Kamulaştırmasız el atma ve el atmanın önlenmesi (Müdahalenin men`i)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Mülkiyet hakkı Anayasamızın temel haklar başlığı altında düzenlenmiş ve Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 35. ve 46. maddelerinde, özel mülkiyetteki gayrimenkullere, idarenin ancak kamu yararı amacı ile kanunlarla öngörülen usullere uymak suretiyle sınırlama getirebileceği düzenlenmiştir. Yani idarenin özel mülkiyette bulunan bir gayrimenkule kanunlarla öngörülen usullere uymadan el atması Anayasa ve Kanunlara aykırı bir durum teşkil etmektedir.İdarenin kamu hizmetlerini yerine getirebilmesi için kamulaştırma ile mülkiyet hakkına sınırlandırma getirilebileceği düzenlenmiştir. Süreç içerisinde idare, Anayasanın tanıdığı ve kanunlarla düzenlenen kamulaştırma işlemini yapmadan özel mülkiyetteki taşınmazlara el atmaya başlamıştır. İdarenin, kamu hizmetlerinin yürütülmesi için özel mülkiyetteki taşınmazlara el atmaya başlaması kamulaştırmasız el atma kavramını ortaya çıkarmıştır. Kamulaştırmasız el atma kavramı, hukukumuzda, özel mülkiyetteki taşınmazlara, özellikle yol yapımı nedeni ile el atılması ile ortaya çıkmıştır.İdare, Anayasa ve yasalara uygun bir işlem oluşturmaksızın, bir kimsenin taşınmaz malına el atar, onun üzerinde bir tesis veya bina yapar veya o taşınmaz malı bir hizmete tahsis ederek mal sahibinin taşınmazı üzerinde dilediği gibi kullanma hakkına karşı herhangi bir girişimde bulunuyor ise taşınmaz mala kamulaştırmasız el atmış sayılır.Kamulaştırmasız el atma konusundaki ilk düzenlemeler Yargı kararları ile oluşturulmuştur.Yargıtay'ın, 11.5.1956 tarih ve Esas 1, Karar 6/7 sayılı iki İçtihadı Birleştirme Kararıyla, özel mülkiyetindeki taşınmazına kamulaştırmasız el atılan malikin, mülkiyet hakkının sona ermediğini ve malikin, el atmanın önlenmesi davası açarak, idarenin bu haksız müdahalesini ortadan kaldırabileceği gibi, bu hakkını kullanmayarak, el atılan yerin mülkiyetini İdareye devrederek, yerin karşılık parasını da isteyebileceğini, açılan bu davaların, herhangi süre sınırlamasına tabi olmayacağı belirlenmiştir.Zamanla, Yargıtay içtihatları ile kabul edilen çözüm şekli çeşitli sorunlara neden olmuş. Bu nedenle bir takım yasal düzenlemeler yapılması yoluna gidilmiştir.05.01.1961 gün 221 sayılı yasa ile 9 Ekim 1956 tarihine kadar olan bütün kamulaştırmasız el atma işlemleri, geçerli birer kamulaştırma olarak kabul edilmiş, bu tarihten öncesi için kamulaştırmasız el atma söz konusu olmaktan çıkarılmıştır.2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda kamulaştırmasız el atma, yasal bir düzenlemeye tabi tutulmuştur.2942 sayılı yasanın 38. maddesi ile Yargıtay içtihatlarıyla belirlenen ve taşınmazlarına kamulaştırmasız el atılan maliklerine tanınan süresiz dava açabilme hakkı yirmi yıllık süre sınırlamasına tabi tutulmuştur. Bu süre sınırlaması (hak düşürücü süre) nedeni ile bu süre içinde açılmayan davalar, artık açılamayacaktır.2942 sayılı yasanın 38. maddesi ile yasal bir dayanak oluşturulan kamulaştırmasız el atma, malik ve idare bakımından bir takım sonuçlar doğurmaktadır.Malik'in mülkiyet hakkına dayanan davaları açabilme hakkı kamulaştırmasız el atmanın doğurduğu sonuçların başında gelmektedir. El atmanın önlenmesi davası ise bu davaların başında gelir. Taşınmaz maliki, açacağı dava ile el atmanın önlenmesini isteyebileceği gibi dilerse bu yola başvurmayıp, mülkiyet hakkının, kamu tüzel kişiliğine devrine razı olarak, taşınmaz malın bedelinin verilmesini de dava edebilir. Bunun yanında kamulaştırmasız el atma sebebiyle zarara uğrayan malik veya zilyetler bu zarara sebebiyet veren idareden, uğradıkları zararının tazminini de isteyebilirler. Kamulaştırmasız el atma nedeni ile açılan bedel veya tazminat davalarında, talep halinde faize de hükmedilebilmektedir. Faizin başlangıç tarihi ise bedel veya tazminat davasının açıldığı tarihtir. Malik bakımından kamulaştırmasız el atmanın en önemli sonucu, mülkiyet hakkının sona ermesidir.Kamulaştırmasız el atma, idare bakımından da bir takım sonuçlar doğurmaktadır. Bu sonuçlardan en önemlisi, idarenin, kamulaştırmasız el attığı taşınmazın mülkiyet hakkını elde etmesidir. Bunun yanında idare, aleyhine açılan davalarda kamulaştırma işleminin yapıldığını veya bedelin ödendiğini, ya da bir kanun hükmüne dayanarak taşınmaza el attığını, belirterek çeşitli savunmalarda bulunabilir veya dava açıldıktan sonra kamulaştırmasız el attığı taşınmazı kamulaştırarak, yapılan işlemi hukuka uygun hale getirebilir.Anayasa Mahkemesi tarafından, Kamulaştırma Kanununun 38. maddesi Anayasa'ya aykırılığı sebebiyle iptal edildiğinden dolayı artık 38.madde ile öngörülen yirmi yıllık hak düşürücü süre ortadan kalkmış bulunmaktadır.2942 sayılı Kamulaştırma Kanunuyla, temel haklardan olan mülkiyet hakkının malik açısından 20 yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulması Anayasa'ya aykırılık teşkil ettiğinden, iptal edilmesi, Hukuk Devleti olmanın gerekliğini ortaya koymuştur. Böylece Anayasa ile korunan mülkiyet hakkına haksız müdahalenin hak düşürücü süre ile hukuka uygun hale gelmesinin önüne geçilmiştir. The right of property is regulated under the title of ?Fundamental Rights and Duties? in our Constitution and it is protected with the Constitution. In Article 35 and 46 of the Constitution, it has been regulated that the administration can impose restrictions on private real estate properties only for the purpose of public interest and through the procedures stipulated by law. In other words, the confiscation of a private real estate property by the administration without complying with the procedures stipulated by law constitutes a case against the Constitution and Laws.It has been regulated that the administration can impose restrictions on proprietary right through expropriation in order to carry out public utility services. However, within the process the administration has started to confiscate private real estate properties without carrying out the expropriation procedures legitimized by the Constitution and arranged by the laws. Confiscation of private real estate properties by the administration for the sake of public utility services has brought the concept of confiscation without expropriation into light. The concept of confiscation without expropriation has manifested itself in our law system with the confiscation of private real estate properties, particularly for causes related with construction of roads.In case the administration confiscates an individual's real estate property without applying the procedures set forth in the Constitution and related laws, constructs a building or facility on that property or takes any steps against the usage right of the owner of the property through assigning the property to an utility, it is considered that the administration have confiscated the property in question without expropriating it.The initial regulations regarding confiscation without expropriation have been made through jurisdictional decisions.With the Supreme Court's Decision of Joint Chambers regarding the two judicial opinions of 11.05.1956, Docket 1, Decree numbers 6/7, it has been stipulated that the property right of the proprietor whose private property is confiscated without expropriation does not cease and that the proprietor may negate the administration's unjust action through filing a possessory action, or by waiving its such right of filing an action, may transfer the ownership of the confiscated property to the administration and claim the monetary remuneration of the transferred property, and that such claims shall not be subject to any time limitation.In the length of time, the solution brought in by means of Supreme Court practices has caused problems. Therefore, some legal regulations have been made.According to the law numbered 221 of the date 05.01.1961, all cases of confiscation without expropriation until the date of 9 October 1956 have been accepted as legally valid expropriations, and consequently no case of confiscation without expropriation committed before the mentioned date have been left in question.By means of the 2942 numbered Expropriation Law, confiscation without exportation has been subjected to a legal arrangement.According to the 38th article of the 2942 numbered Law, the indefinite right of filing actions vested by the Supreme Court to the proprietors whose properties are confiscated without expropriation, have been subjected to a limitation of time of twenty years. Due to this limitation of time (statutory limitation), cases that are not filed within this limitation can no longer be initiated.Confiscation without exportation, to which a legal basis is established under Article 38 of the law numbered 2942, results in a set of consequences for both the proprietor and the administration.The right of the proprietor to file claims based on its property right is the main result brought in by the action of confiscation without expropriation. Possessory actions, on the other hand, are the most prominent type of such claims. As the proprietor of the real estate may claim the cancellation of the confiscation through a possessory lawsuit, it may also chose to consent to the transfer of its ownership to the public entity and make a claim for the payment of the price of the real estate. In addition, the proprietors or possessors who suffered damages due to the confiscation without expropriation may claim the administration to compensate such damages. Also a legal interest, if claimed, may be adjudged in the lawsuits filed for remuneration or compensation due to confiscation without expropriation. The beginning date of interest shall be the date of initiation of the relative case of remuneration or compensation. The most important consequence of confiscation without expropriation, from the perspective of the proprietor, is the cessation of property right.Confiscation without expropriation brings in some consequences also in respect to the administration. Furthermore the most important is the obtainment of the ownership of the property the administration has confiscated without expropriation. In addition, the administration may plead in the cases filed against that it has carried out expropriation or paid the relative remuneration, or it has confiscated the property pursuant to a provision of law, or may render its action legally justifiable by expropriating the property it has confiscated without expropriation after the lawsuit is initiated.Due to the fact that Article 38 of the Expropriation Law is invalidated by the Constitutional Court with the grounds of its unconstitutionality, the statutory limitation of twenty years stipulated by Article 38 no longer applies.Since the subjection of property right, among the fundamental rights, to a statutory limitation of 20 years, under the Expropriation Law numbered 2942, constitutes a case of unconstitutionality, its invalidation has exhibited the necessity of being a Constitutional State. In this way, rendering the unjust interference to property right, which is protected by the Constitution, legally justifiable by means of a statutory limitation is prevented.
Collections