Bankacılıkta kredi türevlerinin; hissedar değerine katkısı, etkin bir şekilde kullanımına imkan sağlayacak risk yönetimi yapılanması ve finansal raporlaması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Kredi riski banka ünvanını kullanan kuruluşların faaliyetlerinin doğası gereğidir. Ancak, bu riskin etkin bir şekilde yönetilememesi ekonominin bütününü etkileyebilecek sonuçlar doğurmaktadır. Zira, kullandırılan kredinin ana para veya faizlerinin geri ödenmemesi ya da sahip olunan finansal varlığa ilişkin yükümlülüğü bulunan tarafın yükümlülüğünü yerine getirmemesi veya itibarının azalması, kredi derecelendirme notunun daha riskli bir düzeye geçişi gibi hallerde bankaların zarar etmesi söz konusu olmaktadır. Kredi riskinin gerçekleşmesini ifade eden bu durumlar bir taraftan oluşan zararın büyüklüğü ile orantılı olarak bankaların sermaye gereksinimlerinin artmasına diğer taraftan da yeni kredi kullandırım imkanlarının kısıtlanmasına yol açmaktadır. Buna bağlı olarak da fon ihtiyacı olan kesimlere gerekli fonların aktarımı yavaşlamakta ya da hiç aktarılamaması gibi bir durum ortaya çıkabilmektedir. Bu süreç Mishkin'in ?fonların üretken yatırım alanlarına etkin bir şekilde yönlendirilmesini engelleyecek düzeye ulaşan yanlış karar alma ve ahlaki riziko problemleri nedeniyle finansal piyasaların inikitaya uğraması? şeklinde tanımladığı finansal krizi işaret eden bir süreçtir. Dolayısıyla, bankaların kredi kullandırımı veya finansal varlık edinimi öncesinde kredi riskini etkin bir şekilde analiz etmeleri ve kredi riski azaltım uygulamalarına gitmeleri büyük önem taşımaktadır. Nitekim, kredi riski azaltımı Basel II uzlaşısında da özel önem verilen bir uygulama olmuştur.Kredi riskini azaltmaya yönelik uygulamaların başlıcası ise kredi türevi olarak adlandırılan işlemlerdir. Söz konusu işlemler Kredi Temerrüt Takası (Credit Default Swap-CDS), Toplam Getiri Takası (Total Return Swap-TRS) ve Kredi Temerrütüne Bağlı Tahvil (Credit Linked Note-CLN)'den oluşmaktadır. Bu çalışmada da bahsekonu işlemlerin banka değerine katkısının nasıl olabileceği, bankalarda etkin kullanımını sağlayacak risk yönetimi yapılanmasının ve finansal raporlamasının nasıl yapılabileceği üzerinde durulmaktadır.Çalışma, giriş ve sonuç hariç olmak üzere altı bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde bankacılıkta kredi kavramının neyi ifade ettiği, kredinin unsurları, yararları, kredilerin türleri açıklanmakta, bankalar açısından kredi riskini oluşturan unsurlar değerlendirilmektedir. İkinci bölümde, Basel I ve Basel II uzlaşılarına göre bankacılıkta sermaye yeterliliği hesaplaması ve kredi riskini azaltmaya yönelik işlemlerin sermaye yeterliliği hesaplamasına etkisi ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde kredi türevi olarak adlandırılması gerektiği düşünülen işlemlerin mahiyeti ve türleri açıklanarak kredi türevi piyasasının toplam büyüklüğüne ilişkin bilgiler veriler verilmekte ve bu işlemlerin kullanımının etkilerine ilişkin yurtdışında yapılan çalışmalar ve araştırmaların sonuçları üzerinde durulmaktadır. Dördüncü bölümde, kredi türevi olarak adlandırılan işlemlerin bankaların sermaye yeterliliği yükümlülüğünün azaltılmasını sağladığı gibi banka değerini de arttırdığı şeklinde bir genellemeye gidilip gidilemeyeceği sorgulanmaktadır. Bu sorgulamada, salt kredi türevi olarak adlandırılan işlemlere taraf olunduğu ve azaltılan sermaye yükümlülüğüne karşılık gelen tutarda ilave kredi kullandırıldığı varsayımıyla Copeland, Koller ve Murrin (2000; 430) tarafından önerilen Özsermayeye Serbest Nakit Akım (FCFE-Free Cash Flow to Equity) modeli ile bir bankanın varsayımsal değerinin ve Damodaran (2000:595)'ın finansal kuruluşlar için önerdiği değerleme yöntemleri arasında yeralan ?Varlık Esaslı Değerleme (Asset Based Valuation)? modeli ile yine varsayımsal bir kredi portföyünün değerinin ve ?Risk Ayarlı Performans Göstergeleri? olan RAROC (Risk Ayarlı Net Kar / Özkaynak), RORAC (Net Kar / Risk Ayarlı Sermaye) ve RARAROC (Risk Ayarlı Net Kar / Risk Ayarlı Özsermaye) oranlarının nasıl etkilendiği araştırılmaktadır. Değerlendirme sonucundan hareketle kaldıraç etkisi denilen işlemin gerçekte bir sermaye arbitrajı yapılması olduğu gösterilerek, ?Arbitraj Fiyatlama Modeli (AFM-Arbitrage Pricing Model) ile banka değerini arttıracak şekilde kredi türevi kullanım durumunu ifade edecek bir eşitliğe ulaşılmaktadır. Beşinci bölümde, müşteri(ler)den talep edilecek kredi faiz oranının belirlenmesine etki edecek maliyet unsurlarından hareketle kredi türevi olarak adlandırılan işlemlere taraf olunması halinde belirlenecek kredi faiz oranının nasıl etkileneceği gösterilerek kredi türevi işlemine girilmesinin fiyatlamada (kredi faiz oranının belirlenmesinde) bankaya rekabet avantajı yaratabilmesini sağlayacak risk yönetim modeli geliştirilmektedir. Altıncı bölümde, ilgili Uluslararası / Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları (UMS/TMS) değerlendirilerek kredi türevi olarak adlandırılan her bir işlem itibarıyla muhasebeleştirme uygulamalarına ilişkin örnekler verilmekte ve finansal tablolarda yapılacak açıklamalar ele alınmaktadır. Sonuç bölümünde de bulgularımız özetlenmektedir.Salt kredi türevi kullanımın banka değerini arttırmadığı, kredi türevi kullanılarak azaltılan sermaye yükümlülüğüne karşılık gelen tutarda ilave kredi kullandırılması ya da kredi riski doğuran finansal varlık edinilmesi halinde banka değerinin arttığı ve risk ayarlı performans göstergelerinin olumlu yönde etkilendiğini göstermektedir. Ancak, banka değerinde artış yaratılabilmesi için kredi türevinin maliyeti, azalan sermaye yükümlülüğüne karşılık gelen tutarda kullandırılacak kredinin getirisi ve hedeflenen özsermaye getirisi arasında AFM kullanılarak tarafımızca ulaşılan eşitliğin sağlanması gerekmektedir. Bu işlemlerin özellikle Basel II uzlaşısının uygulamaya geçmesi ile birlikte müşteri(ler)den talep edilecek kredi faiz oranının rekabet avantajı yaratacak şekilde belirlenmesine katkı sağlayabilmesi için tarafımızca önerilen risk yönetimi yapılanmasına gidilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bir diğer bulgumuz da, özellikle kredi riski doğuran varlığın ya da işlemin borçlusunun iflası, temerrüte düşmesi, kredinin ana para ve/veya faizine ilişkin belirlenmiş en az tutarın yine belirlenmiş belli bir gün içinde ödenmemesi, kredi borcunun erken itfa edilmesinin istenilmesi, moratoryum ilan edilmesi ya da borcun inkar edilmesi veya borç yeniden yapılandırmasına gidilmesi gibi öngörülen kredi olaylarına dayalı Kredi Temerrüt Takası sözleşmeleri yönünden UMS/TMS 39'un gözden geçirilmesi ve ayrıca bu işlemlere ilişkin ayrıntılı açıklamalar yapılması gerektiğidir. Although the exposure to the credit risk is a condition that is relevant for the institutions possessing the ?bank? title, the inefficient credit risk management would adversely affect the whole economy as the banks may incur losses under some cases such as the payment of neither the principal nor the interests or the default of a contractual obligation over a financial asset or loss of reputation or downgrade of the credit rating. These cases that define the credit risk may trigger a process that would both increase the banks? capital requirements in proportion to the incurred loss and limit lending activities which would either slow down or hinder the transfer of the necessary funds to the parties in need. This process points out a financial crisis which is defined by Mishkin as the ?disruption in the financial markets in which asymmetric information and hence adverse selection and moral hazard problems become much worse, so that financial markets are unable to channel funds efficiently to those with the most productive investment opportunities?. Accordingly, it is of high importance that prior to lending or acquiring a financial asset, banks should effectively analyse the credit risk and put into practice the mitigation ways against it.Credit risk mitigation is given special attention in Basel-II Capital Accord. One of the most popular ways of credit risk mitigation is to use credit derivative transactions. These transactions consist of Credit Default Swaps (CDS), Total Return Swaps (TRS) and Credit Linked Notes (CLN). In this study, three topics about the credit risk mitigation via mentioned transactions are elaborated. First of all, it is debated whether it would be appropriate to generalize the credit derivatives transactions would not only decrease the capital adequacy requirement but also increase the value of the bank. It is concluded that the individual use of credit derivatives would not increase the value of the bank, whereas additional lending or acquiring a financial asset bearing credit risk by an amount equal to the capital requirement reduced by using credit derivatives would increase both bank?s and its credit portfolio value and also positively affect the risk adjusted performance indicators. This result is consistent with the results of the previous studies which postulate that credit derivatives cause the banks to incur more risks. However, the increase in the value of the bank would materialize if the equation, that I have derived using Arbitrage Pricing Model, is satisfied. This model takes into account the cost of the credit derivative, the yield of the lending that would be extended by an amount equal to the reduced capital requirement and target yield of the capital. Second of all, it is debated whether the decision regarding the credit risk mitigation via these transactions should be taken before or after the decision to lend or to acquire a financial asset. By showing a mathematical equation it is concluded that, with the implementation of Basel II accord, the mentioned decision should be taken in advance as these transactions would facilitate the determination of the interest rates that would be demanded from the credit customer(s) in a way to create a competitive advantage. A model has been developed for the risk management organization that would serve this aim. Third of all, how to conduct the financial reporting of the credit derivatives is debated. The booking process and the explanations which will be given in the financial reports regarding the mentioned transactions are explained with the examples as to the IAS 32, 39 and IFRS 7 and 9. In addition to this, it is deliberated that IAS 39 should be reviewed within the context of Credit Default Swap contracts based on the credit events such as the default of the counterparty in a credit risk bearing transaction, the failure to pay the minimum amount for the principal and/or interest in the predetermined period, the early amortization of the credit obligation, declaration of moratorium or denial of the debt or debt restructuring.
Collections