İstanbul`da 19. yüzyıl Abdülmecid camileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İSTANBUL'DA 19. YÜZYIL ABDULMECID CAMİLERİ ÖZET Osmanlı dini mimarisinin 19. yüzyılda Tanzimat dönemine ait örnekleri olan ve Abdülmecid (1839-1861) tarafından yaptırılan camiler, Tıbbiye Camii ve selatin camileri olan Küçük Mecidiye Camii, Hırka-i Şerif Camii, Ortaköy Camii (Büyük Mecidiye Camii), Dolmabahçe Camii (Bezm-i Alem Valide Sultan Camii) ve Teşvikiye Camii'dir. Tezde, ağırlıklı olarak çoğunluk oluşturan selatin camileri üzerinde durulmuştur. Topkapı Sarayı, Demirkapı civarında bulunan Tıbbiye Camii, yapım tarihi ve mimarı belirlenemeyen, sade bir yapıdır. Bu yapı, dönemin küçük ölçekli camilerine bir örnek olması niteliğiyle ve Abdülmecid tarafından yaptırıldığına ilişkin sınırlı sayıda kaynağa dayanılarak tez çalışmasına dahil edilmiştir. Kabataş - Ortaköy hattı boyunca yer alan, yüzyılın etkin mimar ailesi Balyan'lar tarafından gerçekleştirilmiş Küçük Mecidiye Camii (1848), Ortaköy Camii (1853- 1855) ve Dolmabahçe Camii (1853-1855), benzer tasanm özellikleri gösterirler; Tanzimat döneminin anıtsal dini mimariye yansıması açısından önemli yapılardır. Abdülmecid'in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan tarafından yapımı başlatılan Dolmabahçe Camii, Abdülmecid tarafindan bu dönem içinde tamamlatıldığı için Abdülmecid yapısı olarak kabul edilerek çalışma kapsamına alınmıştır. Fatih'te bulunan, Hz Peygamber'in hırkasının korunması amacıyla inşa edilmiş Hırka-t Şerif Camii (1847-1851), değişik tasanm yaklaşımı ile özel bir yapıdır. Sekizgen planlı olan bu caminin de mimarı bilinmemektedir. Bulunduğu semtin iman amacıyla İS 54 yılında gerçekleştirilmiş Teşvikiye Camii ise, dönemin diğer camilerinden farkklaşan unsurlarıyla dikkat çekmektedir. 1877 ve 1892 yıllannda onanm gören yapının bugünkü haliyle bir Abdülmecid dönemi yapısı olup olmadığı olgusu, çalışma boyunca yanıt aranan sorulardan biri olmuştur. Tanzimat Dönemi'nin Abdülmecid'in saltanat yıllanna rastlayan ilk bölümünün dini mimari özelliklerini içermeleri nedeniyle tez konusu olarak seçilen bu camiler, 19: yüzyılda Batılılaşma sürecinin hız kazandığı bir dönemde, bu süreci başlatan hükümdarın izni ve kabulleri doğrultusunda inşa edilen yapılardır. Osmanlı İmparatorluğu'nu 19. yüzyılda Batılılaşma kavramı çerçevesinde etkileyen Avrupa, bu yüzyılda Endüstri Devrimi nedeniyle toplumsal, ekonomik ve kültürel bir değişim içindedir. Avrupa'da endüstrinin bilinûn kontrolüne geçmesini sağlayan ve makineleşme çağını açan Endüstri Devrimi, toplumun strüktürei niteliklerini de değişime uğratmış, kilise ve asiller sınıfının karşısına, kalabalık bir kitle olan burjuva sınıfı çıkmıştır. Endüstri Devrimi'nin toplumsal etkileri, kentlerin gelişmesine, alt yapı hizmetlerinin geniş çapta ele alınmasına, sayısı ve çeşidi artan binalann boyutlanmn da büyümesineyol açmıştır. Bu dönemde Avrupa'da sanatın bilimin gerisinde kalması, bilim ve teknik ilerleme, endüstriyel ve ticari gelişmenin yarattığı hareketlilik, ekonomik ve sosyo kültürel hayatı dalgalandırmış, bütün bu etkenlerle mimar, eklektisist bir anlayışa yönelmiştir. Gelişen tekniklerin kendilerine sunduğu yeni malzeme ve imkanları değerlendiremeyen mimarlar, geçmiş yüzyılların Avrupa mimari stillerini tekrar canlandırmayı tercih etmişlerdir. Sonuç olarak 19. yüzyıl Avrupa'sında Neo-gotik, Neo-klasik, Neo-rönesans ve Neo-barok stillerin bir arada kullanılmasıyla `eklektisist mimari` ortaya çıkmıştır. Bu eklektisist tavır içinde, Gothic Revival ve Greek Revival, ön plana geçmiştir. Bu dönemde Batı mimarisini etkileyen bir diğer akım da Orientalism'dir. Endüstri Devrimi'nj zamanında gerçekleştiremeyerek Batılı devletlerin karşısında varlığını sürdürme mücadelesi veren Osmanlı İmparatorluğu'nda Batılılaşma, Tanzimat'ın ilanına kadar, teknoloji, bilim ve eğitim alanlarında görülmüş, mimari de dekor açısından Batılı etkilere açılmıştır. 1839'da tahta çıkan Abdülmecid tarafından aynı yıl içinde ilan edilen Tanzimat Fermanı'yla birlikte, Batı'nın düşünce sistemi ile temasa geçilmiş, toplumda radikal değişimler yaşanmıştır. Tanzimat Fermanı, Müslüman ve Hristiyan halkın kanun önünde eşitliğini tanımış, halkla padişah arasındaki ilişkileri yazılı bir belge niteliğinde belirttiği için, sosyal bir kontrat karakterini kazanmıştır. Tanzimat Dönemi'nde, askeri ve teknik konulara ek olarak haklar, milli eğitim ve sanat alanlarında da Batı üstünlüğü kabul edilmiştir. Tanzimat, her alanda olduğu gibi, mimarlık alanında da yeni örgütlenme modelleri ve siyasal düzenlemeler getirmiştir. Bu dönemde, resmi yapım programı, ivme kazanan Batılılaşma sürecinin bir göstergesi olarak, büyük bir tipolojik çeşitlilik sergilemektedir. Yönetim etkinliklerinin artarak İstanbul'da merkezileşmesi, hareketli ticari yaşam ve nüfus artışı, başkent İstanbul'da yoğun mimari gelişmeye yol açmıştır. Gayrimüslim ve bir oranda da yabancı uyruklular, bu dönemde Batı tarzı yaşama öncülük etmişler, bu sayede İstanbul çağdaş Avrupa'da görülen eklektisist yaklaşıma sahip resmi, askeri, özel ve hatta dinsel yapılarla değişik bir görünüm almaya başlamıştır. Başkent dışındaki birçok kent merkezinde de görünümü etkileyen yapılar gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde mimarlık eğitiminin beklenen gelişmeyi gösterememesi sonucu, büyük ve önemli yapıların gerçekleştirilmesinde, yabancı mimarlar ve yabancı ülkelerde eğitim almış gayrimüslim mimarlar görev almışlardır. Yabancı mimarlar arasında W. J. Smith ve Fossati kardeşler önemli binalar inşa etmişlerdir. Bu çalışmanın konusunu oluşturan camilerin bir bölümünün tasarım ve inşasını gerçekleştiren Garabet Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan, Osmanlı mimarlığının son döneminin en önemli adlarından Balyan Ailesi'nin üyesidirler. Balyan'lar, dört kuşakta baba, oğul ve kardeşler olarak hassa mimarlığı görevinde çalışmış, Ermeni kökenli bir ailedir. Balyan Ailesi'nin gerçekleştirdikleri yapıların çoğu, saraya ve devlet kuruluşlarına aittir ve yeni tasarım ve programlama ilkeleri getiren büyük ölçekli organizasyonlardır. Mimarlık tarihine adı `Dolmabahçe Sarayı` nın mimarı olarak geçen Garabet Balyan, oğullarım, geleneksel usta-çırak ilişkisi yerine akademik mimari eğitime yönlendirerek ailenin profesyonel etkinliğinde ve sürekliliğinde büyük rol oynamıştır. Paris'te Saint-Barbe Koleji'nde okuyan ve kolejin müdürü tanınmış mimar H. Labrouste'un takdir ettiği bir öğrenci olan Nigoğos Balyan, ailenin akademik eğitimden geçen ilk bireyidir. Dolmabahçe Sarayı kapılan ve Muayede Salonu'nun mimarı olan Nigoğos Balyan, ailesinin benimsediği klasik stilden, eklektik anlayışa kaymıştır. xvKöklü geleneklere sahip olan Osmanlı dini mimarisinde, Batılılaşmaya paralel olarak, 18. yüzyılda ortaya çıkmaya.haşlayan Avrupa etkisi, yüzyılın sonuna doğru, belirgin hale gelmiştir. Batılılaşmanın, 19. yüzyılda Tanzimat'ın ilanıyla ivme kazanması, yönetici kadrolardan haşlayarak, toplumun üst tabakasına yayılan -bir değişimin, sosyo-kültürel hayatı yeniden şekillendirmesine yol açmıştır. Bu gelişmelerin ışığında, Tanzimat Dönemi'nin Abdülmecid'in saltanatına xastlayan ilk bölümünde (1S39- 1861), Osmanlı dini mimarisi de değişimden payını almıştır. Bu süre içinde dini mimari, önceki dönemin Osmanlı Baroğu örnekleriyle, ?Abdüla.ziz.ün egemenlik yıllanndar başlayan Hint-Arap etkileriyle şekillenmiş Osmanlı Eklektisizmi'nin uç örnekleri arasında bir geçiş dönemi yaşamıştır. 19. yüzyılda Abdülmecid Camileri' nin incelenmesi, yoğun yapım faaliyetleri ve Batı mimarisinden aktarılan üslupların başkentin çehresini değiştirdiği bir dönemde, Tanzimat ideolojisinin, büyük çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu Osmanlı toplumunun geleneksel ve jnanevi yönden belkemiği sayılan dini yapılarında ortaya çıkan etkilerinin araştırılmasına yöneliktir. Tanzimat ve Islahat Fermanları ile şekillenen Abdülmecid'in.saltanatı sırasında, kendisinin istek ve -kabulleri doğrultusunda gerçekleştirilen bu camilerin Osmanlı mimarlık tarihi içindeki yeri saptanmaya çalışılmıştır. Araştırmada, içinde bulunulan zor ve hassas dönemin mimariye yansımaları, köklü ve kendine özgü bir yapı türünün büyük değişimlerin yaşandığı bu süreçte nasıl yorumlandığı -incelenmeye jçalışılmış, bu -dönem camilerinin gelenekle ilişkisi, Batı mimarisinden ne ölçüde etkilendiği ve sonraki örneklere bıraktığı miras ile geleneğe katkılarının irdelenmesi amaçlanmıştır. Çalışma, yabancı etkilerin ilk olarak ortaya çıktığı ve yoğun olarak görüldüğü, hükümdarların büyük ölçekli yapılarla imar ettiği başkent İstanbul ile sınırlı tutulmuştur. Bu çerçeve içinde, tezin giriş bölümünde problem tanıtılmış, limitler ve bu konunun seçilmesindeki amaç belirtilmiş, her bölümde ele alınan konulardan kısaca bahsedilmiştir. Tezin ikinci bölümünde, incelenen camilerin ait olduğu 19. yüzyılda, Osmanlı'yı yoğun biçimde etkileyen Avrupa'da sosyo-kültürel ortam ve mimari özelliklerinin temel bileşenleri verilmeye çalışılmış, Osmanlı İmparatorluğu'nun bu yüzyılda içinde bulunduğu durum ve Batılılaşma kavramı irdelenmiştir. Yine bu bölümde Tanzimat Dönemi ve Tanzimat padişahı Abdülmecid çeşitli yönlerden ele alınarak Osmanlı'nın bu dönemde genel bir portresi -çizilmeğe çalışılmıştır. Bu bölüm, incelenen camilerin bir bölümünün mimarları olduğu- belirlenen, dönernin etkin mimar ailesi Balyan'lar hakkında bilgi verilerek bitirilmiştir. Tezin üçüncü bölümünde, Abdülmecid Camileri'nin genel özellikleri belirtilmiş; plan, dış cephe, iç mekan ve dekor özellikleri başlıkları altında her caminin ilgili nitelikleri belirlenerek camiler karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Bu bölümde, her alt başlık, tarihsel süreç içindeki gelişimine de değinilerek kendi içinde değerlendirilmiş, bu yöntemle çalışmanın her aşamasının netleştirilmesi amaçlanmıştır. Dördüncü bölümde, incelenen camilerin Avrupa Mimarisi ile ilişkisi araştırılmış, bu camilerin çeşitli yönlerden benzerlik gösterdiği Batı mimarisi örneklerinin plan, dış cephe, iç mekan ve dekor özellikleri açısından ele alınmasıyla konu irdelenmeye çalışılmıştır. xvıBeşinci bölümde, Abdülmecid Camileri erken dönemden benzer örneklerle karşılaştırılarak, gelenekten ne ölçüde yararlandıkları incelenmiştir. Bu bağlamda ele alınan örnekler, Nuruosmaniye Camii, Ayazma Camii, Selimiye Camii, Beylerbeyi Camii ve Nusretiye Camii'dir. Bu bölümde, diğer bir alt başlıkta, Abdülmecid tarafından yaptırılan camiler, inşa edildikleri dönemin en büyük anıtsal yapısı Dolmabahçe Sarayı ile karşılaştınlmıştır. Bu karşılaştırmayla, incelenen camilerin saray yapısıyla ortak yanlan olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıştır. Bu bölümün son alt bölümünde, sözkonusu camilerle belirgin benzerlik gösteren daha geç tarihli örnekler çeşitli yönlerden incelenen camilerle karşılaştırılmış, bu yolla Abdülmecid Camileri'nin Osmanlı dini mimarisine katkıları ortaya konmaya çalışılmıştır. Geç dönemden seçilen benzer örnekler, Sâdâbad Camii, Altunizade Camii, Aksaray Valide Sultan Camii ve Cihangir Camii'dir. Son bölümde, elde edilen bilgilerin bir bütün içinde değerlendirilmesiyle varılan sonuçlar açıklanmıştır. Sonuçlar, Abdülmecid dönemi selatin camilerinin plan, dış cephe, iç mekan ve dekor özellikleri açısından farklı bazı yaklaşımlara sahip olduklarını ortaya koymaktadır. İncelenen camilerde, geleneksel anlama sahip son cemaat yeri ortadan kalkmış veya kapalı mekana dahil edilerek özellik değiştirmiştir. Hünkar kasırları, camilerin bütün kuzey cephesini kaplayacak bir büyüklüğe ulaşmıştır. Hünkar kasırları iki katlı, yatayda gelişmiş, sivil görünümlü yapılardır; bu özellikleriyle düşeyde gelişmiş ve tek kubbeyle örtülü strüktürler olan harim bölümlerinden farklıdırlar. Minareler de çoğunlukla hünkar kasrına ilave edilmiştir. Cepheler pilaster ve kornişlerle çerçevelenmiş, bu çerçeveler içine klasik döneme göre sayılan az ancak daha geniş yüzeyli pencereler açılmıştır. Cepheler, `askı kemeriyle biçimlenen cepheler` veya `saçak kornişiyle düz olarak bitirilen cepheler` olarak iki kategoriye aynlabilir. Köşe kuleleri, strüktürel değil, dekoratif niteliklidir; kasnak yüksekliği azalmıştır. Camilerin harim bölümünde, geleneksel kubbe ile örtülü mekan anlayışım devam ettiren net bir tasarım görülür. Pencerelerin zemine yakın seviyeden başlamasıyla elde edilen aydınlık mekan, klasik devir mekan anlayışına uygundur. İç ve dış dekorda, eklektisişt yaklaşım içinde antik motifler, rozetler ve yer yer geleneksel motifler bir arada kullanılmıştır. Bu çalışmadan ortaya çıkan sonuçlar, Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı sosyo-kültürel yaşamındaki değişime paralel gelişen biçimsel ve işlevsel gereksinmelere bağlı olarak, camilerin planlaması, iç mekan kurgusu, cephe düzeni ve süsleme programında meydana gelen yeniliklerin, geleneksel Osmanlığı mimarlığı ile bağları koparmadan, seçmeci bir yaklaşım içinde yorumlanarak tasanma yansıtıldığı yönündedir. İncelenen camilerden Teşvikiye Camii'nin, sonradan geçirdiği onanmlarla daha geç bir döneme ait özellikler sergilediği, Ortaköy Camii'nin ise çeşitli nitelikleri açısından Dolmabahçe Camii'ne oranla Dolmabahçe Sarayı ile daha çok bütünlük içinde olduğu belirlenmiştir. Hırka-i Şerif Camii'nin de bir Balyan yapısı olması, tasanm kararlan açısından mümkün görünmektedir. xvii THE 19th CENTURY ABDÜLMECİD MOSQUES IN ISTANBUL SUMMARY The mosques which are the samples of Tanzimat (Reform) Period of Ottoman religious architecture in 19 th century and built by Abdülmecid (1839-1861) in Istanbul are the Tıbbiye Mosque and Küçük Mecidiye Mosque, The Hirka-i Şerif Mosque, Qrtakoy Mosque (Grand Mecidiye Mosque), Dolmabahçe Mosque (Bezm-i Alem Valide Sultan Mosque) and Teşvikiye Mosque which are Imperial mosques. In the thesis The Selatin Mosques (Imperial Mosques) which weightily constitute the majority are particularly emphasized. The Tıbbiye Mosque which is located in the vicinity ^>f Topkapi Palace, Demirkapi, is a plain building of which date of construction and the name of architect is unknown. This mosque, since it constitutes an example for the small scaled mosques^f the time was included in the study of thesis solely depending on the limited resources which relates its building to Sultan Abdülmecid. The Küçük Mecidiye Mosque (1848), Qrtakoy Mosque (1853-1855) and Dolmabahçe Mosque (1853-1855) which are located along with Kabatas-Ortaköy line were realized by the efficient architect family of the century `the Balians`, all display identical design features, and are considered to be significant buildings in view ^>f their reflecting the Tanzimat Period to the Monumental architecture. The Dolmabahçe Mosque,of which erection was initiated by Bezm-i Alem Valide Sultan who is the mother of Sultan Abdülmecid has been included in the study for the reason that it was considered to be an Abdülmecid Building because its erection was completed 4uring the reign of Abdülmecid. The Hırka-i Şerif Mosque (1847-1851) which is located in Fatih, that it was built for preservation purposes of the sacred mantle of Prophet Mohammed, is an exclusive building with its different conceptual approach. This mosque with its octagonal plan represents another specimen of mosques with unknown architect. On the other hand the Teşvikiye Mosque which was built in 1854 in order to develop the city corner where it was built draws the attention of the people with its differentiating elements from the other mosques. This building which was repaired in 1877 and 1892 represents one of the Abdülmecid Period's that is not scientifically acknowledged yet has become one of the questions to be answered in this study. These mosques which are selected to constitute the subject matter of the thesis due their context of religious architecture -of the first part of the Tanzimat (Reform) Period which falls under the reign years of Abdülmecid, represent the buildings which were built in line with imperial permission and approvals during the period where Westernization process was accelerated which was led by the Sultan in 19th Century.Under the westernization concept, Europe which had impact on the Ottoman Empire in 19th Century has been in a social, economical and cultural transformation due the merging industrial revolution. The industrial revolution which helped the industry to be under the control of science while openings mechanization age in Europe had caused the structural properties x)f the society to embrace significant changes, against the church and aristocracy, the bourgeois which was quite populated class was merged. The social impacts of the industrial revolution, had led the development of the cities, improvements in the infrastructural works in broad manner, while increasing the number, type and size of the iuildings. During this period, due to reason that the ^rt was left behind the science, scientific and technical development, the vividity created by such industrial and commercial -development had vitalized the economical and socio-cultural life, consequently they resulted in diversion of the understanding towards an eclectisist understanding. The architects whom in fact failed to evaluate new material and means offered by the developing techniques have selected to reanimate the European Architectural-styles of the post centuries. As a result, in the Europe of 19th Century the `eclectisist architecture` was occurred through the use of Neo-Gothic; Neo-Classic, Neo-Renaissance and No-Baroque styles collectively. In such eclectisist behaviour, the Gothic Revival and Greek Revival werexonsidered in precedence. During this period, another current which has effected the Western architecture was Orientalism. Having failed in realization of the industrial revolution, the Westernization in Ottoman Empire which have struggled to survive against the European Countries, has been encountered in the fields of lechnology and education by Ihe proclamation of Tanzimat (Reforms), while in architecture it had given access to western impacts in terms of decoration. With the utterance of imperial edict `firman` in respect of Tanzimat `reforms` which was proclaimed by Sultan Abdülmecid who had ascended the throne in 1839 in the same year, the western way of thinking Md been in close contact, where radical changes have taken place amongst the society. The imperial edict of Reforms `Tanzimat Fermanı` had recognized the equity of Moslems and Christians before the law. Since the relations between the sultan and public had been specified in writing to constitute a written proof, it had been considered to bear the characteristics of a sociaL agreement During, the Reforms Period, in addition to military and technical issues, the Western superiority had been recognized in the fields of rights, national education* and art. The Reforms as is practiced almost in every field, it had brought in many new organization models and political arrangements in the field of architecture as well. During this period, the official building and development program had displayed a considerable typological variety as an indicator of the westernization process. Due Istanbul was getting more and more centralized with the increasing administerial efficiency, together with energetically business life and growing population resulted in intensive architectural development. The non-Moslems and the foreign subjects had been the pioneers in terms of western lifestyle. Thus Istanbul had started to bear a rather different aspect with its government, military, private even the religious buildings which had an eclectisist approach frequently seen in Europe. Apart from the capital city, in many other big cities the buildings which had significant effect on the xixaspect of the cities were materialized. Due to the inefficiency in the architectural education which was rated below the expectations during that time, in the realization of big and important buildings foreign architects and the non-Moslem architects who had been educated abroad were employed. Amongst the foreign architects, W.J. Smith and Fossati Brothers had served to build important buildings. Garabet Balian and his son Nigoğos Balian who had realized the design and construction of a considerable part of the mosques which constitute the subject matter of this study are the members of Balian Family which is known to be one of the most reputed names of the late Ottoman Time. The Balians, being an Armenian origin family had been employed in Imperial Architecture Department during four generation as father, son, and brothers. Most of the buildings that had been realized by the Balian Family belonged to palace and governmental institutions which are generally large scaled organizations which induced new conception and programming. Garabet Balian who is known as the Imperial Architect of Dolmabahçe Palace in the architectural history had played great role in the professional efficiency and continuity of the family by directing his sons towards academic architectural education instead of traditional Master-apprentice relations. Nigoğos Balian who had been educated in Saint-Barbe College in Paris was a student who had been very much appreciated by the School president H. Labrouste who was a famous architect, was the first family member who had been awarded with an academical education. Nigoğos Balian who is known to be the architect of the palace gates and Ceremonial-Throne Room of Dolmabahçe Palace had shifted to eclectical understanding from the classical style that was rather appropriated by his family. In the Ottoman Architecture which irad rooted traditions, the European impact which started to raise in the 18th Century in line with the Westernization has been quite apparent by the end of century. Once the westernezation started to accelerate with the proclamation of Tanzimat `reforms` had caused reformation of the socio-cultural life induced by a change which spread over the high level of society starting from the lower administrators. As a matter of fact within a specified period, the reflections of internal and external dynamics in the society together with the related life style and tastes might be seen in the architecture of suGh period. Under the lights of such developments, in the first part of the Tanzimat `reforms` period which falls under the reign of Sultan Abdülmecid (1839-1861) The Ottoman Architecture had its steak from such changes as well. During this period, the religious architecture had a transition period lived between the samples of Ottoman Baroque of the preceding period, and the end specimen of the Ottoman Eclectisism which had been formed with the effects of Indian- Arab during the years of reign of Abdulaziz. The study of Abdülmecid Mosques in 19th Century İs frequently focused on research in the effects which occurred in the religious buildings which were considered to be the backbone of the Ottoman Society in terms of traditional and spiritual aspect of which major part was composed of Moslem population and the ideology of Tanzimat `reforms` during an era where the methods being transferred from the occidental architecture have changed the aspect of the capital city. During the reign of Abdülmecid which has been formed under the imperial reform and improvement edicts `firman` the standing of these mosques which had been realized in line with his own will and approvals within the Ottoman Architecture history are attempted to be xxidentified. In the study, the reflections of the hard and delicate time that the empire was in, and the way of interpretation of exclusive substantial changes which has taken place in the religious buildings at that time have been tried to be examined, and duly aimed to analyze or otherwise criticize the extent of impact of the European architecture on these mosques and the heritage that they left to the samples in the later stage, together with their contribution to the tradition. The study is actually limited to the capital city Istanbul where the foreign impacts have been occurred firstly and intensified in terms of frequency, whereby the city itself has been developed with the large scaled buildings erected by the sultans. Under above given facts, the problem is introduced at the beginning, the aim in respect of limits and selection of this subject is specified and the issues which are discussed in each part are analyzed in brief. In the second part of thesis, the socio-cultural ambiance in Europe which had intensified impact on the Ottomans and the primary compounds of its architectural features are tried to be offered, the concept of westernization and the state of the Ottoman Empire which was in this century are analyzed. Once again in this part, the general portrait of the Ottomans are tried to be illustrated through the consideration of the period of Tanzimat `reforms` and its sultan Abdulmecid in afferent angles. This part is concluded by giving slightly detailed information about the Balian Family considered to be the most efficient family of architecture of the time who were determined to be the actual architects of a proportion of the mosques under study. In the thjrd part of this thesis, the general characteristics of Abdulmecid Mosques are specified; a comparative study is carried out on these mosques having specified related features of each mosque under the headings of plan, outer facades, space conception and decoration. In this part, each subtitle is evaluated in itself through consideration of its development in the historical process, which practically aimed for netting every step of the study with this method. In the fourth part, the relation of the mosques under study with the European Architecture has been studied, the subject matter is tried to be analyzed through the angle of plan, outer facades, space conception and 4ecoration features of the samples of European Architecture which had many similarities with those mosques in many ways. In the fifth part, The Abdulmecid Mosques are compared with similar samples of the early period, and studied the extent of advantage they have taken of. Under this concept, the specimen which are selected for such purpose comprised the ones such as; Nuruosmaniye Mosque, Ayazma Mosque, Selimiye Mosque, Beylerbeyi Mosque, and Nusretiye Mosque. In this section with another subtitle, the mosques which were built by Abdulmecid are compared with Dolmabahçe Palace which is the greatest monumental building of the era where they were built. With such comparison, an answer was checked for whether such mosques under study had any common features with the palace building or not. xxiIn the last subtitle of this part, the later dated samples which had identical similarities with the subject mosques are compared with the mosques which are studied from different angles, thu& it was tried to reveal the contribution of the Abdülmecid Mosques to the Ottoman Architecture. These similar examples selected from4he late period are; Sadabad Mosque^ Altunizade Mosque, Aksaray Valide Sultan Mosque and Cihangir Mosque. In the final part, the conclusions which are obtained through the «valuation of details in integrity are described. The conclusions are; the imperial Abdülmecid mosques revealed that they had different approaches in view of plan, outer facade, space conception and decoration features. In the mosques which were involved in this study, the late prayer iiall which had a traditional significance had been either removed or had been subjected to a substantial change including this into the closed space. The imperial houses liad reach to such a magnitude as to cover overall northern facades. The imperial houses usually are the type of buildings with two stories, horizontally developed and a iare civilian look. With their such characteristics, they are differentiated from the prayer halls which are type of structures with vertically developed feature including a 4omed xover. The minarets were frequently added to the imperial house as well. The facades have been framed with plaster and cornices, in lower numbers with respect to the classical period but wider surface windows have been placed within such frames. The facades may be divided into two categories as `facades shaped with suspention arch` and `facades with the finishing of fringe cornice`. The cornerdomes are qualified to be decorative rather than structural. The drum height is decreased. In the prayer hall section of the mosques, a net conception of understanding, maintaining the traditional quadrilateral space understanding covered with a dome is rather observed. The bright space rendered with starting the windows from the close level to the floor is concordant with the space understanding of the classical period. In respect of internal and external decoration, antique motifs, rosettes and the traditional motifs here and there have been used all together in an eclectisist approach. The conclusions rendered in this study; it appears that depending on the formative and functional requirements which have been developed in line with the changes in the socio-cultural life of Ottomans during the Tanzimat period, the renovations occurred in planning of mosques, space conception, facade structure and the ornamentation program have been reflected to the design without deleting the lines with the Ottoman Architecture and having construed in a selective manner. The Teşvikiye Mosque ^>ne of the mosques under study appeared to represent the features of a later period with its repairs that was subjected to it at that time, while specifying that the Ortaköy Mosque has been more integrity with Dolmabahçe Palace compared to Dolmabahçe Mosque jn view of different properties. It was sought the Hirka-i Şerif Mosque to be rather a JBalian building in the angle of conceptual decisions. xxn
Collections