Türkiye`de orta ölçekli iki kentin neoliberal kentleşme deneyimi: Eskişehir ve Konya örnekleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Neoliberalizm, 1970'li yılların sonuna doğru kitlesel üretimde karlılığın düşmesi ve Keynesçiekonominin krize girmesine karşılık stratejik bir tepki olarak geliştirilmiştir. Bu tepkininilkeleri dikkate alındığında, bunların, devletin her türlü müdahaleden uzak durarak, piyasanınserbestliğini sağlaması ve böylece sermaye sahiplerinden alınan vergi payının düşürülmesi,kamu hizmet ve mallarının özelleştirilmesi yoluyla ulaşım, sağlık, eğitim vb. alanlarısermayeye açması ve bu yolla sosyal yardım programlarının daraltılması ve kamu arazilerininözel sermayenin hizmetine sunulması vb. pek çok alanda yeniden düzenlemeyi zorunlu kıldığıgörülmüştür. Bununla birlikte yeni birikimin iktisadi olarak yönlendirileceği en etkin yatırımalanlarının kent olacağı düşünülmüş ve kentler sürecin içselleştirilmesindeki en etkin araçlarolarak kabul edilmiştir. Bu çalışmanın temel problemi, biri sosyal demokrat diğeri muhafazakârliberal ideoloji tarafından yönetilen iki orta ölçekli kentte mekân üretim sürecinin aynı noktadasonuçlanması meselesidir. Nitekim Türkiye'de kentler kalkınmanın kalbi olarak görülmekte vekentsel mekân sermaye tarafından kontrolsüz bir biçimde tüketilmektedir. Bu bağlamdaçalışmanın önemi farklı politik ideolojiye sahip iki kentte aktörlerin söylemleri üzerindenkentsel mekânı dönüştürerek benzer bir kent temsili yaratılması çelişkisini açığa çıkarmak vepolitik düzene eleştiri getirmektir. Çalışmanın; söylem analizi üzerinden farklı sosyo-kültürelideolojiye sahip iki kenti karşılaştırmalı olarak analiz etmesi, sonuçları itibariyle yerel idarikararlar ve politika yapıcılar için çözüm önerileri sunması ve kentsel mekân ile politikayı birarada ele alması bakımından kentleşme yazınına katkı sağlaması beklenmektedir. Neoliberalism was developed as a strategic reaction to the fall in profitability in mass production and to the fact that the Keynesian economy went through a crisis towards the late 1970s. When the principles of this reaction are taken into consideration, it is seen that they made reorganization inevitable in many fields such as the state's providing of the freedom of the market by staying away from any intervention and therefore the reduction of the share of the tax collected from capital owners, its opening of such fields as transportation, health, and education for the capital through the privatization of public services and goods and so the shrinking of social benefit programs, and putting public lands at the service of the private capital. Moreover, it was thought that cities would be the most effective investment areas to which the new accumulation would be directed economically and cities were regarded as the most effective instruments in the internalization of the process. The fundamental problem of this study is the issue that the process of production of space concluded at the same point in two medium-sized cities, with one governed by a social democratic ideology but the other one governed by a conservative liberal ideology. Likewise, cities are considered the heart of development in Turkey and the urban space is consumed in an uncontrolled fashion by the capital. In this context, the importance of the study is to reveal the contradiction of the creation of a similar city representation by transforming the urban space via the discourses of the actors in two cities with different political ideologies and to criticize the political order. The study is also expected to comparatively analyze the two cities with different sociocultural ideologies via discourse analysis, to propose solutions for local administrative decisions and policy-makers interms of its results, and to contribute to the literature on urbanization in terms of its addressing of the urban space and politics together.
Collections