Sınıraşan su yönetimi açısından Dicle ve Fırat nehirlerinin analizi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmanın amacı, Türkiye-Irak ve Suriye sınırlarından geçip anlaşmazlıkların tam olarak çözüme kavuşturulamadığı Dicle ve Fırat Nehirlerini derinlemesine inceleyerek, yakın ve orta gelecekte Suriye ve Irak'taki mevcut konjoktür içerisinde suya olan talebin artması ile birlikte ne tür anlaşmazlıkların beklediği sorusuna cevap aramak ve tezde sınıraşan suların paylaşımı konusunda dünyadaki başarılı uygulamaların incelendikten sonra Türkiye'deki politika yapıcılarla derinlemesine mülakat gerçekleştirerek suyun etkin yönetimine ilişkin ne tür mekanizmalar geliştirilmesi gerektiği tespit edilmiştir. Dünya'da yaklaşık 300 anlaşma aynı suyu paylaşan komşu ülkeler arasında geliştirilmiştir. Türkiye'de bulunan 26 havzanın 5'i sınıraşan sular kapsamında olup, bunlardan birisi olan Dicle-Fırat Nehirlerinin ülkemizden kaynaklanan su potansiyeli 52,94 milyar/m3 olup Türkiye'nin akış potansyelinin % 28,5'sine denk gelmektedir. Fırat ve Dicle sınıraşan suları ile ilgili ilk antlaşma 1946 yılında Türkiye ve Irak yetkili temsilcileri arasında imzalanmış, Suriye ile ise 1987 yılında imzalanmıştır. Türkiye, Irak ve Suriye arasında tartışma yaşanan konuların başında Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında inşa edilen barajlar gelmektedir. Türkiye, Irak ve Suriye'de uluslar arası arenada tartışma yaşanan konulardan birisini de sınıraşan su ve uluslar arası su kavramları oluşturmaktadır. Türkiye, Fırat ve Dicle sularının kullanımının sadece üç ülke arasında tartışılması gerektiğini belirterek sınırşan su kavramını kullanırken, Suriye ve Irak Türkiye'nin hegemon durumunu zayıflatmak için uluslar arası su kavramını kullanmayı tercih etmektedir. Genel olarak, işbirliği ve yönetim konusunda üç ülkenin de bütüncül bir strateji kapsamında hareket etmesi önem arz ediyor. Geleceğe yönelik eylem planlarının sivil toplum kuruluşlarının içerisinde olduğu bir yapının önceliğinde hazırlanması, gerek AB fonları gerekse ülkelerin su yönetimine yönelik yapacağı finansal katkılar işbirliği mekanizmaları açısından önemlidir. The objective of this study is to find a convincing answer for the question of what kind of transboundary water management techniques could be applied for the basin by deeply analysing Euphrates-Tigris basins which across Turkey, Iraq and Syria and by carrying out some interviews with policy makers and with think-thank institutions who deal with water issues in Turkey. Also, the interviews made with water experts from Syria and Iraq were analysed. Approximately 300 treaties have been signed among the riparian countries. Turkey has five transboundary water basins, one of which Euphrates-Tigris basin has the water potential of 52,940 billion/meter3 that corresponds to 28,5 % of Turkey's flow potential. The first agreements on Euphrates-Tigris rivers in between Turkey and Iraq and Turkey and Syria were made in 1946 and in 1987, respectively. One of the most challenging issue in Euphrates-Tigris rivers is the dams which have been constructed during the project period of Southeastern Development project. Another discussion point comes from definition for Euphrates-Tigris rivers from both sides. Turkey sees Euphrates-Tigris rivers as `Transboundary water` by highlighting three countries only negotiate it while Both Syria and Iraq defines it as `International water`. In general, it is quite important to make a collaboration process among three countries regarding cooperation and good governance. The action plans to be prepared for the future of the region needs to be prepared by a wide range of stakeholders. This will enhance cooperation among countries and facilitate financial contribution of relevant institutions on water management.
Collections