Koroner bypass cerrahisi uygulanan hastalarda oral allopurinolün miyokardın korunmasına ve klinik seyire etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET îskemik miyokardı reperfüze etmek için uygulanan trombolitik ve anjioplastik yöntemlerin gelişmesi, kardiyak cerrahinin ilerlemesi ve anstabil anjina gibi birçok klinik durumda karşımıza çıkması nedeniyle reperfüzyon hasarına ilgi, gün geçtikçe artmıştır. Reperfüzyon hasarının en sık rastlanan örneği, `myocardial stunning` olarak tanımlanan, iskemi sonrası ve reperfüzyonu takiben ortaya çıkan, tamamen geriye dönebilir doğasına rağmen riskli hastalarda morbidite ve mortaliteyi artıran olgudur. Bu duruma yol açan mekanizmalar; hücre içi yüksek enerjili fosfatların azalması, sitotoksik oksijen kökenli serbest radikallerin oluşumu, normalde oluşan radikalleri yok eden enzim sistemlerinin azalması ve işlevini yitirmesi, radikallerin peroksidasyon yoluyla membran bütünlüğünü bozarak kalsiyum homeostazında değişikliklere yol açması ve reperfüze edilen alanda mikrosirkülasyonun azalmasıdır. Bunlar arasında en önemlileri serbest oksijen radikalleriyle oluşan hasar ve kalsiyum homeostazındaki değişikliklerdir. Postiskemik kontraktilite bozukluğunu iyileştirmek ya da önlemek amacıyla, birçok yöntem ve ajan denenmiştir.-44- Allopurinol radikal üretiminde yer alan ksantin oksidaz enziminin bir inhibitörü olup, birçok deneysel çalışmada kullanılmış ve faydalı etkileri görülmüştür. Ancak, klinik çalışmalar azdır. Biz de çalışmamızda, 15'i kontrol, 15'i de çalışma grubu olmak üzere elektif koroner `bypass` cerrahisi uygulanacak 30 hastayı kullandık. Çalışma grubuna ameliyat öncesindeki akşam 600 mg ve ameliyat sabahı 600 mg olmak üzere 1200 mg oral yoldan allopurinol verildi. İlacın etkinliği, hasta pompadan çıktıktan sonra 24 saat süreyle yapılan kardiyak indeks ve LVSWI ölçümleriyle kontrol edildi. Ayrıca `crossclamp`in alınmasından itibaren 5 gün süreyle CPK-MB, AST ve LDH düzeylerine bakıldı. Klinik izlemde de gerek perioperatif, gerekse postoperatif dönemde inotrop gereksinimi, aritmi oluşumu gibi kriterler gözönüne alındı. Sonuç olarak, sol ventrikül işlevlerinde, kontrol grubuna kıyasla daha iyi bir performans, aritmi oluşumunda belirgin azalma ve inotrop gereksiniminde düşüş saptandı. CPK-MB değerlerinde anlamlı olmamakla birlikte bir düşüş ve LDH seviyelerinde bazı saatlerde belirgin azalma saptandı. AST değerleri iki grup arasında fark göstermedi. Diğer yapılan bazı çalışmaları ve kendi çalışmamızı da gözönünde bulundurarak allopurinolün, açık kalp cerrahisinde ve anjioplasti ile trombolitik tedavi girişimlerinde kullanılmasını önermekteyiz.
Collections