Trabzon kentsel dokusunda morfolojik analiz
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Son yıllarda mimari tasarımlarda mekanların bir araya getirilme sürecini, mekansal ilişkileri, formal biçimlenmeleri çözümlemeye yönelik morfolojik çalışmalar artmış bu amaçla çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Bu çalışmaya konu olan `Mekan Sentaksı`, toplumlar arası kültürel farklılıklara ve yaşam şekillerine bağlı olarak ortaya çıkan mekansal düzenlemelerin analizi için geliştirilen yöntemlerden biridir. Bugün yerleşim ve bina ölçeğinde inşa edilmiş çevrelerin oldukça karmaşık ve kendine özgü mekansal modeller biçimlendirdikleri bir gerçektir. Mekan sentaksı, mekansal sistemler olarak biçimlendirilen yapma çevrelerin bu incelikli, karmaşık yapısını kavramak, bu yapının işleyişine etkisini araştırmak amacıyla, biçimlendirilen ürünlerin kendilerine özgü iç mantıklarını, onları oluşturan mekansal bileşenleri birbiriyle ilişkileri anlamında analiz ederek ortaya koymaktadır. Bu çalışmanın amacı, mimarlık ve kentsel tasarımdan arkeoloji ve antropoloji gibi çok yaygın bir çerçevede kullanılan mekan sentaksı mekansal analiz tekniklerini ele almak, kullanım alanlarını, bu teknikler ışığında yapılan çalışmaları araştırmak ve ortaya konan bulgulara bağlı olarak sözü edilen teknikler bütününün yetenek ve sınırlamalarını değerlendirip, yorumlamaktır. Çalışma kapsamında tarihsel süreci içinde Trabzon kentsel yapısında ortaya konan farklı mekansal örüntülerin yerleşim ve konut ölçeğinde bu teknikler yardımıyla somut bir şekilde formüle edilmesine ve eldeki verilerle bu modellerin karşılaştırmalı bir analizinin yapılmasına çalışılacaktır. Tezin ilk bölümünde mimarlıkta morfolojinin, morfolojik çalışmaların mimarlığın yapı taşı olan mekanın karmaşık yapısını anlama ve yorumlama çabasına giriştiğinden ve mekan sentaksının bu amaçla geliştirilen tekniklerden biri olduğundan söz edilmektedir. Bu bölümde çalışma kapsamında aydınlatılmaya çalışılacak olan şu önemli sorular üzerinde durulmakta, genel amaçlar vurgulanmaya çalışılmaktadır: Sezgilerimizle algıladığımız mekansal nitelikleri, mekanların bir araya getirilmesiyle oluşan mekansal dizileri somut olarak ifade etmek mümkün müdür? Bu bir araya getirmelerde belirli kuralların, eğilimlerin varlığı söz konusu mudur? Bir kültürü, yaşayışı ya da alışkanlıkları bu kurallar mı ifade edecektir? Bu eğilimleri matematiksel ve grafik bir dille ortaya koymak ve bu anlamda mekansal dizileri analiz etmek, yorumlamak için nasıl bir yöntem izlenebilir? Kültür-mekan etkileşiminde, aynı elemanlardan kurulu mekansal bütünlerin farklı kültürlerce farklı farklı yorumlanarak biçimlendirildiği göz önünde bulundurulduğunda, sözü edilen sayısal, grafik teknikler bütünü mekansal yapıların çözümlenebilmesi ve bu farklılıkların ortaya konabilmesi için bir araç olarak kullanılabilir mi? Çalışmanın ikinci bölümünde mekan sosyal ve kültürel bir yapı olarak ele alınmakta, mekanın konfigürasyonel yapısı ve mekanı ifade etmede kullanılan dil, `sentakslar` üzerinde durulmaktadır. XVMimarlık alanında pek çok araştırmaya konu olan mekan, sadece bireylerin ya da toplumların içinde çeşitli eylemler gerçekleştirdiği fiziksel bir kabuk değil, toplumların kültürlerine, yaşam şekillerine, sosyal yapılarında geçirdikleri değişimlere bağlı olarak çeşitli anlamlar, bilgiler içeren bir oluşumdur. Toplumların kendilerine özgü karakteristik özelliklerinin mekansal sistemler içinde yaşadıkları, mekanla ve mekansal organizasyonlarla iletildikleri söylenebilir. Sonuçta her toplum kendini ifade eden kendine özgü bir mekansal model biçimlendirecektir. Burada dikkat çekici olan gerek yerleşim, gerek bina ölçeğinde ev, sokak, meydan ya da odalar, holler, avlular gibi benzer elemanlardan oluşan inşa edilmiş çevrelerde kültürden kültüre farklılığı yaratan şeyin bu elemanların organizasyonundaki ve ilişkilerindeki prensipler ve onların ifade ettiği anlamlar olduğudur. Kültürler arası çalışmalarda biçimlendirilen yapma çevreye ilişkin mekansal farklılıkları, sezgilerin ötesinde, analitik olarak analiz etmeyi amaçlayan morfolojik çalışmalarda, mekansal sistemlerin kendilerine özgün ilişkisel ya da konfigürasyonel yapılarının ortaya konması gereklidir. Çalışma kapsamında bu amaçla geliştirilen grafik bir yöntem, `geçiş grafikleri` ele alınmakta, mekansal modellerdeki belirli bir noktadan tüm mekanların `derinlik` resmini veren bu yöntem ile ilişkisel farklılıkların somut bir şekilde ifade edilebileceğinden söz edilmektedir. Bölümde ayrıca mekanı ifade etmede kullanılan dilin yani sentaksların, matematiksel olabilen düşüncelerden yararlanarak sistemi oluşturan elemanların bir araya gelişlerini; sentaksı kullanan morfik dilin ise o sistem içindeki karakteristik modellerin, düzenlemelerin, soyut prensipler ile nasıl tanımlanabileceğini ve bu şekilde nasıl bilinir yapılabileceğini ortaya koyduğu belirtilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde önce geçmişten günümüze mimarlıkta morfolojik çalışmalar ile ilgili bilgi verilmekte, ardından son yıllarda hem bina hem de yerleşim ölçeğinde mekansal ilişkileri, mekansal karakteristikleri analiz etmek için geliştirilen yeni bir yöntemden, mekan sentaksından söz edilmektedir. Mekansal modelleri tanımlamayı, onları sayısal ve grafik bir dilde ifade ederek bu modelleri bilimsel bir temelde yorumlamayı amaç edinen mekan sentaksında izlenen süreç, bu teknikler bütünü ile ortaya konan mekansal analiz yöntem ve kavramları, bina (gama analizi) ve yerleşim (alfa analizi) ölçeğinde adım adım ele alınıp, tartışılmaktadır. Sözü edilen grafik anlatımlar ve sentaktik ölçümler ve bu ölçümlerin ne tür anlamlar taşıyacağı örneklerle açıklanmaya çalışılmaktadır. Bölümün sonunda mekan sentaksı ile gerçekleştirilen mekansal analizlerde bilgisayar kullanımından, bu amaçla geliştirilen bilgisayar programlarından kısaca bahsedilmektedir. Bölüm 4, mekan sentaksı mekansal analiz tekniklerini kullanarak gerçekleştirilmiş çeşitli araştırmaların irdelendiği bölümdür. Bu bölümde bina ve yerleşim ölçeğinde gerçekleştirilen araştırmalar ve bulgular ortaya konmakta, uygulamaya dönük olarak mekan sentaksının nasıl kullanılabileceği konusuna da açıklık getirilmektedir. Bölümün sonunda eldeki geniş bilgi birikiminden yararlanılarak bu yöntemin yetenek ve sınırlamaları şu şekilde değerlendirilmektedir: Mekan sentaksı ister bina ölçeğinde ister yerleşim ölçeğinde olsun mekansal sistemlerin yapısını, mantığını anlamak için geliştirilmiş bir teknikler bütünü olarak tanımlanabilir. Amaç strüktürel yapının temsil edilerek analiz edilmesi ve bu şekilde mekansal sistemin nasıl çalıştığının ortaya çıkarılabilmesidir. Her kente her yapıya özgü olacak olan bu mantık kavrandığında bunun ne tür sosyal sonuçlar doğurduğu araştırılabilir, mekanın davranış üzerindeki etkisi sorgulanabilir, tasarımlar ortaya koyduğu olumlu ve olumsuz yönleri ile değerlendirilebilir ve sonuçlar yeni önerilere ışık tutabilir. Ele alınan çeşitli araştırmalar tekniğin çok geniş bir alanda uygulama şansını bulduğunu, önemli veriler, sosyal bilgiler ortaya koyarak mimarlık söylemine büyük katkılarda bulunduğunu göstermektedir. Öte yandan tekniğin kendisine, izlediği temsil ve XVIdeğerlendirme sürecine yönelik eleştiriler de yapılabilir. Mekansal modellerin grafik olarak temsilinde mekanın biçim, geometri, büyüklük gibi özelliklerinden yoksun ele alınmasının bu modellerin yorumlanmasında önemli katkılar yapabilecek bilgi kaybına yol açabileceği unutulmamalıdır. Sayısal ve görsel grafiklerle çözümlenmeye, değerlendirilmeye çalışılan mekansal modellere ilişkin yorumların kesinlikle kültürel, sosyal gereksinmeler, ilişkiler, değerler yanında geometrik, topolojik, boyutsal ve fiziksel çevre şartlarına ilişkin özelliklerden (topoğrafi, arsa büyüklüğü, gün ışığı gereksinmesi, vb.) oluşan geniş bir bilgi bütünüyle desteklenmesi gerekmektedir. Bölüm 5'te, morfolojik çalışmalar için geliştirilen öneri model anlatılmaktadır. İster mekansal modellerdeki bitişiklik ilişkisi ile, ister bu modellerdeki geçiş özellikleri ile ilgilensin, yapma çevreye ilişkin morfolojik çalışmaların temelde üç evrede gerçekleştiği söylenebilir: 1. Mekansal modeller içindeki bilginin sayısal ve grafik bir dil ile çözümlenmesi, 2. Çözümlerin analiz edilmesi, 3. Sayısal bilgilere sosyal anlamların yüklenmesi. Bu süreçte mekansal modellerin topoloji, geometri ve matematikten yararlanılarak çeşitli analiz teknikleri ile somut bir şekilde ortaya konulduğu, bilgisayar temelli ölçümlerle analiz edildiği düşünülebilir. Ardından bu ölçümler ile mekansal biçimlenmelere ilişkin sosyal bilgi üretilecektir. Ancak ne mekanın böyle bir analiz için çözümlenmesi, ne de ortaya çıkarılan sayısal bilgilerden sosyal anlamlar üretilmesi basit matematiksel bir çıkarım olarak görülmemelidir. Bu sürece gözlem, tespit ve literatür ile derlenen, kullanıcı karakteristiklerini, kültürel değişkenleri, fiziki çevre koşullarını da içeren geniş bir bilgi tabanının sürekli eşlik edeceği unutulmamalıdır. Bölüm 6'da geçmişten günümüze Trabzon kentinde biçimlendirilen mekansal örüntülerin yerleşim ve bina ölçeğinde morfolojik analizi için gerçekleştirilecek araştırmanın amacı, kapsamı ve yöntemi açıklanmaktadır. Saha çalışmalarıyla desteklenen bu araştırmada üç önemli soruya yanıt aranmaktadır: 1. Trabzon kentinde farklı kültürlerin kendi içlerinde biçimlendirdikleri mekansal modellerde kendine özgü kural dizilerinden ya da bir başka deyişle belirli genotiplerden söz etmek mümkün müdür? 2. Eğer var ise, bu genotipler arasında ne tür benzerlik ve farklılıklar söz konusudur? Bir başka deyişle tarihsel bir süreç içinde bir arada var olan kültürlerin biçimlendirdikleri mekansal modeller birbirinden nasıl etkilenmiş ya da bu süreç içinde ne tür değişimler geçirmiştir? 3. Araştırmada izlenen süreç ve ortaya konan bulgular dikkate alındığında kullanılan mekan sentaksı mekansal analiz tekniklerinin yetenek ve sınırlamaları hakkında neler söylenebilir? Araştırma kapsamında Trabzon kentsel dokusu içinde üç farklı dönem ve bu dönemlerin izlerini yansıtan üç farklı kültür, biçimlendirdikleri mekansal modeller analiz edilerek karşılaştırılmaktadır. Bunlar: 1. Azınlıklarca biçimlendirilen mekansal modeller, 2. Osmanlı kültürü etkisinde oluşan geleneksel modeller, 3. Cumhuriyet sonrası etkin olan çağdaş mekansal modeller olarak isimlendirilmektedir. Bölüm7'de ilk önce Trabzon kenti ve tarihi ile kentte yaşanan demografik hareketler, kültürel değişimler ve bunların mekana yansımaları ele alınmakta, izlenen dinamik süreç görsel materyaller ve zengin bir bilgi birikimi ile göz önüne serilmeye çalışılmaktadır. Ardından mekansal analizlerle elde edilen bulgular ortaya konmakta ve bunlar her bir dönemi temsil eden örneklem için ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bölüm sonunda üç örneklemin sahip oldukları sentaktik özelliklerin karşılaştırmalı bir analiz de yapılmaktadır. Sekizinci bölüm çalışma ile ilgili tüm yorumların, değerlendirmelerin sunularak tezin sonuçlandırdığı bölümdür. Trabzon halkı geçmişten günümüze irdelendiğinde, bir yandan ticari maksatla kente gelip orada yerleşenlerin, bir yandan İpek Yolu gezginlerinin devamlı olarak batı kültür ve davranışlarını kente taşıdıkları XVIIgözlenmektedir. Kentte sonuçta Batı karakteristikleri ile Türk karakteristiklerinin sentezi olan özel bir kültür yapısı oluşmuştur. Kent tüm tarihi boyunca kültür, gelenek ve görenek bakımından daima çağı yaşamış ve batı medeniyetine Anadolu'dan açılan bir pencere görevi yapmıştır. Eldeki bulgular sözü edilen geleneksel değerlerle, batı karakteristiklerinin söz konusu dönemlerde biçimlendirilen mekanlara yansıdığını, mekansal ilişkileri tanımladığını, bir kısmının değişerek, bir kısmının benzer şekilde günümüze taşındığını göstermektedir. Kullanılan mekan sentaksı analiz tekniklerinin mekansal modelleri somut bir şekilde formüle etmede, mekansal ilişkilerin sayısal, görsel olarak analiz edilmesi ve değerlendirilmesinde önemli katkıları bulunmaktadır. Ancak izlenen analiz sürecinde ve süreç sonunda elde edilen sentaktik verilere sosyal anlamlar yüklerken bu yöntemin geometri, topoğrafi gibi çeşitli araçlar ile ve biçimlendirilen çevrenin fiziki koşulları, kullanıcıların kültürel özellikleri gibi pek çok alandan geniş bir bilgi birikimi ile desteklenmesi gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Çalışma kapsamında elde edilen bulguların sonraki adımlarda gerçekleştirilecek pek çok araştırmaya konu olacağı düşünülmektedir. Mekansal modeller bu çalışmada olduğu gibi çeşitli fonksiyonlar yüklenen odalar ötesinde eylem zonları, insanların bir araya geldiği alanlar yani `dışbükey mekanlar`; hareket ettikleri izler yani `eksensel doğrular` ve farklı noktalardan görüş alanları yani `isovistler` anlamında da sorgulanabilir. Aynı evlerin ve yerleşimlerin geçmişten bugüne kullanıcı değiştirmesiyle ve farklı fonksiyonlar yüklenmesiyle geçirdiği mekansal başkalaşım derinlemesine araştırılabilir. Dahası geçmiş dönemlere ait eldeki sentaktik verilerin yeni konut tasarımları için nasıl birer araç olarak kullanılabileceği sorgulanabilir. Yapımı süren ve kentsel dokunun bir kısmının ortadan kalmasına neden olacak yeni yolun kentin işleyişine nasıl etki edeceği incelenebilir, kentsel dokunun gelişimi analiz edilebilir. `Trabzon Kentsel Yapısında Morfolojik Analizin bütün bu araştırma konuları için temel teşkil edici bir bilgi tabanı, başlangıç noktası oluştururken, gelecekteki benzer çalışmalar için de yol gösterici olacağı umut edilmektedir. XVIII Morphological studies have increased in recent years that aim towards understanding spaces and their relations, and the analysis of their formal appearances. Several techniques have been developed. Space syntax, whose theory and methods that this thesis uses, is an approach developed for analyzing the spatial configurations, which are in fact aspects relevant to the differences in cultural and social relations in different societies. We all know that environments built on various scales, whether at the settlement or building, have formed relatively complex and specific spatial models. The Space Syntax sets out to do an analysis of the intrinsic nature of man-made environments and of the interrelationship of spatial elements of those environments. The purpose here is to understand the intricate structure of man-made environments that have been shaped as spatial systems, and to search for the impact of this structure on its function. Understanding the intrinsic nature of those specific man-made environments will then, in turn, enhance the production of social knowledge pertinent to those environments. The purpose of this work is to study the spatial analysis techniques of the Space Syntax, which have a broad range of application that extend from areas such as architecture and urban design to archeology and anthropology, to inquire in what ways these techniques are used, and to search for various studies that have been accomplished in the light of these techniques, and to assess and interpret their capabilities and limitations, based on the findings of those studies. This study attempts to formulate, in a concrete way, with the help of these techniques, the various spatial patterns which have been formed throughout the history of the city of Trabzon, both at the settlement and building scales, and to do a comparative analysis of the different models observed, based on the data derived. The first chapter is an account of the morphological approach in architecture. Here, it is proposed that the basic concern of morphological studies is an attempt towards understanding and interpreting the complex structure of space, and Space Syntax is introduced as a technique developed for such purposes. This chapter outlines the general objectives of the study, and explores some important questions which will be further encountered in detail. These questions are: Is it possible to represent in concrete form, the intuitively perceived spatial qualities and spatial series formed through the ordering of spaces? Does the ordering of spaces involve specific rules or choices? Can those rules be a means of expression of a specific culture, a life style, or of customs? What method could be made use of to explain those specific choices in mathematical or graphical form, i.e. to analyze and explain spatial orderings? With respect to culture-space relations, when we consider the variety of spatial configurations generated from similar spatial elements, yet different in nature due to cultural differences, is it possible to employ these numerical and graphical techniques for the analysis of spatial structures? xixChapter 2 considers space as a social and cultural construct. Based on this presumption, the discussion is further taken into the syntax domain, where the configurational structure of space and the language used in interpreting space are emphasized. In architecture, space has been a central research theme. In addition to functioning as a physical shelter for the various activities of people and of societies, space is also a meaningful and informative formation expressive of the culture and life-style of different societies and of the transformations that the social structure has experienced. It can be proposed here that distinctive characteristics of societies exist within spatial systems, and their knowledge is conveyed through space itself, and through organizations of spaces. Eventually, every society will give shape to a spatial model which best expresses itself. What is important here is that, whether it is at the settlement or at the building scale, the man-made environment is made out of similar elements, like the house, the street, the cul-de-sac, or the room, the hall, the courtyard; yet, that which differs from one culture to another is how these elements are organized, and the organizational principles and their meanings. In morphological studies related to the cross-cultural domain, analysis, rather than intuitive explanation, of differences pertaining to the man-made environment requires an understanding of the relational or configurational structure of that specific spatial system. A graphical method, namely `justified graphs`, developed for such purposes is introduced here, from which a concrete expression of relational differences is possible. These graphs provide a comprehensive account from a particular point of the deep structures of all spaces existing in spatial systems. In the same chapter, it is proposed that the language, i.e. the syntax used in defining space, provides a mathematical explanation of the ordering of spatial elements. Relatively, it is stated that the morphic language, which makes use of the syntax, explicates the way in which characteristic models and patterns are defined in the form of abstract principles, and further, how it becomes possible to define them. Chapter 3 provides a general review of the morphological studies in the field of architecture, followed by a description of a recently developed method to be used in analyzing spatial relations and spatial characteristics, both at the settlement and building scales; this new method is namely, the Space Syntax. The Space Syntax aims to describe spatial models and to represent these models in numerical and graphical form, i.e. to interpret them on a scientific basis. The graphical representations and syntactic analysis followed by the interpretations of their meanings used by this method and the syntactic concepts introduced here are thought to be processed at two levels, the first one being the analysis of buildings (gamma-analysis) and the second one, the analysis of the settlement (alpha- analysis). The chapter closes with an account of the use of computers in spatial analysis with special reference to the Space Syntax, and computer programs developed for such purposes. Chapter 4 introduces a number of research studies in which Space Syntax is used as a spatial analysis technique. The chapter sets out research work and their findings, both at the settlement and at the building scale, and discusses how Space Syntax can be used in other applications. Finally, the potentialities and limitations of this method have been taken into consideration, and appraisal of the method is summarized as follows: Space Syntax can be defined as an ensemble of techniques developed for understanding the structure and the logic of spatial systems, whether they are at the settlement or at the building scale. The purpose is to analyze, through representing the structural system, and consequently, to be able to xxunderstand how this system functions and how it is used. Once this spatial logic of the settlement and the building is perceived, then it will be possible to investigate its social consequences, to inquire the effects of spatial formations on the behavior of people, to assess the positive and negative aspects of various designs, and finally, the results of these can show the way to the development of new designs. Research in this field has shown that this technique has a wide range of applicability, and it has contributed extensively to the discourse of architecture by providing important data and social knowledge. Yet, it is also possible to take a critical stance against this technique, and the representation and evaluation process it employs. Representation of spatial models in graphical form, which is devoid of specific spatial characteristics such as form, geometry and size etc. will possibly result with the lack of knowledge necessary for the interpretation of those spatial models. Interpretations of spatial models, based on the analysis and assessment of numerical data and graphical representations, should definitely be supported with a wide range of knowledge, including cultural and social requirements, social relations, value systems, in addition to geometrical, topological, dimensional and physical characteristics such as topography, sun and day light requirements. Chapter 5 outlines the proposed model, developed for the morphological analysis of this study. This model focuses on the logics of the design of the man-made environment. Whether it deals with the adjacency relations or with the permeability characteristics of spatial models, morphological studies related to the built environment are proposed to be realized through a tri-phased process, which can be stated as follows: 1. Interpretation of knowledge derived from spatial models via a numerical and graphical language, 2. Analysis of those interpretations, and 3. Attribution of social meaning to numerical knowledge. Here, analysis techniques are employed as tools to define spatial models which make use of topology, geometry or mathematic. Interpretations and explanations of these descriptions are followed by the social knowledge. Yet, neither such an analysis of space, nor the derivation of social meaning from numerical knowledge should be considered as a simple mathematical deduction. A rich knowledge-base, resting on observations, affirmations, and on literature is assumed to accompany this process. This thesis studies the city of Trabzon as a case in more detail. Chapter 6 sets out the objectives, limitations, and the method of research, concerning the morphological analysis of spatial patterns that have been generated throughout the history of this city, both at the building and settlement scales. Field work of the case study is driven with the intention of answering three important questions; these questions are: 1. Is it possible to talk of abstract rules underlying spatial forms, or in other words genotypes, specific to different cultural groups in Trabzon? 2. If it is so, what are the similarities and differences among these genotypes? If we put it in another way, how did these spatial models, which have been generated within a historical process by different cultural groups that existed together, influence each other, or in what ways did they change within such a process? 3. When the research and its findings are considered, what can be said about the potentialities and limitations of the spatial analysis techniques used by the Space Syntax? The research conducted here consists of a comparative analysis of the spatial models generated in three different historical periods, and relatedly, of three different cultures whose characteristics are reminiscent of these different periods in the history of Trabzon. These can be classified as, 1. Spatial models generated by the minorities, 2. Traditional models generated under the influence of the Ottoman culture, and 3. Contemporary spatial models that are effective after the foundation of the Republic. xxiChapter 7 begins with introducing the city of Trabzon and its history, accompanied with information on the demographic movements and cultural changes, and their reflections on spatial formations. The dynamic process observed throughout the city's history is brought to light with the help of relevant visual material and supportive background information. This part is followed by the findings of the research based on the spatial analysis of three different samples representative of different periods in the history of the city. Consequently, a comparative analysis of the syntactic characteristics of those three samples is carried out. Chapter 8 contains a retrospective presentation of all of the interpretations and evaluations dealt with throughout the thesis, and it is also the final chapter. The history of the people of Trabzon, whether they have come to the city as a trades- person and have settled there, or whether these are the people of the Silk Road caravans that stop off here reveals that it is the culture and the behavior patterns of the West that has been brought upon the city by these people. It follows from here that a specific cultural structure has been formed in the city, which is a synthesis of both the characteristics of that of the Western people and also of the Turks. Trabzon has always been a contemporary city throughout history, in terms of its traditions and customs, and it has functioned as an opening point to the Western civilization from Anatolia. Research findings indicate that those traditional values and Western characteristics are reflected in the spatial formations of all of the three different periods, they have described the spatial relations, and at one time changing and at another staying as they are, they have survived until the present day. These findings also show that the analysis techniques of the Space Syntax employed here, have contributed greatly in the formulation of spatial models in concrete form, and in the numerical and visual analysis and assessment of spatial relations. Still, when attributing social meaning to syntactic data that belong both to the process of analysis and to their results at the same time, it becomes once more apparent that this method needs to be supported with geometrical and topological tools, and with a background knowledge comprising the physical conditions of the environment under study, and the cultural characteristics of its users. Findings of this research are thought to be initiating several other research work. In addition to being classified by function, as done in this study, spatial models can be investigated in terms of activity zones and places that people gather, i.e. `convex spaces`; also in terms of people's movement patterns, i.e. `axial lines` and three- dimensional visual fields, i.e. `isovists`. Those same houses and settlements could be examined in detail in terms of their spatial differentiation due to the change of users and functions throughout its history. Further, ways of using syntactic data, derived from the spatial formations of earlier periods in history, as a tool for the design of new houses could be investigated. On the other hand the influences of the new road being built that will cause distortion of some parts of the existing historical urban pattern could also be examined. Finally, it is assumed that this study, namely `Morphological Analysis of Built Environment in Trabzon`, will act as a knowledge base or as a starting ground for all of the above discussed research work, and it will also hopefully be enhancing parallel work to be carried out in the future... XXII
Collections