Making and breaking authorship, potentials in architectural design studio
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Mimari müelliflik, mimarlık disiplininin etik, politik ve sosyal tavrını yönlendiren, sadece mimari ürünlerin düşünsel, estetik, kullanıma veya uygulamaya yönelik niteliklerine değil, aynı zamanda mimari süreçler aracılığıyla insancıl ve toplumsal etkilerine de şekil veren, temel ve karmaşık bir olgudur. Mimarlık kültürü içinde mimarlık disiplininin başlangıcından beri var olan, kanıksanmış ve kemikleşmiş geleneksel müelliflik kurumu ile buna karşı geliştirilen yepyeni, radikal açılımlar eşzamanlı ve etkileşim içinde devinerek süregelmektedir. Teknolojik ve kültürel dönüşümlerle giderek katmanlılaşan karmaşık yapısı ve doğurduğu kritik sonuçlar gereği mimari müelliflik olgusu mimarlık eğitimi dahil tüm mimari düşünce ve üretim alanlarında eleştirel bir bakışla yeniden değerlendirilmelidir. Mimarlık eğitimi ve stüdyo pedagojisi ile, tekno-kültürel dönüşümler sonucu ortaya çıkan yeni müelliflik kurguları, son yıllarda, birbirinden ayrı olarak akademik ve mesleki ortamlarda çokça üzerine çalışılan ve tartışılan konular olmuştur. Bahsi geçen alanlardaki tartışma ve gelişmeler, mimari düşünce ve eylemlerde de etkisini göstermiş, hem mimarlık kültürü hem de eğitiminde çeşitli söylemlerin ve pedagojik deneylerin önünü açmıştır. Bu iki alanın kesişiminde ortaya çıkan çelişki ve potansiyellerin müelliflik rollerinin tohumlarının atıldığı mimari tasarım stüdyosundaki karşılığı üzerine yapılacak akademik bir inceleme, değerlendirme ve eleştiri fikri bu tezin gerçekleştirilmesindeki temel itkiyi oluşturmakta ve gelecekteki olasılıklar adına incelemeye değer ilişkiler sunmaya devam etmektedir.Bu tez çalışmasının temel hedefi mimarlık eğitiminin, özellikle de mimari tasarım stüdyosunun mimari müelliflik ile ilgili kabulleri biçimlendirmek ve dönüştürmekteki rolünü araştırmaktır. Mimari tasarım stüdyosunun müelliflik kurgusunu oluşturma ve dönüştürme amacına hizmet eden açık veya içkin pedagojik yöntem, araç, ortam ve söylemlerinin araştırılması, bulguların eleştirel bir bakışla incelenmesi, böylece, geleneksel müelliflik kültürünün gölgesi altında kalan sosyal ve yaratıcı mimari üretim imkanlarını yeniden gün ışığına çıkaran bir mimari tasarım stüdyosu ve mimari müelliflik olasılıklarının tartışılması hedeflenmektedir.Çalışma iki temel hipotez üzerine kuruludur: birincisi, mimarlık eğitimi kültürünün günümüzde halen yaygın olarak 15.yüzyılda inşa edilmiş tekil-vizyoner-deha müellif mimar figürü üzerine kurulu olduğu, ikincisi ise mimarlık eğitiminin kalbi ve beyni olarak kabul edilen mimari tasarım stüdyosunun, mimari müelliflik rolleri, ilişkileri ve davranışlarının ilk olarak inşa edildiği, geliştirildiği ve uygulandığı pedagojik bir araç olduğudur. Özetle mimarlık eğitimi, özellikle de stüdyo ortamı, özgünlük üretimi aracılığıyla `yaratan müellif` figürünü besleyen, gerekçelendiren ve yönlendiren kavramsal ağ ve kabuller ile donatılmış bir uygulama alanıdır.Bu kabullere dayanarak, tez çalışması aracılığıyla mimari tasarım stüdyosunun pedagojik olarak belli müelliflik kabullerini nasıl inşa ettiği ve sürdürdüğü ile aynı zamanda nasıl dönüştürüp, çeşitlendirdiğini incelemek ve anlamak hedeflenmektedir. Bu anlayışın devamında, mimari tasarım stüdyosu kültüründeki ritüeller ve alışkanlıklar ile yaşatılan geleneksel müelliflik kabulüne alternatif olarak geliştirilen yeni müelliflik kurgularının mimarlık eğitimindeki sonuçlarının müelliflik sorunsalı ışığında sorgulanması, eleştirilmesi ve bu vesile ile mimarlık eğitiminde baskılanmış potansiyellerin ortaya çıkarılması tezin hedefleri arasındadır.Mimarın bağımsız, güçlü ve otoriter bir figür olarak inşası, mimarlık alanının 15.yüzyıl itibariyle özerk bir disipline dönüşerek kurumsallaşmasını sağlayan temel yapı taşlarından biridir. Rönesans düşüncesi, bireyi örgütlü üretim topluluklarındaki anonim konumundan çıkararak, kişisel donatı, yetenek ve becerileriyle yüceltir, ayrıcalıklı bir konuma taşır. Teknolojik gelişmelerle körüklenen bu sosyal ve felsefi dönüşüm aracılığıyla bugün modern toplumda kabul gören pek çok mesleki tanım bu dönemde ortaya çıkmış, bireylerin bu tanımlara uygun yetişmesini sağlayan kurumlar inşa edilmiş, onlara atfedilen ayrıcalıklı statüleri denetleyen mekanizmalar icad edilmiştir. Mimar da aynı dönemde, benzer bir düşünsel kurgunun ürünü olarak şekillenmeye başlayan bir figürdür. 1452'de Leon Battista Alberti'nin tanınmış mimari eseri `De re aedificatoria`, mimarı inşa eden ustalardan farklı olarak, ulvi güzellikleri zihninde hayal ederek yer yüzüne aktarabilen yarı-tanrısal, `yaratıcı` bir figür olarak tarif eder. Böylece mimar ilk defa bir müellif olarak ortaya çıkmış, mimarlık ise inşa etmenin ötesinde özgün ve biricik yaratıcı fikirlerin de birer mimari eser olarak görüldüğü ve mimari temsiller aracılığıyla ortaya konduğu bir alan haline gelmiştir. Mimarlık kültürü uzun zamandır Alberti'nin tarif ettiği çerçevede kurumsallaşmış bir müellif kavramı (latince kökeniyle author) ile ona akraba olan müelliflik (authorship), iktidar (authority), özgünlük (authenticity) ve yetkilendirme (authorization) gibi kavramlar ağı ile örülüdür. Yoktan var eden yarı tanrısal bir müellif figürü, onun biçimsel farklılaşmaya dayalı biricik değer ve özgünlük üretme anlayışı, bu anlayışa dayalı yaratıcılık ontolojisini üreten, sürdüren ve denetleyen kurumlar vb. böyle bir kuramsal altyapıdan beslenmeye devam eder. Bu kavramsal çerçeve zamanla mimarın yetki, kazanım ve sorumlulukları güncel koşul ve kabullere göre her seferinde yeniden inşa eden, düzenleyen, sürdüren ve hükmeden kültürel, sosyal, ekonomik ve yasal bir sistemler bütününe evirilmiştir. Mimar figürünün iktidar arayışı mimarlık disiplini tarihi boyunca önceliğini her ne kadar korumuş olsa da, bu arayışı meşrulaştırmak için geliştirilen tekil-deha-müellif-mimar figürü ve onun yasal düzenlemesi, çoğu zaman, mimarlık bilgisinin karmaşıklığı veya mimari süreçlerin çoğulcu ve çok katmanlı yapısı ile örtüşmemektedir. Fikri mülkiyet mekanizması, diğer deyişi ile müelliflik kurumu, mimarlık alanı için hep zor, bulmacalı ve sorunlu bir konu olagelmiştir. Özellikle 20.yüzyıl itibariyle teknolojik gelişmelerle ortaya çıkan sosyo-ekonomik ve kültürel değişimler, müşterek bilginin mülkiyeti ve yönetilmesine dair oluşmuş derin iktidar yapılarının sorgulanmasına sebep olmuştur. Bilginin çoğalması, yaygınlaşması ve disipliner sınırların çözülmesi bilginin mülkiyeti üzerinden kurulan iktidar ilişkileri ve onun etkisiyle baskılanmış birçok üretim alanında krize yol açmış, bu durum çeşitli alanlarda felsefi, ekonomik ve sosyolojik boyutlarıyla eleştirilmiştir. Müelliflik sorunsalı olarak adlandırılan bu sorgulayıcı tavır, edebiyat, çağdaş sanat, tasarım, müzik, yazılım vb. pek çok yaratıcı pratikte yarı-ilahi tasarımcı birey ile onun yoktan yaratma saplantısını sorgulamaya, dönüştürmeye yönelik arayışlara sahne olmuştur. Bu arayışlar özgünlük kavramını yeniden tarif ederken, aynı zamanda, doğrudan veya dolaylı olarak üretim, sahiplik, ilişkisellik, çoğulculuk, bağlamsallık gibi kavramlara alternatif yaklaşımlar üretir. Benjamin, Barthes, Foucault, Eco müelliflik tartışmasını gündeme taşıyan önemli düşünürlerdendir. Bu düşünsel ortamda yeşeren bireysel ve çoğulcu pratiklere ek olarak, ikisinin arasında konumlanan, çeşitli yeni üretim, paylaşım, müzakere araçları, teknolojileri ve ortamları ortaya çıkar. Mimarlık pratiği ve mimarlık eğitiminde de benzer eğilimler sonucu, yaygın geleneksel tekil-otoriter müellif kurgusuna alternatif çeşitli yaklaşımlar giderek çeşitlenmeye ve görünürlük kazanmaya başlar.Mimar figürü değişen konvansiyonlara göre bir yandan yetkin ve otoriter konumunu her seferinde yeniden inşa etmek zorunda kalırken, bir yandan da ortaya çıkan bu yeni olasılıklar kemikleşmiş yalnız ve kapalı kimliğini aşındırılır. Mimar figürü bir yandan farklılaşma ve kendini var etme dürtüsüyle itkilenirken, eğitim ve mesleki kurumların sırtına yüklediği kültürel kimliğin, geleneklerin, mitolojilerin ağırlığı altındadır. İronik biçimde, aynı eğitim formasyonu, kendisinden mevcut normları aşıp yepyeni, özgün ve daha ileri olanı üretmesini bekler. Tez çalışması bu kapsamda iki temel problemi ele alır. İlk problem mimarlık eğitimi ve özellikle stüdyo kültüründe tekil-otoriter müellif mimar mitolojisine dayalı hakim pedagojik yaklaşımın mimari bilgi ve eylem üretiminde değerli olan diğer öncelikleri sekteye uğratmaya devam etmesidir. Bu problemin devamında ise, bu duruma karşılık ortaya çıkan ve giderek yaygınlaşan alternatif müelliflik kurguları üreten mimari tasarım stüdyosu pratikleri üzerine kapsamlı eleştirel yaklaşımların azlığıdır. Geleneksel müelliflik kurgusuna alternatif olma iddiasıyla ortaya çıkan çoğu stüdyo pedagojisi kapalı, yalıtılmış tasarım süreçlerini, biçimsel biricikliğe indirgenmiş özgünlük anlayışını, sorunlu ve kısıtlanmış etkileşim ilişkilerini başka şekillerde yeniden üretme potansiyeline sahiptir.Bu çalışma özelinde mimarlık kültürünün bir nüvesi olarak görülebilecek mimari tasarım stüdyosu, çeşitli vektörel güçlerin etkisi altındaki bir alana konumlandırılır. Bu dinamik vektörel alanda mimarlık bilgi ve eylemleri hem otoriter, kontrol edici, baskılayıcı disipliner etkilerin, hem de aksine, disipliner sınırlarını aşındıran, çözen, dönüştüren itkilerin etkisi altındadır.Böylesine dinamik bir alana konumlandırılmış mimari tasarım stüdyosundaki müelliflik olgusunu araştırmanın üç temel ayağı bulunur: ilki, geleneksel tekil-dahi-mimar müellif figürünü inşa eden ve sürdüren yaklaşım, ikincisi, müelliflik sorunsalı ile tetiklenen alternatif müelliflik pratiklerinin stüdyo ortamında üreten yaklaşımlar ve üçüncüsü her iki yaklaşımı bir süreklilik ve etkileşim içinde ele alan, değerlendiren ve eleştirel bütüncül bir araştırmadır. Tez ilk olarak (ikinci bölümde) müellifliğin pedagojik olarak inşa edilmesini incelemek amacıyla tarihsel ve kuramsal bir arka plan çalışması ile başlar. Bu çalışma için mimarlık ve müelliflik alanlarından seçilen kritik kavramlar ilişkisel bir yaklaşımla ele alınır. Her iki alandan seçilen, birbiriyle ilişkili dörder adet kavram çift olarak eşleştirilerek çarpıştırılır. Bu ikili yapıdaki okuma, müelliflik ve mimarlık kavramlarını arasında tek başlarına ele alındıklarında belirgin olmayan ilişkileri açığa çıkararak geleneksel mimari müellifliğin arka planında yatan niyetler, motivasyonlar, örtük ve sorgulanmamış ilişkiler, söylemler, mitolojiler, kurumsal ve disipliner düzenlemeleri tartışmaya açar. Bu tartışmanın devamında mimari tasarım stüdyo kültürü özelinde geleneksel müellifliğe dair davranış kalıplarını geliştirmek için kullanılan pedagojik yöntemler, tasarım araçları, ortamlar, ritüeller, ilişkiler vb. gözden geçirilir. Eğitimsel bir kavram olan `gizli müfredat` aracılığıyla mimari tasarım stüdyosunun tekil-yaratıcı mimar figürüne dayalı müelliflik kabulünü nasıl kurguladığı ve güçlendirdiği ana hatlarıyla incelenir ve detaylı olarak tartışılır. Ortaya çıkan müelliflik-kurgulayıcı genel geçer kabuller özetle şöyle sayılabilir; bireyselliğin müelliflik için temel şart olarak görülmesi, tasarımın boşluktan meydana gelmesi, özgünlük ve biricikliğin yaratıcılığın ön şartı olması kabulü, mimarlık kültürünün rekabetçi bir kültür olması, stüdyonun hiyerarşik işleyişi, stüdyo ortamının dış dünyadan, öğrencilerin de diğer tüm aktörlerden yalıtılması, dışarıdaki dünyanın stüdyoda simüle edilmesi, temsil araçlarının mimari fikirleri ideal halleriyle gerçekleştirip, en özgün ve orijinal halleriyle sabitleyen bir araç olarak görülmesi.Üçüncü bölüm hem geleneksel müelliflik kurgusunu sorunsallaştıran eleştirel kuram ve yaratıcı pratikleri, hem de bu pratiklerin etkisiyle müelliflik kurgusunu mimari tasarım stüdyosu kapsamında bozmaya, yıkmaya ve dönüştürmeye niyet eden pedagojileri ele alır. Üçüncü bölümün ilk yarısında müelliflik kurgusunun 20.yüzyıl başı itibariyle nasıl sorunsallaştırıldığı gerek söylem gerek uygulama bağlamında incelenir. Benjamin, Barthes, Foucault, Eco'nun eleştirel çalışmaları müelliflik sorunsalının söylemini yaratıcı pratikler bağlamında kavramak için yeniden ele alınır. Devamında, bu söylemlerin etkili olduğu 1960'lar itibariyle farklı yaratıcı alanlardan müellifliği çeşitlendiren, çoğaltan yöntem, söylem, araç, vb. karakterdeki kavramlar araştırılır. Elde edilen kavram seçkisi derlenerek sözlük formatında alfabetik olarak dizilir, ardışık okuma ile incelenir. Bu kavramlar daha sonra kutupsal bir harita üzerine yerleştirilerek kendi disipliner, alansal veya tarihsel bağlamlarından bağımsız olarak, üretim yapan aktörlerin ilişkisi, sayısı, temsil araçlarının türü ve işlevi gibi değişkenlere göre aynı düzlemin çeşitli noktalarına konumlandırılır. Çoğulcu üretimler veya kişi sayısının önemsiz olduğu üretimler ile temsil araçlarınına bağımlı veya bağımsız üretimler arasında uzanan iki kutup çizgisinin kesişiminde oluşan alanda çok çeşitli ara durumlar gözlenmiş, seçilen örneklerin müellifliği kurgulama biçimlerindeki farklılaşmalar, kümeleşmeler, karakterler, ayrışmalar ve eğilimler üzerine gözlem yapmak mümkün olmuştur. Bu gözlemler sonucunda 20.yüzyıl başı itibariyle çeşitli kuramsal çerçevelerde de tartışılan müelliflik sorunsalının yaratıcı pratiklerde etkisinin çok çeşitli şekillerde görünür olduğu, bu çeşitliliğin birbirinden farklı önceliklere sahip çok farklı müelliflik pratiklerini ortaya çıkardığı, dolayısıyla müelliflik kurgusunun da sorunlaştırmanın birden çok yöntem, araç, motivasyon ve önceliklerinin bu çeşitlilik ve çok katmanlılık içinde tartışılması gerektiği ortaya konmuştur.Aynı bölümün devamında araştırmanın odağı tekrar mimari tasarım stüdyosunda müelliflik kurgusunun nasıl çeşitlendirildiği, dönüştürüldüğüne yöneltilmiştir. Bu amaçla 1930'lar itibariyle çeşitli coğrafi ve kültürel bağlamlardan toplanmış çeşitli mimari tasarım stüdyosu örneklerinin geleneksel tekil-deha-yaratıcı mimar müellif kabulünü sorgulayan, çeşitlendiren, dönüştüren ve bozan pedagojik yaklaşımları ele alınmıştır. Bu örneklerin incelenmesinde bir önceki bölümde açığa çıkan geleneksel müelliflik kabullerinden yola çıkılarak her örneğin hangi müelliflik kabulünü bozmaya, dönüştürmeye, yıkmaya yönelik bir strateji geliştirdiği ve bunu hangi pedagojik taktiklerle yapmaya çalıştığı araştırılmıştır. Bunun için seçilen 14 adet mimari tasarım stüdyosu örneğinin stüdyo metni, işleyişi, organizasyonu, mekan kullanımı, temsil ve tasarım araçları vb. doğrudan katılım ve gözlem, öğrenci çalışmaları, stüdyonun çıkardığı veya stüdyo üzerine çıkarılmış yayınlar üzerinden elde edilen bilgiler ışığında gözlemlenmiştir. Bu inceleme sonucu ortaya çıkan çeşitlilikte altı adet strateji tespit edilmiştir: Buluntu, sıradan ve yinelenenin keşfi, Aktörlerin çokluğu, Genişletilmiş bireysellik, Stüdyo mekanının terk edilmesi, Bir tasarım stratejisi olarak açıklık, Güdümlü müellifler. Bu stratejik yaklaşımlar tez strüktürü içinde bu kategorik başlıklar altında verilen örneklerle okuyucuya sunulmuştur. Nitekim bu kategorilerin sayısının ve sınırlarının çok değişken olduğu, bazı stüdyo örneklerinin birden çok strateji ve taktiğe başvurarak onlar arasında yeni ilişkiler ürettiği gözlemlenmiş, bu durum çeşitli grafik anlatımlar ile görselleştirilmiş ve tartışılmıştır. Bu çalışma pratik sebeplerle mimari tasarım stüdyosunun müelliflik kurumu üzerindeki rolünü müellifliğin inşası ve bozulması olarak ikiye ayırarak inceliyor olsa da, aslında bu gündemlerin birbirine zıt ve ayrışmış bir ikililik olarak değil, içe içe geçmiş, eşzamanlı ve karmaşık, çok katmanlı ve evrimsel bir süreklilik içinde olduğunu kabul eder. Mimari tasarım stüdyo kültürü de, mimarlık kültürü gibi, tarihsel süreklilikler ile radikal dönüşümlerin çatıştığı ve eşzamanlı olarak var olduğu bir ortamdır. Bu kabul çerçevesinde dördüncü bölüm, tezin önceki iki bölümünde ayrı ayrı ele alınan mimari müellifliğin inşası ve bozulması konularını bir araya getirmeyi hedefler. Önceki bölümlerin araştırma sonuçları, elde edilen bulgular ve tartışmalar tezin araştırma sorusunu yeniden ele alan ve bu amaca yönelik üretilen ilişkisel bir tablo ile bir araya getirilerek bütüncül bir şekilde incelenir. Ortaya çıkan çapraz ilişkiler ve etkiler üzerinden elde edilen sonuçlar tartışılırken, gerek müelliflik kavramının gerek mimari stüdyo kültürünün içindeki çok sayıda değişkenin bir araya gelişlerinden bu konuda üretilebilecek pozisyonların çokluğu göze çarpar. Bu bütüncül tablo içinde değerlendirilen birikim ve tartışmalar ile alternatif müelliflik modellerine dair bir takım kabuller çürütülürken, mimari stüdyo pratiklerinde giderek yaygınlaşan alternatif müelliflik yaklaşımlarının pedagojik niyetleri ve uygulamalarına dair eleştiri üretilebilecek bir altlık elde edilir. Tez boyunca sürdürülen tartışmalara dayanarak söylenebilir ki, mimari müelliflik mimari üretim ilişkilerinde disipliner otorite ve kontrol mekanizmalarını oluşturmak ve sürdürmek amacıyla kurgulanmış bir ilişkiler ve değerler bütünüdür. Bunun yanı sıra, tekil mimar müellif figürünün ötesinde, üretim, temsil ve aidiyet ilişkilerini çoğaltan, mimari ürünleri ve süreçleri çoğulcu, paylaşımcı, esnek ve dönüşüme açık yönlerine eğilerek mimarlık bilgisini ve süreçlerini farklı öncelik, uygulama ve kapsamlarda çeşitlendiren çok türlü mimari müelliflik kurguları bulunmaktadır. Güncel tekno-kültürel gelişmelerle yaygınlaşan çoğulcu ve açık uçlu pratikler çeşitli alanlarda yeni ekonomik ve yasal düzenlemelere yol açmış, bu sayede bilginin mülkiyeti, erişilebilirliği ve çoğalması konusunda daha kapsayıcı, entellektüel ve yaratıcı üretim olanakları halen bireyin haklarını da görünür kılacak şekilde düzenlenebilmektedir. Müelliflik olgusu, mimarlık bilgisi, mimari stüdyo kültürünün kesişiminde her bir alanın çok katmanlı veri ve olasılıkları gereği bu çeşitlilik kaçınılmazdır, gereklidir ve giderek artacağı öngörülmektedir. Sosyo-ekonomik bir icat olan müelliflik kurumunun güç ilişkileri ve kapsamında baskın etkisinin süreceği ön görülse bile, mimarlık disiplininin ve müelliflik kavramının sınırları çözülmekte ve mimarlık eğitimi için önemli ve yeni bir araştırma alanı ortaya koymaktadır.Mimari stüdyo içindeki ritüelistik gelenekler bir şekilde varlığını sürdürmeye devam edecek de olsa, mimari tasarım pedagojisinin yakın gelecekte çok büyük dönüşüm ve açılımlara gebe olduğu kaçınılmazdır. Bu durumda müelliflik kavramının mimari tasarım eğitiminden başlayarak sorgulayıcı bir şekilde ele alınması, mimarlık alanının sosyal, etik, politik yaptırımları, bilgisi ve etkinlikleri üzerine büyük etkisi olacaktır. Bu anlamda örgütlenecek her yeni mimari müelliflik kurgusunun her seferinde eleştirel olarak yeniden ele alınarak eleştirel olarak değerlendirilmesi şarttır, hem mimarlık bilgisinin çoğalması hem de mimarlık eğitiminin rolü açısından büyük önem taşır. Architectural authorship is a fundamental yet puzzling issue that underpins the discipline's ethical, political and social stance with implications not only on the practical, artistic and intellectual qualities of architectural outcomes, but also on the humanistic concerns and practices that architectural processes evoke in a range of societal scales. As a primordial and ossified principle of architectural discipline, authorship, and all its reformulations, needs to be repeatedly scrutinized in all facets of architectural thinking and production, including architectural education, for its inherently complex, diverse and fluctuating nature and resultant impacts.The primary aim of this thesis is to inquire the role of architectural education, specifically of architectural design studio, in the ways in which conventions of architectural authorship are built and challenged. By critically unveiling architectural design studio's hidden or explicit pedagogical agendas, strategies and methods in making and breaking authorial constructs, it is expected to shed light on creative and social potentials which otherwise may be overshadowed by conventional authorship culture that dominates architectural production. The thesis dwells on two hypotheses; first that culture of architectural education in general is still widely governed by conventions based on 15th century construction of the singular-heroic-genius `author` figure of the architect, and second that architectural design studio, located at the heart and head of architectural education, is a pedagogical instrument where authorship roles, relationships and performances are constructed and exercised long before architectural practice.Based on these hypotheses, it is aimed to scrutinize, understand and criticize how architectural design studio pedagogically performs in building, maintaining (making) as well as alternating and diffusing (breaking) certain authorship norms. In the light of authorship question, it is intended to execute a critical inquiry on the reformulations of authorship and disclose potentials of architectural education that are often suppressed by conventional authorship norms outlived through the rituals of traditional design studio culture.Construction of the architect as an author figure has been foundational for architecture becoming an autonomous discipline and its consequent institutionalization since 15th century. Architectural culture has long been deployed by a network of author-related concepts such as authorship, authority, authenticity and authorization that define, build and prevail a cultural, social, economical and legal ecosystem in which rights, benefits and responsibilities of the architect are governed in accordance with prevalent norms and paradigms. Although the quest for authority has preserved its centrality in architectural discipline, the legally prescribed and structured authorship norms have not always been competent with the complexity of architectural knowledge, nor the collective, multi-layered nature of architectural practice. Particularly in the light of technologically driven, socio-economic and cultural paradigm changes of the 20th century, deep power structures regarding the governance and proprietorship of cultural and intellectual commons are put into question. Inspired by the crisis on authorship conventions, a growing tendency has forced the exploration of alternative modes of authorship in various creative fields, including architecture, and consequently in architectural design studio. This research relocates architectural design studio, an epitome of architectural discipline and culture, in a vectorial field of forces raided both by the authoritarian urges to control, govern and dominate, and by the counter forces that expose, dissolve, transform and transgress the stiffened disciplinary boundaries of architectural knowledge and its practices.Mainly, the research interest on architectural authorship in design studio culture dwells on three grounds; first, the efforts that build and maintain the conventional singular heroic figure-of-the-architect, second, the critical inquiries into alternative authorial practices in architectural education stirred by the authorship question, and third, an investigation of both efforts conjoined and entangled in an amalgamated evaluation and criticism.Beginning with an inquiry into the making of authorship in architectural design studio, the thesis initiates with a theoretical and historical background on architectural authorship in which fundamental concepts from the two fields of architecture and authorship are surveyed in relation. By selecting and matching four sets of concept pairs from both fields, the paradigms behind the formation of architectural authorship are conceded, revealing the latent and unquestioned relationships, intentions, motivations and the role of myths, disciplinary and institutional regulations etc. in their establishment. Followingly, traditional studio culture is examined in its conventional utilization of pedagogical instruments, design tools, environments, relationships, myths and rituals in developing authorship-related behaviors. Benefiting from the educational concept of hidden-curriculum, architectural design studio's authorship-related conventions are deciphered, outlined and discussed in detail.The third chapter investigates design studio pedagogies that challenge, transform and break authorship conventions in the light of authorship question. A literature review on critical theory and creative practices complement and contextualize design studio pedagogies that are influenced by similar practices and discourses, as well as critics such as Benjamin, Barthes, Foucault, Eco. As a survey method, authorship-challenging concepts from various creative practices are collected in a lexicon and placed on a polar map for a collective reading of tendencies, densifications, divergences and polarizations of modes, methods, tools, characters etc. of alternative authorship practices. Subsequently, the inquiry is redirected into architectural design studio practices that attempt to alternate architectural authorship. A selection of 1930's onwards architectural design studio instances from various cultural or geographies contexts, that question, challenge or alternate conventional singular-genius-heroic figure-of-the-architect are collected and scrutinized by way of investigating which authorship-related design studio convention they challenge(strategy) and how they challenge it(tactics). These instances are grouped according to their strategic aims and employment of tactics that serve them. Evaluating these instances reveal the multiplicity and complexity of counter-positions to conventional architectural authorship in design studio.Although the study launches on a dialogical separation between making and breaking authorship for practical reasons, these two agendas are not considered as a dichotomy, but as a complex, intertwined and evolutionary continuum. It is considered that historical continuities of architectural design studio culture substantially coexist and collide with radical breaks from it. Therefore, on the fourth chapter, findings from separately handled perspectives (chapters) are amalgamated into a complex cross-relational chart, revealing a multitude of intertwined viewpoints and approaches, which allow the research question to be critically re-evaluated and discussed in a holistic manner. Eventually, based on the overall inquiries in this thesis, it is debated that the notion of authorship, as an invented socio-economic mechanism, needs to be rethought both in its predicaments and potentials for architectural knowledge, its social, ethical, political implications and expendable array of actions. It is speculated that at this intersection of architecture, authorship and education, the future of architectural authorship and architectural design studio pedagogy are prone to diverse new possibilities, yet each reiteration of authorship needs to be skeptically received to ensure potential openings in architectural culture.
Collections