Kütanöz vaskülitlerde paterji testinin seyri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
SONUÇ ve ÖZET Küçük damar vaskülit ve Behçet Sendromu nötrofilik vasküler reaksiyonlar içinde yeralır. Her iki hastalığın histolojik incelemesinde deri lezyonlarında nötrofıl infıltrasyon başlıca bulgudur va çoğunlukla lökositoklazi olaya eşlik eder. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi (CTF) Vaskülit polikliniğinde izlenmekte olan kütanöz vaskülitli 31 hasta (13 kadın, 18 erkek), CTF Behçet polikliniğinde izlenmekte olan Behçet sendromlu 43 hasta (15 kadın, 28 erkek) ve kontrol grubu olarak 51 sağlık gönüllü olgu (28 kadın, 23 erkek) çalışmaya alındı. Deney ve kontrol grubundaki gönüllü olguların önkolun kılsız bölgesine 20G nolu iğne ile 6 pikür yapıldı. 24 ve 48 saat sonra prik yerinde ortaya çıkan lezyonlar kaydedildi (eritem, papül, eritemli papül, püstül, purpura, hematom, v.b). Kütanöz vaskülitli grupta pikür yerinden 24 veya 48 saat sonra purpurik lezyon gelişen hastalardan ve purpura gelişen 2 Behçet sendromlu hastadan %2 lidokaine ile lokal anestezi sağlandıktan sonra 6 mm punch ile biyopsiler alındı. BS olgularda ise ayrıca pikür yerinde papül, püstül gelişen olgulardan paterji biyopsisi yapıldı. Hematoksilen-eozin ile boyanan preparatlar, hastalar hakkında bilgisi olmayan patolog tarafından kör olarak değerlendirildi. Tüm preparatlarda histolojik olarak pikür yeri ve çevresi aşağıdaki kriterlere göre değerlendirildi. Pikür yerindeki krut altındaki hücre infıltrasyonu, pikürün hemen yanındaki deri incelendi. Pikürün çevresinde papiller dermis ve retiküler dermişte damar çevresinde fibrin birikim endotel'de şişme, eritrosit ekstravasyonu, lökositoklazi, damar duvarında iltihabi infıltrasyon bulunma şiddeti, skorlanarak incelendi. Vaskülitli olgularda pikür yapıldığında 24 saatte purpura oluşumu sıklığı, BS gruba göre anlamlı iken, 48 saatte anlamlı değildi. 42KV cli gaıpta purpurik papüllerin 48 saate değerlendirildiğinde azalması, vaskülit lezyonlannda gözlenen gerilemeye paralellik gösteriyordu. (Zax ve ark.) Buda kütanöz vaskülitlerin dinamik yapısı ile açıklanır. Kütanöz vaskülitler grupta purpurik belirtiler olguların %66'ında birden fazla piktir bölgesinde gelişti. Tek bir alanda ise purpurik belirtiler gelişen hasta sayısının az olması vaskülit tandı hastalarının derisinin travmaya duyarlı olduğunu düşünmektedir. BS olgularda purpura sıklığının kontrol gruplarından farklı olmaması, bu belirtilerinin pozitif reaksiyon alarak algılanmaması gerektiğini göstermektedir. Papül eritematöz papül ve püstül gelişimi ise BS'da en sık gözlenen bulgu idi (p<0.05). Nitekim histolojoik olarakda değerlendirdiğimizde olguların tümünde püstüler formasyon gözlenirken vaskülitli olguların hiçbirinde gözlenmedi. 24 ve 48 saatlerde pikür bölgelerinde purpurik belirtiler (purpura ve palpabl purpura ) hem BS hemde normal kontrollere göre daha fazla idi ve buradaki fark anlamlı idi (P<0.05). 24 saatte alınan 11 biyopsinin 10'unda lökositoklastik vaskülit bulguları gözlendi, 48 saatte ise geç döneme ait bulgular gözlendi. Sonuç olarak kütanöz vaskülitlere iğne batırıldığında deride hastada mevcut belirtilerin benzerleri oluştuğu gözlendi. Bu reaksiyon histolojik olarak da vaskülit bulguları gösteriyordu, bu bulgunun pratik değerini bilmiyoruz. Ancak vaskülitli olgularda ortaya çıkan bu deri yanıtı, BS'da gözlenen paterji fenomeninden farklı bir reaksiyon olup, bu paterji olarak isimlendirilmemesi gerekir ve BS paterji değerlendirilirken papül, eritemli papül ve püstül oluşumu şeklinde değerlendirilmesi uygun olur. Biz bu olayı koebner'in tanımladığı fizik ve şimik uyaranlar sonucu mevcut deri hastalığının belirtilerinin deride oluşturulması olarak algılamak gerektiğini ve koebner fenomeni olarak isimlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sonuç olarak deriye iğne batırılması vaskülitli hastaların derisinde koebner fenomenine neden olur. 43
Collections