Obsesif kompulsif bozuklukta direnç faktörlerinin saptanması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu çalışmada DSM III-R (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorder ) tanı ölçütlerine göre `obsesif kompulsif bozukluk` (OKB) tanısı alan hastalarda tedaviye direnci belirleyen etmenlerin saptanmasına çalışılmıştır. Çalışma, hastaların tedaviye direnç gösteren ve göstermeyen hasta grupları şeklinde iki grup oluşturarak karşılaştırmalı yapılmıştır. Tedaviye direnç gösteren grup en az iki farklı grup antiobsesyonel ajana maximum dozda 10 hafta süreyle Yale Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Skalasında (YBOC-S) %25'den az düzelme gösteren 20 vakadan oluşturuldu. Tedaviye dirençli olmayan grup ise YBOCB-S 'da %25'den fazla azalma gösteren 28 vakadan oluşturuldu. Her iki gruba DSM III-R klinik görüşme formu, Yale Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Ölçeği (Y-BOCS), SCID-II Kişilik Envanteri, Hamilton Depresyonu Değerlendirme Ölçeği (HDÖ), Sosyodemografik Veri Formu, Standardize Elektroencefalagrafi (EEG), Yumuşak Nörolojik İşaretlerin Değerlendirilmesi, Deksametazon Suppresyon Testi (DST), Süreklilik Durumluluk Anksiyete Ölçeği (STAT) ve İşlevsellik Ölçeği uygulandı. Bulguların istatistiki değerlendirilmesinde SPSS paket programı kullanıldı. Her iki grubun karşılaştırılmasından elde edilen sonuçlar literatürdeki bu konuda yapılan çalışmalarla karşılaştırıldı ve tartışıldı. Çalışmada hasta grupları arasında demografik veriler karşılaştırıldığında her iki grubun yaşlan 18-50 yaş aralığmdaydı. Gruplar arasında eğitim düzeyleri, cinsiyetleri, medeni durumları, meslekleri, aile yapısı, bölgedeki durumları ve gelir düzeyleri gibi demografik veriler karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark tespit edilmedi. Çalışmada, tedaviye dirençli grubun %55'i 10 yıldan fazla süreyle hastayken, diğer grupta bu oran %21.4 idi. ancak aralarındaki fark anlamlı değildi. Benzer şekilde tedaviye dirençli grupta iç görü azlığı %50 olarak tespit edilirken, diğer grupta bu oran %25 idi. Tedaviye dirençli grupta 7 (%35) vakada primer enuresis hikayesi varken bu oran, dirençli olmayan grupta 4 vakada (%14.3) saptandı. Gruplar arasında ateşli hastalık hikayesi, kafa travması hikayesi, konvülzyon hikayesi ve ciddi bedensel hastalık hikayesi açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark saptanmadı. Hastalık grupları Tik bozuklukları açısından incelendiğinde, tedaviye dirençli grupta 8, diğer grupta ise 10 vakada tik bozukluğu saptandı. İki grup bu bozukluğun alt grupları, başlangıç zamanı ve yapısı açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark yoktu.Tedaviye dirençli grubun soy geçmişinde 9 (%45) vakada OKB hastası varken, bu sayı dirençli olmayan grupta 8 (%28.6) olarak saptandı. Ancak vakalar soy geçmişlerinde obsesif kompulsif spectrum bozukluğu açısından karşılaştırıldığında değerler birbirine yakındı. İki grup depresyon açısından karşılaştırıldığında, tedaviye direnç gösteren grubun %60'ına (n=12) major depresyon eşlik ettiği saptandı. Bu oran tedaviye direnç göstermeyen grup için %25 (n=7) olarak saptandı. Tedaviye dirençli grupta komorbid major depresyon varlığı anlamlı derecede fazlaydı (p=0.014). İki grup eşlik eden anksiyete bozuklukları açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir fark saptanmadı. İki grup hastalığın başlangıç şekli ve emosyonel etkenin varlığı açısından incelendiğinde, aralarında anlamlı bir fark saptanmadı. İki grup yumuşak nörolojik işaretlerden aldıkları skorlar açısından karşılaştırıldı. Tedaviye dirençli grubun aldığı skorlar tedaviye dirençli olmayan gruba göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0.047). Hastalık grupları deksametazon suppresyon testi (DST) bulguları açısından karşılaştırıldı. İki grup arasında DST'nde nonsuppresyon varlığı açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Bu çalışmada, tedaviye dirençli grupta %25 (n=5) oranında EEG patolojisi varken, tedaviye dirençli olmayan grupta %21.4 (n=6) oranında vardı. Hastalık grupları taşıdıkları obsesif-kompulsif semptom tipleri açısından incelendiğinde ise tedaviye dirençli grupta sorma- onaylatma ve biriktirme kompulsiyonlan tedaviye dirençli olmayan gruba göre anlamlı derecede yüksek saptandı (p-0.043, p=0.016). Hastalık grupları taşıdıktan kişilik bozukluktan açısından dağılımları incelendiğinde, tedaviye dirençli grupta şizotipal kişilik bozukluğu ve paranoid kişilik bozukluğu tedaviye dirençli olmayan gruba göre derecede fazlaydı (p=0.043, p=0.018). Sonuç olarak çalışmada elde ettiğimiz bulgular, sorma-onaylatma ve biriktirme kompulsiyonlarının varlığı, komorbid major depresyonun varlığı, STAI anksiyete skorlannı yüksek olması, işlevselliğinin düşük olması, yumuşak nörolojik işaretlerin eşlik etmesi ve zeminde şizotipal ve paranoid kişilik bozulduğunun bulunmasının tedaviye direnç oluşmasına yol açtığı hipotezini desteklemektedir. Bununla beraber OKB' un tek bir hastalık olmadığı, tedaviye dirençli grubun bir kısmının psikotik spectrumla ilişkili olabileceği, bir kısmının da farklı nörobiyolojik kökenden kaynaklanabileceğim düşündüren sonuçlar elde ettik. SUMMARY The purpose of this study was to investigate the resistance factors related to the treatment of the patients whom were diagnosed as `obsessive compulsive disorder ` (OCD) according to DSM III-R (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorder). In this study, patients were divided into two groups. One group were consisting of 20 patients who were resistant to the treatment. The other group were consisting of 28 patients were not resistant to the treatment. The patients, who were tried to be treated at least two different class antiobsessional agent at maximum dosage for 10 weaks, but their YBOC-S were decreased less than 25 % according to the first evaluation, were accepted as resistant. Structured Clinical interview for DSM III-R, YBOC-S, Structured Clinical interview for DSM III-R for Personality Disorder (SOD II), Hamilton Rating Scale for Depression, Sociodemographic data form, standardized electroencephalography (EEG), Soft Neurological Signs Evaluation Form, Dexamethasone Suppression Test, State-Trait Anxiety Inventory (STAT) and Global Assessment of Functional Scale were applied to both of the groups. Data collected were evaluated statistically by SPSS progrm. The results of both groups were compared with each other and discussed in relation with literature data When the demographic results were compared between two groups, all patients were between 1 8-50 years of age and there was no significant difference between them. There were no significant difference in regard to education level, gender, marital status, family construction, status in the region, and income level. Similarly, lack of insight was 50% for the resistant group and 25% for the nonresistant group. Seven cases (35%) of the resistant group have had primary enuresis whereas only 4 cases (14.3%) of the nonresistant group have had this disorder. There were no significant difference between two groups for fever disorder, head trauma and serious body disease in their history. When the groups were investigated for the presence of tic disorders, there were 8 cases in the resistant group and 10 cases in the nonresistant group. But there was no significant difference for subgroups, onset type and construction of tic disorders between two groups. In this study, 9 cases (45%) of the resistant group had OCD in their family history, but 8 cases of OCD were determined in the nonresistant. However, if presence of Obsessive- Compulsive Spectrum Disorder (OCSD) in family history is compared, there was no significant difference.When the groups were investigated for the presence of co morbid depression, 12 cases (60%) of the resistant group and 8 cases (28.6%) of the nonresistant group had it. The difference between them was significant (p=0.014). However, there was not significant difference for presence of comorbid anxiety disorders. No significant difference was determined when type of onset and presence of emotional factor were compared between to groups. Scores of soft neurological signs were compared between two groups. Scores of the resistant group was significantly higher than the nonresistant group (p=0.047). There was no significant difference between two groups when presence of nonsuppression in dexamethasone suppression test was compared. In this study, 25 % of the resistant patients and 21.4 % of the nonresistant patients had EEG pathologies. Presence of need to ask or confess and accumulation compulsions were significantly higher in the resistant group (p=0.043, p=0.016). Schyzotypal and paranoid personality disorders were significantly higher in the resistant group of the patients (p=0.043, p=0.016). In conclusion, presence of need to ask or confess and accumulation compulsions, comorbid major depression, higher anxiety scores of STAI, soft neurological signs, schizotypal and paranoid personality disorders may lead to treatment resistance in OCD. However, the study results support the opinion that OCD is not a unique disease, a subgroup of OCD patients may be related to psychotic spectrum and an other subgroup may take their origin from a different neurobiological source.
Collections