Behçet hastalığında papülopüstüler lezyonların yaş ve cinse göre sıklığı ve dağılım özellikleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
51 SONUÇ ve ÖZET Behçet hastalarında papülopüstüler lezyonların sıklığı, yerleşimleri, yaş ve cinse göre gerek dağılım, gereksede lezyon miktarlarının değişip değişmediği araştırılmıştır. Çalışma kapsamına 25 yaş altı ve 35 yaş üzeri olmak üzere 29 erkek, 25 kadın, toplam 54 Behçet hastası alınmıştır. Elde edilen sonuçlar, 25 yaş altında 23 akne vulgaris (13 kadın, 10 erkek), 35 yaş üzerinde 21 RA (15 kadın, 6 erkek) ve her iki yaş grubundan 49 (25 kadın, 24 erkek) akne dışı dermatolojik poliklinik olgusu ile karşılaştırılmıştır. Tüm olgularda yüz, sırt, göğüs, gluteal ve femoral bölgelerdeki papül, püstül, komedon şeklindeki elemanlar ayrı ayrı zamanlarda üç kez sayılarak toplamları üzerinden değerlendirmeye gidilmiştir. Elde edilen sonuçlar, kadın ve erkek Behçet hastalarında papülo püstüler lezyonlar yönünden klinik şiddetin fark etmediğini göstermiştir. Ayrıca 25 yaş altı ve 35 yaş üzeri Behçet hastaları kıyaslandığında, yüzde püstül varlığı dışında anlamli bir fark gözlenmemiştir. Komedon varlığı, da Behçet hastaları, akne dışı kontrol grupları ile farklı bulunmazken, akne grubu ile kıyaslandığında çok ileri derecede anlamlı fark söz konusudur. Çalışmamızda elde etmiş olduğumuz bulgular anlamlı da olsa Behçet hastalığının papülopüstüler lezyonlarının etyopatogenetik olarak akne vulgaris ile bir yakınlığı olduğu düşündürmemektedir. Dikkat çekici bulduğumuz bir diğer husus femoral ve gluteal bölgeler gibi ekstraseboreik52 alanlarda papülopüstüler lezyonların Behçet hastalarında hem akne grubu hem de diğer kontrol gruplarına göre ileri derecede anlamlı ölçüde daha sık oluşudur. Bu sonuçlara dayanarak, Behçet hastalığına ait papülopüstüler lezyonların klasik akne elemanlarına göre spesifik özellikler taşıyabileceği ve hastalığın diğer mukokutane lezyonları gibi hecmeler halinde seyre diyor olabileceği söylenebilir. Nitekim Behçet hastalarında 35 yaş üzerinde kontrol gruplarına göre papülopüstül sıklığı anlamlı ölçüde fazladır. Biz bu hususları dikkate alarak akne ve Behçet koensidansının ayrılabileceği ve lezyonların gerek histopatolojik gerekse de bakteriolojik olarak değerlendirilebileceği geniş kapsamlı kontrollü bir çalışmanın yararlı olacağı görüşündeyiz.
Collections