Akut lenfoblastik lösemili çocuklarda idame tedavisinde plazma metotreksat düzeylerinin ölçümü ile tedavi monitorizasyonu
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada idame tedavisi alan ALL'li 25 olgunun plazma MTX düzeyleri MTX'ten hemen önce, MTX alımından 2 ve 72 saat sonra ölçülerek MTX'in biyoyararlarını, plazma MTX düzeyinin hematolojik, biyokimyasal parametreler üzerine toksik etkisi, TMP-SMX ile MTX'in etkileşimi, olguların klinik takibi için plazma MTX düzeyinin ölçülmesinin gerekliliği, ve KE metodu ile plazma MTX ölçümünün hassasiyet, maliyet ve kliniğe faydası araştırılmıştır. Yüksek performanslı KE metodu ile %78+6 oranında MTX elde edilmiş olup KE yöntemi yüksek derecede doğruluk ve kesinlik göstermektedir. Kapiller elektroforez yöntemi plazma MTX düzeyi ölçümünde hassas ve ucuz bir yöntem olarak saptanmıştır. Olguların MTX öncesi ile 2. ve 72.saatteki plazma MTX düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0.001). Metotreksat alımından sonra ortalama 2. saatte bir pik oluşmakta ve 72. saatten sonra bir sonraki doza kadar sabit olmaya meyilli bir plazma düzeyi oluşmakta, 1 hafta devam etmekte ve MTX'ten önce dahi median 0.7 /ıg/m/ düzeyinde bir plazma konsantrasyonu oluşmaktadır. Metotreksat dozu 20 mg/m2 nin altında ve üstünde olan hastaların plazma MTX düzeyleri açısından 0, 2 ve 72. saatlerde istatistiksel anlamlı fark görülmemiştir (p>0.05). Alınan oral MTX dozu ile 0, 2 ve 72. saatlerdeki plazma düzeyleri arasında bir korelasyon yoktur. Eşit doz ilaç alanlarda farklı plazma düzeyleri, farklı doz alanlarda benzer plazma düzeyleri görülebilmektedir.49 Ölçülen plazma MTX düzeyinin beklenen plazma MTX düzeyine oranı %33-98 arasında, median %84 olarak bulunmuştur. Alınan doz arttıkça plazma MTX düzeyi de paralel artmayıp biyoyararlarına göre farklı sonuçlar göstermektedir. Daha yüksek doz alanlarda daha düşük plazma düzeyleri oluşabilmektedir. Metotreksat dozu 30 mg/m2 üstünde olanlarda 30 mg/m2 altında ilaç kullananlara göre biyoyararlanım daha düşüktür. Altı olgu yavaş absorbe eden gruba girmiş olup nüks açısından takibe alınmıştır. Olgularımızda TMP-SMX kullanan ve kullanmayan hastalar arasında plazma MTX düzeyi açısından istatistiksel anlamlı fark görülmemiştir (p>0.05). Lökosit sayısı 3 x 109/l nin altında ve üstünde olan 2 grup arasında MTX öncesi, 2 ve 72. saatteki plazma MTX düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark görülmemiştir (p>0.05). Metotreksat öncesi ve 72 saat sonraki lökosit sayıları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmemiştir (p>0.05). Lökosit sayısı plazma MTX düzeyinin terapötik veya toksik sınırda olup olmadığını sağlıklı bir şekilde göstermemektedir. Bunun için plazma MTX düzeyinin de belirli aralarla kontrolü gerekmektedir. Olguların altısında klinik bulgu olmaksızın karaciğer toksisitesi görülmüştür. Bu durum belirli periyodlarla karaciğer fonksiyonlarının kontrolünün gerektiğini göstermektedir. Sonuç olarak oral yolla kullanılan MTX'in biyoyararlarında bireyler arasında farklar olduğu; hastaların optimum metotreksat dozunun hesaplanması ve metotreksat dozunun düzenlenmesinde lökosit sayımı yanında plazma MTX düzeyinin de belirli aralarla ölçülmesi gerektiği; KE metodunun MTX plazma düzeyi ölçümünde hassas ve ucuz bir test olduğu gösterilmiştir. Bu çalışma ayrıca KE metodu ile plazma MTX düzeyi ölçümü50 yapılarak yüksek dozlu kemoterapi protokollerinin uygulanabilmesi için bir ön çalışma oluşturmaktadır.
Collections