Tasavvuf ve ilmi birleştiren bir kurum olarak medreseler (19. ve 20. yüzyıllarda Norşin Medresesi örneği)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bölgemizde medreselerin varlığı Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamülmülk dönemine dayanır. Bin yıla yaklaşan medrese geleneği Mevlana Hâlid'in bölgeye gelmesiyle başka bir hüviyet kazanmıştır. Kadiri ve diğer tarikatları da tesiri altına alan Mevlana Hâlid bölgede yeni bir anlayışın meydana çıkmasını sağlar. Medrese ve tekkeyi bir çatı altına alarak `zülcenaheyn` anlayışının önderi olur. Mevlana Hâlid, âlim olmak şartıyla tasavvufa girmek isteyen kişileri tasavvufi terbiyeden geçirerek halifelik verir. Bu halifeleri çeşitli bölgelere göndererek kendi tarikat ağını oluşturur. Hâlid'in 1811 yılında buralara geldiği sırada Osmanlı Devleti çalkantılı bir dönem geçirmektedir. Bu çalkantılı dönem Hâlidîyye tarikatının rahatça büyümesine ve yayılmasına imkân sağlar. Tarikat kısa bir süre içinde kurumsallaştığı bölgede ve Osmanlı Devleti'nde `lider tarikat` konumuna gelir. Seyyid Sıbğatullah-i Arvasi'nin halifesi olarak şeyhliğe başlayan Abdurrahman-i Tahi, kısa bir süre içinde bölgede hâkimiyet kurar ve Norşin'in bir tarikat ve ilim yuvası haline gelmesini sağlar. Tahi, Norşin'de bir yandan medrese eğitimi verirken bir yandan da tekkede irşat faaliyetlerinde bulunur. Tahi'den sonra Norşin Medresesinin başına geçen seydalar da bu yeni tarzın gelenekselleşmesi için uğraş gösterir. Nihayetinde `Norşin bir medrese olduğu kadar bir tekkedir` ifadesi vücut bulur. Bölgede ilmi ve tasavvufi manada liderlik misyonuna erişen Norşin, çok sayıda öğrenci yetiştirmekle birlikte bölgedeki il, ilçe ve köylere de halifeler göndermek suretiyle bölgede en etkili okul konumuna yükselir. Cumhuriyetin ilanından sonra Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler başta olmak üzere diğer dini müesseseler de baskı altında kalır ve birçoğu kapanır. Ancak Norşin Medresesi tüm baskılara rağmen kapanmamış günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Anahtar Kelimeler: Medrese, Tasavvuf, Hâlidiyye, Norşin Medresesi. The presence of madrasas in Kurdistan geography goes back to the era of Nizamülmülk in the Seljuk Empire. The tradition of madrasa, which is about a thousand years old, gains a new identity when Mevlana Hâlid arrives in the region. Influencing Kadiri and other religious sects, Mevlana Hâlid enables the birth of a new conception in the region. He becomes the pioneer of `zülcenaheyn` conception by gathering madrasa and dervish lodge under a single roof. Hâlid delivers his caliphate to those, who wanted to be part of sufism on the condition of being a scholar, after a sufi schooling. He constitutes his own religious sect network by sending these caliphates to various regions. The arrival of Hâlid in Kurdistan in 1811 corresponds to a time when Ottoman Empire experiences a turbulent period. Nearly everything goes in the favor of Hâlidiyye sect in this turbulent time and the sect becomes the `leader sect` in Kurdistan and Ottoman Empire in a short period of time.Starting his sheikdom as a caliphate of Seyyid Sıbğatullah-i Arvasi, Tahi achieves dominance in the region in a short time and ensures that Norşin becomes a home of sufism and science. While providing madrasa education in Norşin, Tahi also engages in spiritual guidance actions in the lodge. 'Seydas' taking the lead of Norşin madrasa after Tahi make an effort to have this style to become a tradition. Ultimately, it displays the identity of `Norşin is a lodge as much as it is a madrasa`. Becoming a leader in terms of science and sufism in the region, Norşin rises to the position of being the most influential school in the region through educating a lot of students and sending caliphates to provinces, towns, and villages in the region.Madrasas remain under pressures following the closure of madrasas and other religious institutions upon the announcement of the Republic. However, Norşin madrasa remains open despite all the pressures.Keywords: Madrasa, Sufism, Hâlidiyye, Norşin Madrasa.
Collections