Hodgkin hastalığı ve akut miyeloid lösemili hastalarda kemoterapi sonrası gelişen nötropeniye Granulosit-Coloni Stimüle Edici Faktör`ün (G-CSF) etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Sitotoksik kemoterapinin en önemli yan etkisi nötropeni ve bunun sonucunda gelişen enfeksiyonlardır. Günümüzde kemoterapinin neden olduğu nötropeni ve ilişkili enfeksiyonların önlenmesinde, ilaç dozunun azaltılması, bir sonraki siklus zamanının geciktirilmesi, kök hücre desteği ve proflaktik antibiyotik kullanımı gibi yöntemler uygulanmaktadır. Son yıllarda bu amaçla hematopoietik büyüme faktörlerinin kullanılması gündeme gelmiştir. Bir hematopoietik büyüme faktörü olan G-CSF'ün etki ve güvenirliğini saptamak için AML ve HL 'li 33 hastada toplam 47 siklus G-CSF uygulamasının sonuçlarını değerlendirdik. Sonuçlar tüm hasta gruplarında topluca, homojen olması nedeniyle AML ve HL 'lı hastalar iki alt grup şeklinde ayrıca değerlendirildi. Çalışma prospektif, randomize olmayan, açık ve daha önce takip edilmiş benzer özelliklere sahip 19 AML ve 24 HL 'lı, toplam 43 hasta grubu ile kontrollü olarak yapıldı. G-CSF 5 mcg /kg /gün dozunda günde bir kez cilt altından verildi. AML alt grubundaki hastalara 3+7 kemoterapisi bittikten 24 saat sonra, HL 'lı hastalara ise MOPP kemoterapisinin 2-7 günleri arasında ve 9. günden itibaren nötrofil sayısı mm3 ' te 1000 'in üzerine çıkıncaya kadar devam edildi. Herhangi bir dönemde nötrofil sayısı 10.000 / mm3 'ün üzerine çıkınca G-CSF kesildi. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında G-CSF alan grupta nötropenik ( < 1000 / mm3 ) günler sayısı ortalama 6.8 + 0.79 iken kontrol grubunda 4312.8 + 1.2 bulundu. (P < 0.001). Febril atak ve parenteral antibiyotik kullanma insidensi ve sürelerinde azalma olmakla beraber istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı. Dökümante edilen enfeksiyon oranında iki grup arasında farklılık gözlenmedi. AML alt grubunda sonuçlar tüm hasta grubu ile benzerlik gösteriyordu. Ancak HL alt grubunda febril atak görülme oranı ve süresinde kontrol grubuna göre, istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlendi ( P < 0.05). Hastaların % 94 'ü kemoterapiyi tam dozda ve bir sonraki siklusu zamanında aldılar. Kontrol grubunda bu oran % 67.5 idi (P < 0.05). AML alt grubundaki hastalarda blastik hücrelerde herhangi bir artış gözlenmedi. Konsolidasyon sonrası G-CSF 'e bağlı erken nüks saptanmadı. Çalışmamızda G-CSF kemoterapi sonrası nötropeni periyodunu kısaltmada etkili bulundu. Ancak febril nötropenik günler sayısı ve oranında istatistiksel olarak anlamlı bir azalma görülmedi. Dökümante edilen enfeksiyon oranında da bir farklılık saptanmadı. AML 'li hastalarda blastik hücrelerde artış görülmemekle beraber, bu hastalarda kullanılması, konu tam emniyet taşımadığından hala tartışmalıdır. Bu nedenle G-CSF 'ün hem kemoterapiye bağlı morbidite ve mortalite üzerindeki etkilerinin saptanması hem de AML 'deki bu şüpheleri giderecek geniş hasta grubu ile randomize, plasebo kontrollü çift kör çalışmaların gerekli olduğu kanısına varılmıştır. 44
Collections