Irak bağlamında Türkiye - ABD ilişkileri (1990 - 2003): Neoklasik realizme göre bir değerlendirme
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve Soğuk Savaşın başlaması ile beraber Türkiye ve ABD, iki ülkenin güvenliği ve çıkarlarına ortak tehdit teşkil eden SSCB'ye karşı stratejik bir ittifak ilişkisi geliştirmişti. Bu ittifak ile Türkiye, Sovyetler Birliği'nden gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı bir diğer süper gücün güvenlik şemsiyesi tarafından korunurken aynı zamanda stratejik konumu itibariyle ABD'den askeri ve ekonomik destek sağlayabiliyordu. ABD önderliğindeki Batı bloğu stratejilerinde ise Türkiye, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da Sovyet etkisinin yayılmasının önüne geçebilecek ve olası bir Sovyet işgaline karşı Batı Avrupa'nın güvenliğini sağlayabilecek bir kanat ülke görevi görüyordu. Bu dönem ikili ilişkilerde, özellikle Kıbrıs meselesi kapsamında krizlerin yaşandığı ve ilişkilerin gerildiği gözlemlenebilir, ancak ortak güvenlik politikaları ve uzun dönemde uyuşan küresel ve bölgesel çıkarlar ve NATO'nun sunduğu kurumsal işbirliği, stratejik ittifakın sürdürülmesini sağlamıştır. Bu tezin cevaplayacağı soru, Soğuk Savaş boyunca iki kutuplu sistem kapsamında güvenlik temelli yürütülen Türkiye - ABD ilişkilerinin, savaş sonrası ideolojik sınırlarla bölünmemiş ve ABD hegemonyasına dayalı tek kutuplu uluslararası yapıda farklılaşan güvenlik tehditleri ve tehdit algıları kapsamında nasıl şekillendiği ve yürütüldüğüdür. Buna bağlı olarak iki ülkenin ulusal çıkarlarının ve tehdit algılarının nasıl şekillendiği, iki ülkenin ulusal çıkar ve güvenlik kaygılarını tanımlarken nasıl ve hangi konularda farklılaştığı, bu amaç doğrultusunda yanıtlanacak sorular olacaktır. Tez, Türkiye - ABD ilişkilerini müttefiklikten stratejik ortaklık düzlemine taşıyan Irak merkezli politikaların aynı zamanda iki devlet arasındaki tehdit algılarının gözle görülür biçimde farklılaştığı alan olduğunu iddia etmektedir ve bu kapsamda verili tarihler (1990 - 2003) arasındaki ikili ilişkiler, devamlılıklar ve değişkenler ışığında Irak politikaları üzerinden incelenecektir. Liderlerin belirli demeçlerinin yanı sıra özellikle ABD bölümünde Ulusal Güvenlik Konseyi ve Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgeleri, daha kapsamlı bir analiz sunmak adına faydalanılacak birincil kaynaklar arasında yer almaktadır. Klasik realizmi sistemsel faktörlerin belirleyiciliği ile birleştirirken neorealizmi birinci ve kara kutu olarak ele aldığı ikinci imgeler ile barıştırmayı amaçlayan neoklasik realizm, güvenlik algılarının ve politikalarının oluşumunda devlet aygıtı içerisindeki değişkenleri hesaba katması sebebi ile açıklayıcı gücü oldukça yüksek bir kuramsal yol haritası sunmaktadır. Tez, kendisini yapısal bir teoriden ziyade dış politika teorisi olarak tanımlayan neoklasik realizmin, sistemin belirleyiciliği ışığında her iki devletin dış politikasındaki devamlılıkları, değişkenleri, tehdit ve fırsat algılarını ortaya koyabilmek açısından en elverişli kuram olduğunu savunmaktadır. With the end of the Second World War and the beginning of the Cold War, Turkey and the US developed a strategic partnership against the Soviet Union that represented a threat against both countries security and national interests.With this partnership, Turkey was able to be protected under the security banner of a super power from any sort of attack while also securing military and economic aid from the US. From the stand point of the Western Bloc led by the US, Turkey was a flank that could hinder Soviet influence in the Eastern Mediterranean and the Middle East and provide for the security of Western Europe in case of a potential Soviet attack. During this period, crises and tensions can be observed regarding the bilateral relations, especially in regard to the Cyprus issue. Nevertheless, the common security policies, mutual global and regional interests and the institutional cooperation under NATO, was able to sustain the partnership. The question that this thesis will answer is how the US - Turkey relations, that were almost entirely based on security policies during the bipolar era of the Cold War, were shaped and conducted in the US led unipolar post war era that was no longer divided by ideological borders, in relation to the diversifying security threats and threat assessments of the two countries. How the national interests and threat perceptions of both countries took shape and differed from each other on certain subjects, will be answered in relation to the research question. This thesis claims that the policies regarding Iraq, that elevated the bilateral relations from an alliance to strategic partnership, was also the area that the threat perceptions of the two countries began to differ explicitly. Hence, the bilateral relations from 1990 to 2003, will be analyzed in light of continuities and changes regarding the two countries Iraq policies. Primary sources such as Presidential documents regarding certain statements of leaders as well as National Security Council and National Security Strategy documents will be reviewed in order to provide a more comprehensive analysis. Neoclassical realism, which aims to entegrate first and second levels of analysis found in classical realism with the systemic level of analysis found in neorealism, serves as a theoretical road map with a high degree of explanatory power by taking unit level variables into account when explaining security perceptions and policies. This thesis claims that neoclassical realism, which defines itself as a foreign policy theory rather than a structural one, serves as the most convenient guide for analyzing the continuities, changes, threat and opportunity perceptions of both states in light of systemic pressures.
Collections