dc.contributor.advisor | Genç, Hanife Nalan | |
dc.contributor.author | Kocabiçak, Fatih | |
dc.date.accessioned | 2021-05-08T10:42:13Z | |
dc.date.available | 2021-05-08T10:42:13Z | |
dc.date.submitted | 2019 | |
dc.date.issued | 2019-11-22 | |
dc.identifier.uri | https://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/673661 | |
dc.description.abstract | XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda toplumsal düzlemde yaşanan tarihsel, düşünsel, sosyopsikolojik gelişmeler ve Hiççilik gibi düşünce dizgelerinin etkisiyle insan doğası tehdit altına girmiştir. Stalin'in Sovyetler Birliği'ni diktatörlüğe dönüştürmesi, inananların düş kırıklıkları gibi sebepler yanında Marx'ın köktenci devrim umutlarının yitirilmesi, İspanya'da Franco, İtalya'da Mussolini'in totalitarizmi, Hiroşima ve Nagazakiye'e atılan bombalar, hepsi hümanist değerlerin yitirilmesine sebep olmuştur. XIX. Yüzyıl sonlarında ortaya çıkmakla birlikte özellikle XX. Yüzyılın ikinci yarısında hız kazanan Uyumsuz Tiyatro anlayışı, dünya ve insan karşıtlığını gözler önüne seren böylesi bir ortamda ortaya çıkmıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra insanların yaşadıkları düş kırıklığı ve ideolojik kriz, onların dünyayı anlama ve anlamlandırma çabalarını boşa çıkarmıştır. Bu ise insanlık üzerinde büyük bir yılgı ve kaygıya sebep olmuştur. Teknik Çağ toplumunun uyumsuzluk ve sapmaları, bireyin iç dünyasında çöküşü beraberinde getirerek onu çaresizlik, korku, anlamsızlık, boşluk, acımasızlık, umutsuzluk, suçluluk gibi duygulara itmiştir. İnsan durumunun anlamsızlığını gündeme getiren bu anlayış, insan gerçekliğinin ayrımsamasına farklı bir açıdan bakar. Çabaların boşunalığı ve acılardan doğan umutsuzluk durumunun anlamsızlığı ve bu durumun mantıksal yaklaşımıyla ifade etmesinin yersizliği de birey için bir başka açmazdır. Bireyin inandığı değerleri yitirmesi, onu belirsiz bir boşluğa itmiş ve kitle insanına dönüştürmüştür. Böylesi anlamsız bir dünyada eyleyerek varlığını sergileyemeyen bireyin karamsarlığı o denli artırmıştır ki insansızlaşma boyutuna ulaşmıştır. 1950'lerde Avrupa'da doğan Uyumsuz Tiyatro, sanayi devrimiyle birlikte maneviyatını kaybetmeye başlayan toplumun materyalist düşünce karşısında kimlik sorunsalını konu edinirken, savaşlardan çıkan yorgun insanın, iletişim yetisini yitirmesi, hayata olan bütün inancını kaybetmesi, onu adeta bir makineye dönüştürmüştür. Uyumsuz Tiyatro, insanın geldiği bu noktayı, kökleşik tiyatro ezberini bozarak, farklı bir dille sahneye yansıtmıştır. Uyumsuz Tiyatro bir ekol ya da hareket olmadığı gibi kurucusu ve uygulayıcısı olan, belli kuralları olan bir akım da değildir. Her yazarın kendine özgü kurallarıyla, her türlü kökleşik sınırı yıkarak yeni bir pencereden bakmasına öncülük eden bir oluşumdur. Doğduğu dönemde usdışı, akıl almaz, anlaşılmaz, şaşkınlık verici, saçma ve yersiz olarak değerlendirilen Uyumsuz Tiyatro, 1917'de Tristan Tzara tarafından başlatılan Dadaizm hareketinden esinlenerek Alfred Jarry'nin Kral Übü (Ubu Roi) (1896) isimli tiyatro oyunu ile başlar. Gerçeği doğrudan değil de sezdirerek veren bir biçim ve öze sahip olan bu tür gerek oyunların izlekleri gerekse savunulan ilkeleri bakımından iki farklı döneme ayrılır. İçlerinde Alfred Jary, Jean Paul Sartre, Albert Camus gibi yazarların yer aldığı ilk dönemde var oluşun saçmalığı ön plana çıkartılır. Oluşumun ikinci döneminde Genet, Beckett ve Ionesco'nun yer aldığı yazarlarsa uyumsuzluğun uyumu üzerinde dururlar. Araştırmamızda Romanya asıllı Fransız yazar Eugene Ionesco'nun La Leçon (Ders) adlı oyunu Uyumsuz Tiyatro anlayışı ekseninde eğitbilimsel, sosyolojik ve dilsel öğeler bağlamında değerlendirilmiştir. Yazarın ilk dönem oyunlarından olan La Leçon (Ders) isimli tiyatro oyunu biçemsel özellikleri ve anlatı yerlemleri bakımından ele alınmıştır. Çalışmamızın ilk bölümünde, çalışmanın amacı, hedefi ve önemi, araştırma yöntemleri, sayıltıları ve sınırlılıkları belirlenmiştir. Fransızcanın yabancı dil öğretiminde tiyatro ve tekniklerinin kullanımının öğrenene sağlayacağı katkılar dikkate alındığında, çalışmanın ikinci bölümü, ağırlıkla izleğine eğitimi oturtan La Leçon (Ders) oyununun temel dayanaklarının daha iyi kavranabilmesi amacıyla Fransızcanın yabancı dil olarak öğretimine ayrılmıştır. Bu amaçla, yabancı dil öğrenimindeki dört temel beceri (konuşma, yazma, dinleme ve okuma) üzerinde durulmuştur. Bunun dışında alt beceriler arasında yer alan sesbilgisi, sözvarlığı ve kültür öğretimi ile dilbilgisi ulamlarına da değinilmiştir. Çalışmamızın üçüncü bölümünde Uyumsuz Tiyatro oyunlarının temel nitelikleri değerlendirilerek bu türe ait oyunların yabancı dil öğretimindeki yeri üzerinde durulmuştur. Esas olarak eğitim konusunu ele alan La Leçon (Ders) isimli oyun, anlamsal ve biçimsel nitelikleriyle değerlendirilmiş, oyunun eğitsel, sosyolojik ve dilsel boyutları Uyumsuz Tiyatro bağlamında açımlanmaya çalışılmıştır. Kökleşik Tiyatro anlayışına tümüyle karşıt olarak gelişen Uyumsuz Tiyatro oyunlarının kendilerine özgü biçemsel ve anlamsal göndermeleri üzerinde durulmuştur. Ele alınan La Leçon (Ders) isimli oyunda eğitsel, sosyolojik ve dilsel boyutlar Uyumsuz Tiyatro oyunlarının temel ilke ve anlayışları çerçevesinde değerlendirilmiştir. Oyunun bu üç farklı boyuttaki iletileri, eleştiri ve karşıtlıkları ayrı ayrı ele alınmıştır. Kökleşik Tiyatrodan tümüyle farklı bir bakış açısıyla ele alınan eğitim kavramı çalışmanın eğitsel boyutunun temelini oluşturmuştur. Dil, işlevini yitirerek diğeri ile iletişimin olanaksızlığını gösteren bir araca dönüşmüştür. Bir diğer boyut olan sosyolojik bağlamda baskı ve şiddetin bireyin dimağındaki devinimi, makineleşen ve iletişim kuramayan insanın benliğini kaybetmesi, totaliter sistemlerin bireyi duyarsızlaştırması incelenmiştir. Dördüncü bölümde, oyunda baskın biçimde duyumsanan 'uyumsuz' kavramı üzerinde durulmuş, bu yolla oyunun özüne yoğunlaşılmıştır. Bu bağlamda Ionesco'nun anti-tiyatro ya da uyumsuz tiyatro kavramları özellikle yabancı dil öğretimiyle ilişkisi bakımından incelenmiştir. Fransızcanın yabancı dil olarak öğretilmesinde/öğrenilmesinde Uyumsuz Tiyatro oyunu olarak La Leçon (Ders) isimli oyun eğitbilimsel, sosyolojik ve dilsel açılardan değerlendirilmiştir. Bir öğrenci, bir öğretmen ve bir de hizmetçinin rol aldığı oyunun üç boyutta kazandığı anlam şu şekilde özetlenebilir: Oyun, eğitim açısından ezberciliği, otoriteyi eleştirirken, bilgi alışverişi yönteminin, beden dilinin eğitimdeki yerinin sorgulanmasını sağlamaktadır. Sosyolojik pencereden bakıldığında, dönemin siyasi manzarasında, öğretmen modelindeki kahramanla totaliter, baskıcı karanlık bir portre çizilmektedir. İnsanlar arasında sağlıklı iletişimin sağlanamadığı, insanlar içindeki gizli kalan şiddet güdüsünün ön plana çıktığı, dahası bunun gittikçe olağan bir hale geldiği güvensiz bir toplum yansıtılmaktadır. Dilsel açıdan oyun önemli iletiler içermektedir. Konuşulanların hiçbir anlam ifade etmediği, tavır ve tutumların dilin önünde olduğunu görülmektedir. İnsanların konuştuğu ancak hiçbir şey anlatmadığı, iletişimsizlik içindeki insanın kendini anlatma ve karşıdakini anlamaya yönelik tüm uğraşların boşuna olduğu gösterilmektedir. İnsanlar dilsel iletişimin sığlığı içinde birbirlerine yabancılaşmış, değerlerini yitirmiş, mantığı bir kenara atmışlardır. Oyunun temelinde, eğitim kavramının öğrenilmemiş, içselleştirilmemiş, yalnızca ezberlenmiş bir bilgi yumağı olduğunun vurgusu yapılmaktadır. Dönemin savaş sonrası ümitsiz ve yalnız insanlarının baskı ve her türlü şiddet altında duyarsızlaştığının altı çizilerek, insanlar arasındaki en temel iletişim kaynağı olan dilin bütün işlevlerini yitirmesi sonucu ortaya çıkan felaket, ironik bir anlatımla gözler önüne serilmektedir. Uyumsuz Tiyatro ekseninde La Leçon (Ders) adlı oyunun yabancı dil öğretiminde kullanılması, okuma, yazma, dinleme, konuşma gibi temel dil becerilerini etkin bir öğrenme süreciyle kazandırırken, öğrencilerin oynayarak öğrenmesine, öğrenirken içselleştirmelerine olanak sağlamaktadır. Oyun eğitim ortamında gelişen olay örgüsü, kahramanlarının öğretmen ve öğrenci oluşu, gittikçe hızlanan gerilim boyutu ve trajikomik öğeleriyle yabancı dil eğitimi alanında ilgi çekici bir niteliğe sahiptir. Çalışmamızın sonuç bölümde Uyumsuz Tiyatro oluşumunun ikinci dönem yazarlarının yetkin isimlerinden olan Ionesco'nun eğitimi konu alan La Leçon (Ders) isimli oyununun üç temel dayanağı tüm boyutlarıyla ortaya konmuştur. Dilsel, toplumsal ve eğitbilimsel açıdan üstlendiği işlevle yazarın diğer yapıtları arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan oyunun gerek Fransızcanın yabancı dil olarak öğretiminde, gerekse bu üç boyuta getirdiği yeni, farklı ve eleştirel bakışla yazın ve eğitbilimi buluşturan bir noktada olduğu sonucuna ulaşılmıştır. | |
dc.description.abstract | During the eighteenth and nineteenth centuries, human nature was threatened by the influences of thoughts such as historical events, intellectual, socio-psychological and nihilism in the social plan. The transformation of the Soviet Union into a dictatorship by Stalin, the disappointment of the believers as well as the loss of the hopes of radical revolution of Marx, the totalitarianism of Franco in Spain, that of Mussolini in Italy, the atomic bombings of Hiroshima and Nagasaki caused the loss of humanistic values. Although the concept of the Absurd Theatre appeared at the end of the 19th century, it gained momentum in the second half of the 20th century in a context where the opposition between the world and man was apparently visible. Especially after the Second World War, people's disappointment and ideological crisis spoiled their efforts to understand the world and to give it meaning. And this caused a huge discouragement and anxiety on humanity. The incompatibility and deviations of the society of the technical era led to the collapse in the inner world of the individual and pushed it towards feelings such as helplessness, fear, insignificance, emptiness. , cruelty, despair and guilt. The futility of the efforts and the insignificance of the state of despair that arose from the sufferings as well as the insufficiency of expressing this situation by the logical approach is another dilemma for the individual. The fact that the individual loses the values that he believes pushed him into a vacuum and transformed him into a mass person. The pessimism of the individual who fails to show his existence by exercising in such a meaningless world has increased so much that he has reached the level of dehumanization. Born in Europe in the 1950s, The Theatre of the Absurd mentions the identity problem of society that began to lose its spirituality in the face of materialistic thinking. The tired person of wars, who has lost his communication skill and all his belief in the world, has turned into a machine. The Theatre of the Absurd, while disrupting the classical theatrical tradition, reflected this situation with an unprecedented language. The Theatre of the Absurd is not a school or movement with a forerunner or a practitioner and exact rules. It is a style of theatre, which permits each writer to see the world through a new window with his own rules by destroying all kinds of traditional limits. Inspired by the Dadaist movement initiated by Tristan Tzara in 1917 and considered as irrational, incomprehensible, stupefying, absurd and unjustified at the time of its birth, the Theatre of the Absurd begins with the play entitled Ubu Roi (1896). Alfred Jarry. This genre, which has a form and a substance that gives reality indirectly, is divided into two different periods according to its themes and defended principles. In the first period where authors such as Alfred Jarry, Jean Paul Sartre and Albert Camus appear, the absurdity of existence is put forward. In the second period, Genet, Beckett and Ionesco address the harmony of incoherence. In our research, the play entitled The Lesson by Eugène Ionesco, a French writer of Romanian origin was studied from the pedagogical, sociological and linguistic points of view. The Lesson, which is one of the first plays of the second period, was treated in terms of stylistic characteristics and narrative places. In the first part of our study, the purpose and importance of the study, the research methods, premises and limitations were explained. The second part was devoted to the use and contribution of theatre in the teaching / learning of foreign languages to better understand the foundations of the play The Lesson. To do this, the four skills as well as the linguistic components such as phonetics, vocabulary and the teaching of culture and grammar were addressed. In the third part of our study, the basic qualities of the plays of the Theatre of the Absurd were evaluated and the place of plays of this genre in the teaching of foreign languages was specified. The Lesson, which deals mainly with the theme of education, was firstly evaluated from the point of view of its semantic and formal qualities. Then, its educational, sociological and linguistic dimensions were tried to expose in the context of the Theatre of the Absurd. We also focused on the stylistic and semantic referents of the plays of the Absurd Theatre that totally ignore the Classical Theatre tradition. The educational, sociological and linguistic dimensions of The Lesson were examined in the framework of the basic principles and approach of the plays of the Absurd Theatre. The messages, criticisms and contradictions of the play in these three different dimensions were separately treated. The concept of education, which is considered from a completely different point of view than traditional theatre, is the basis of the educational dimension of the study. The language lost its function and turned into a vehicle that shows the inability to communicate with the other. In the sociological context, the movement of the individual's mind of the pressure and the violence, the loss of the personality of the man who become mechanical and cannot communicate with anybody, the desensitization of the individual because of totalitarian systems were examined. In the fourth part, the concept of `the absurd`, which is mostly felt in the play, was emphasized and by this way, it is focused on the essence of the play. In doing so, Ionesco's `anti-theatre` or `Theatre of the Absurd` concepts were studied from the point of view of their relation to foreign language teaching. Thus, The Lesson, an example of the Theatre of the Absurd, was approached in its educational, sociological and linguistic dimensions. The significance in three dimensions of the play can be summarized as follows: On the one hand, the play allows to question the approach of learning by heart and to criticize the authority, on the other hand, it permits to query the educational method based on the exchange of information as well as the place of body language in education. A sociological view allows to perceive through the `teacher` character who is an obscure, oppressive, totalitarian portrait reflecting the political context of the time. It is an unstable society where interpersonal communication is impossible, where the instinct for hidden violence has appeared, moreover, where it has become more and more ordinary and habitual. The play contains important messages in terms of language. It is clearly visible that things said have no meaning and that attitude and behaviors dominate the language. It is shown that people speak but say nothing and that man tries in vain to express himself and understand others. People are alienated from each other, they lost their values and forgot their logic because of the lack of depth of communication. It is pointed out that the notion of education is only a mass of information that is not learned or internalized but is only memorized. What is emphasized is the desensitization of desperate and lonely people by the pressure and under all forms of violence and the loss of function of language which is the most basic way of communication among people. It is therefore a disaster exposed in an ironic way. The frame of events taking place in an educational context, the two characters (a teacher and a student), the dimension of tension that is accelerating more and more and the tragicomic elements make the play interesting for teaching / learning foreign languages. In the final party of our study, the three basic principles of the play entitled The Lesson of Ionesco, one of the most competent figures of the second period of the Absurd Theatre, have been exposed in all its aspects. It was finally concluded that the play, which occupies a privileged place among the works of the playwright because of its linguistic, sociological and pedagogical functions, could combine by its new, different and critical approach of the teaching of French as a foreign language as well as the literature and pedagogy. | en_US |
dc.language | French | |
dc.language.iso | fr | |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | |
dc.rights | Attribution 4.0 United States | tr_TR |
dc.rights.uri | https://creativecommons.org/licenses/by/4.0/ | |
dc.subject | Eğitim ve Öğretim | tr_TR |
dc.subject | Education and Training | en_US |
dc.title | La leçon d`ionesco et ses dimension educative, sociologique et langagière | |
dc.title.alternative | Ionesco'nun La Leçon (ders) isimli oyunu ve eğitbilimsel, sosyolojik ve dilsel boyutları | |
dc.type | masterThesis | |
dc.date.updated | 2019-11-22 | |
dc.contributor.department | Yabancı Diller Eğitimi Ana Bilim Dalı | |
dc.identifier.yokid | 10260408 | |
dc.publisher.institute | Eğitim Bilimleri Enstitüsü | |
dc.publisher.university | ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ | |
dc.identifier.thesisid | 580925 | |
dc.description.pages | 110 | |
dc.publisher.discipline | Fransız Dili Eğitimi Bilim Dalı | |