Çeşitli anatomik ve dinamik faktörlerin postprosta tektomik erken dönemde kontinans kazınımına etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Benign prostat hiperplazisi'nin tedavi seçenekleri içinde bulunan prostatektomi, günümüzde bir kısım hastalar için halen kaçınılmaz bir tedavi yöntemidir. Prostatektomi sonrası görülebilen üriner inkontinans hastalar ve hekimler için can sıkıcı bir komplikasyondur. Prostatektomi endikasyonlarının tartışıldığı günümüzde bazı tanısal parametrelerin prostatektomi sonrası kontinans kazanımına etkilerini belirlemek amacı ile bu çalışma planlandı. Çalışmaya prostatektomi endikasyonu konulmuş 75 hasta dahil edildi ve bu hastalarda ameliyat öncesi rezidüel idrar volümü (RV), maksimum idrar akım hızı (Q-maks), endoskopi ile ölçülen prostatik üretra uzunluğu (U-prost), uretral basınç profili (UPP) ile ölçülen fonksiyonel üretra uzunluğu (U-fonk), Türk semptom skoru (TSS) ve yaşları kaydedildi. Tarafımızdan belirlenen inkontinans skor laması kullanılarak ameliyat öncesinde ve sonda çekildikten sonraki 1. gün, 15. gün, 30. gün ve 90. günlerde hastalarda inkontinas sorgulandı. Ameliyat öncesi hastaların % 36'sında, sonda çekildikten sonraki 1.günde % 93 'ünde, 15. günde % 32'sinde, 30. günde % 15'inde ve 90. günde % 12'sinde inkontinans olduğu belirlendi. Çalışmada sonda çekildikten sonraki 15. günde yaşa göre inkontinans vakalarının dağılım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu. Ancak diğer takip günlerinde (30 ve 90. günler) bu anlamlı farkın kaybolduğu tespit edildi. Yapılan ameliyat tiplerine (açık prostatektomi, transüretral prostat rezeksiyonu) göre inkontinans vakalarının dağılım oranları arasında 3 aylık takip döneminde anlamlı bir fark bulunmadı. Ameliyat öncesi bakılan TSS'nun 3 aylık takip döneminde inkontinans vakalarının dağılım oranlarını farklı etkilemediği saptandı. Q-maks'a göre inkontinans vakalarının dağılım oranları arasında sonda çekildikten sonraki 1. gün ve 15. gün istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Ancak 30. ve 90. günlerde istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu görüldü. Ameliyat öncesi ölçülen RV de 3 aylık takip döneminde inkontinans vakalarının dağılım oranlarını farklı etkilemedi. Ameliyat öncesi ölçülen U-prost'a göre inkontinans vakalarının dağılım oranları arasında 3 aylık takip döneminde istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görüldü. Sonda çekildikten sonraki 1. gün, 15. gün ve 30. günlerde ameliyat öncesi ölçülen U-fonk'a göre inkontinans vakalarının dağılım oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu ancak 90. günde bu anlamlı farkın kaybolduğu tespit edildi.Postprostatektomik inkontinansı belirlemede 15 günlük dönemde yaşın, 30 günlük dönemde U-fonk'un belirleyici faktörler olabileceği, 30. günden 90. güne kadar olan dönemde ise Q-maks'ın bu konuda belirleyici bir faktör olabileceği kanısına varıldı. RV, U-prost ve TSS'nin ise 3 aylık dönemde belirleyici faktörler olamayacağı sonucuna varıldı. Ancak inkontinans gibi komplikasyonlarda uygulanan cerrahinin ve cerrahın becerisinin ön planda olmasının sonucun değerlendirilmesinde göz önüne alınması gerekir. Prostatectomy is one of the treatment choices for benign prostatic hyperplasia. For a group of those patients, prostatectomy may be the only choice. Urinary incontinence, which may be seen after prostatectomy, is a distressive complication for both patients and the surgeon. In our days, in which the indication of prostatectomy is questioned, this study was conducted to determine the effects of some diagnostic parameters for getting continence after prostatectomy. This study included 75 patient who were decided to undergo prostatectomy. Residual urine volume (RV), maximum urinary flow (Q-max), prtostatic urethra lenght which was meassured by endoscopy (U-prost), functional urethra lenght (U-func) which was meassured by urethral pressure profile (UPP) and Turkish symptom score (TSS) were recorded before the operation. The incontinence score defined by us was applied to all patients before the operation, on the 1st, 1 5th, 30th, and 90th days after urethral cathater was removed. Incontinence was found to be present in 36 % of the patients preoperatively, 93 % on the 1st day, 32 % on the 15th day, 15 % on the 30th day and 12 % on the 90th day after urethral cathater was removed. A statisticaly significant difference was present between the incontinence ratios of 15th day after the cathater was removed and the age. But this difference disappeared during the other follow-up days (30th and 90th days) such difference disappearied. There was not any significant difference between the operation types and incontinence ratios. TSS, measured before the operation, did not show any relation with postprostatectomy incontinence ratios. There was not statisticaly significant difference between Q-max and 1st day and 15th day incontinence ratios. But, a statistically significant difference was found on the 30th day and 90th day. RV, measured in the preoperative period, did not affect incontinence ratios. There was not statistically significant difference between U-prost, measured in the preoperative period, and incontinence ratios. There appeared a statisticaly significant difference between U-func and 1st day, 15th day and 30th day of incontinence ratios, but this difference disappeared on the 90th day.To determine postprostalectomy incontinence, age and U-func length may be effective parameters for the earlier periods (15th and 30th days). However, in the later periods (90th day), Q-max may be a prognostic factor. On the other hand, RV, U-prost and TSS are not prognostic factors during any period. But postoperational complications such as incontinence closely related with the operation type and the skill of the surgeon, so that all these parameters can not be associated with incontinence every time.
Collections