Obezitede insülin sekresyonunun oral ve intravenöz glikoz uyarısına göre değişiklikleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZETObezitede gözlenen çeşitli metabolik değişiklikler arasında en çok ilgi çekeni glikoz intoleransı olmuştur. Ve pek çok araştırmacı bu ilişkiyi aydınlığa kavuşturmak için glikoz tolerans testinden yararlanmıştır. Ağız yolundan verilen glikozun; damar içi yoldan verilene göre, pakreasın insülin salınımı daha fazla uyardığının saptanmasıyla, çalışmacılar inkretin etkisi adı verilen bu etkinin patogenezdeki yerini anlamak amacıyla hem OGTT hem de IVGTT uygulamışlardır. Bununla birlikte bugüne kadar obezite de her iki glikoz tolerans testiyle yapılan çalışmalar çelişkili sonuçlar içermektedir. Açlıkta normoglisemi ve hiperglisemi, açlıkta normoinsülinemi ve hiperinsülinemi, azalmış, normal yada artmış insülinojenik indeksler erken, normal ve gecikmiş doruk glisemi ve doruk insülinemi zamanları tartışmaya oldukça acıktır. Bu değişik sonuçlarla bazı araştırmacılar obezite ile glikoz intoleransı arasındaki ilişkinin sebebini insülin direnci olarak göstermişlerdir. Biz bu çeşitli görüşlere kendi yorumumuzu katabilmek için, İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim dalında tanısı konmuş ve herhangi bir ilaç tedavisi almayan 17 Obez hastayla, cinsiyet, vücut-kitle indeksi ve yaş açısından benzer, 20 sağlıklı kişiden oluşan kontrol grubunu, glikoz tolerans testi yaparak insülin cevabı açısından değerlendirmek istedik.İnkretin etkisini inceleyebilmek amacıyla gruplara hem OGTT hem de IVGTT uyguladık. Oral glikoz tolerans testinde, National Diabetes Data Group'un kriterlerine göre; bozulmuş glikoz toleransı, hasta grubunda %41 kontrol grubunda %5 olarak bulundu. İntravenöz glikoz tolerans testinde k<1,0 değerine göre diabetik oran hasta grubunda %6 kontrol grubunda ise %5 oranında saptandı. Ayrıca intravenöz glikoz tolerans testinde hasta grubunda elde edilen `k` değeri ortalaması. 1,65 ±0.54 bulunurken kontrol grubunda: 1.48±1.14 bulundu. K değeri açısından hasta ve kontrol grubunda anlamlı fark bulunamadı (p<0,001 ). Her iki glikoz tolerans testinde de ölçülen glikoz ve insülin değerleri hasta grubunda daha yüksektir. Fakat IVGTT'nin 15. ve 30. dakikasındaki glisemi değerinin az anlamlı olarak (p<0.05) yüksekliği dışında açlık değerleri de dahil olmak üzere diğer dakikalardaki bu yükseklikler hem insülin hem de glikoz için istatistiksel olarak anlam taşımamaktaydı. İki testte de glisemi ve insülinemi doruk düzeylerine oral glikoz tolerans testinde 45.dakika ve intravenöz glikoz tolerans testinde 15. Dakika olmak üzere eş zamanlı olarak ulaşıldı. Ayrıca yine her iki glikoz tolerans testinde hasta ve kontrol gruplarında hesaplanan toplam ve delta insülinojenik indeksler arasında anlamlı fark bulunmuştur. Bu bize obez hastalarda pankreasın glikoza karşı verdiği insülin cevabının normal olmadığını gösterdi. Çalışmamızda glikoz tolerans testini iki yoldan uygulamamız, inkretin etkisini değerlendirmemize olanak sağladı. Hastalarda OGTT esnasında hesaplanan toplam insülinojenik indekslerin, IVGTT esnasında hesaplanana bölünmesiyle bulunan değerin ortalaması 2,04±1,24 iken kontrol grubunda 2,42+1,41 olarak bulundu. (p<0,001 ) Böylece enteroinsuler eksenin obezitede bozulmadığını hatta güçlendiğini saptamış olduk. Buna dayanarak obezite ileglikoz intoleransı arasındaki ilişkinin inkretin etkisinin azalmasına da bağlı olmadığı sonucuna vardık. Sonuç olarak; hasta grubunda bulunan yüksek glikoz intoleransı oranı ve düşük k değerine karşın insülinojenik indekslerin normal bulunmuş olması, glikoza bağlı pankreas insülin cevabının normal olup, obezitede gözlenen glikoz metabolizması bozukluğundan insülin direncinin sorumlu olduğunu düşündürmektedir. Literatür bilgilerinin de desteğiyle insülin direncinin önemli bir sebep olduğu ve bununla ilgili yeni çalışmalara gereksinim duyulduğu inancındayız.
Collections