaynak eksikliği veya kaynaklara erişim şeklinde olsa da, firmalar bu tür kısıtlamaları iletişim ağlarını geliştirerek yönetebilir ve daha yenilikçi olabilirler. As business becomes more fast-paced in the early of 21st century, organizational success relies ever increasingly on innovation. Firm's capability to innovate, however can be influenced by a range factors that reside at different analytical levels. In recent years, institutionalists are increasingly trying to explore the impact of macro-level institutions on micro-level (i.e. firm) phenomena. A large body of research in this field, however, has failed to delineate clear mechanisms to explain such linkages. Therefore, this study develops an integrated model with the aim to explore the link between national business system and innovation output at firm level through examining the mediating role of intellectual capital and absorptive capacity in a developing country context. To test the research hypotheses, this study has followed positivist philosophical research tradition and has applied quantitative research methodology. This approach statistically tests theories to determine effects or outcomes of the study and facilitates to generalize such outcomes to the overall population. The research design of this study bears the qualities of the cross-sectional survey research. Target respondents of the survey were set as primarily owner/ managers and in case that this criterion was not met; senior managers and managers were set as secondary respondents. This study followed snowball-sampling method consistent with the loosely coupled sampling frame and key informants methodology. In order to consider a firm as a part of sample, this study has set two relatively simple criteria. First, it was specified that sample firms should be driven from knowledge intensive industries in order to observe a variance in the dependent variable, the innovation output. Second, firms to be included in the sample should be driven by the population of private and local firms in order to concentrate our attention in dominant economic actors of the Pakistani setting. Prior to the data collection, current study engages in an extensive scale development effort to collect representative data about the national institutions and business system of the Pakistani setting, complemented by relevant validity and reliability tests. To do so, this study followed established guidelines and close attention was paid to item wording, structure of the statements, item meaning, item scaling, and appropriate numbers of items so that respondents can understand the statements without any difficulty and confusion which normally result from 'double barreled' items. Likewise, scaling is an important aspect in scale development activity. The research espoused a Likert-type scale that is the best known and widely used in behavioral research tradition. Next, this study has created an initial pool of items that would tap into each construct's domain and considering the centrality of societal institutions and business systems scales, their items, and other constructs' items were reviewed by subject matter experts (SMEs) to assess the face and content validity. Prior to this, SMEs were briefed about the conceptualizations of all constructs. Based on their feedback, all items of each construct were included in the initial scale and sent to fifteen businesses executives for further identification of any ambiguity or difficulty that might hamper filling the questionnaire out. Furthermore, they were asked to provide suggestions for improvement or any other changes that they deemed necessary. Minor improvements were suggested in wordings of several items, which were adjusted after consulting with the SMEs. After developing a preliminary version of the scales including cover letter and guidelines, it was decided to launch a pilot study to ensure the reliability and usability of scales. The objective of pretesting was to minimize those errors that can be problematic during final data collection, and these errors generally become apparent due to a poor research design or use of ambiguous wording in the questionnaire. Out of 60 distributed questionnaires, 35 filled questionnaires were received back. Two were having substantial missing data, with the omission of these two, remaining 33 were of use. After reviewing the comments of respondents regarding item wording, sentence structure, and level of difficulty or confusion in understanding the language used in the questionnaire, few suggestions about changing some words and sentence structure for several items, which we incorporated in the final survey. Additionally, exploratory factor analysis (EFA) was carried out to examine the factor structure and internal consistency (reliability) of the scales. The coefficient alpha for each construct achieved the threshold value of 0.70. However, it is suggested that these results should be treated with extra caution because EFA needs relatively larger sample size, particularly in the case of unclear factor pattern. Accordingly, these results were considered as indicative of main study data patterns, rather than final. Therefore, no items were deleted merely based on these findings. Target population of this study is firm from knowledge intensive industries including textile, pharmaceutical, engineering, information technology, electrical/electronics, and automotive/automobile. In order to reduce potential variation caused by the macro-level factors, extensive effort was put to collect data in a short interval between the months of April, 2016 and October, 2016. Research assistants, who were postgraduate students, collected the data with face-to-face and on-site visits. They were adequately trained about the purpose of the research and theoretical nature of constructs prior to the data collection. Researchers made visits to the companies with one month interval after the initial visit in cases that the data were not collected within the first round. Out of 1,235 distributed questionnaires, 228 questionnaires collected back with 18.46% response rate. Out of these, 14 questionnaires dropped out due to a large amount of missing data, thus 214 usable questionnaires were included for further data analysis. Before testing the hypotheses of study, several data cleaning methods such as missing data analysis, outliers' detection and assessment of normality were applied to obtain precise results. After cleaning the data, exploratory and confirmatory factor analyses were applied. Lastly, reliability and validity of each scale was tested. The results of all these tests were found satisfactory to proceed the main analysis of the study. The overall theoretical model was tested by structural equations using partial least squares approach. This approach is suitable for small sample size studies and does not require data normality as needed in covariance-based SEM approaches. The results of fit and quality indices of the model achieve the set criteria, thus confirming a high predictive power of the model. The results of path coefficients of the relationship between latent variables were obtained after controlling firm age, firm size, export, R&D budget, firm type (family or non-family), and affiliation with business group. Firm size significantly influences both the radical and incremental innovation. These results are obtained after controlling firm age, firm size, export, R&D budget, firm type (family or non-family), and affiliation with business group. Almost, all variables have nonsignificant impact on both types of innovation output, except business group application on incremental innovation. In addition to this, R&D budget and firm size have insignificant negative impact on radical innovation. Export has insignificant negative impact on both radical and incremental innovation output. The results exhibit strong support for the mediating role of repository (intellectual capital) and enabling (absorptive capacity) cognitive factors in the association of macro and meso level institutional characteristics and firm-level innovation. Thus, this study significantly extends the literature about the national business systems approach by providing a clear-cut mechanism about how abstract institutional templates constituted at the societal and business system level are translated into actionable sets by the help of aforementioned cognitive factors. Moreover, hypotheses on direct links between the study constructs were also supported, thereby indicating variables reside at different analytical levels are closely linked in a topdown manner.In addition, the particular characteristics of the Pakistani setting also reflect themselves in the empirical results. First, the fragmented and informal nature of the dominant societal institutions necessitated the use of non-ownership based control and coordination mechanisms alongside with ownership based control and coordination mechanisms. Thus, it can be argued that the owners pragmatically resort to any means necessary to control and coordinate the economic resources of their firms by engaging in relationships with a variety of stakeholders including the state, competitors, employees, financial organizations and the community. Although, theoretical discussions in the NBS approach suggest that there are only few possible NBS typologies because of the interdependencies between different institutional templates, the Pakistani setting seems to exhibit the characteristics of a hybrid model. Pakistan's business model generally displays relatively higher levels of direct ownership control and coordination characteristics, lower levels of non-ownership based coordination and control characteristics, and relatively tighter levels of interdependence between employer-employee relations.The implication of present research is to contribute institutional theory and to elaborate how NBS theory could be used in developing countries. It particularly demonstrates how the Pakistani business system influences firm level innovation outputs and offers guidelines for management in designing successful innovation related policies and practices in Pakistan. Moreover, this study pinpoints for managers how knowledge management activities inside the firms and grasping outside knowledge can enhance innovation output that can lead them to stay ahead of competitors. Although constraints exist in the form of lack of resources or access to the resources, yet firms can manage such constraints by developing network ties be more innovative.
Collections