Muğlaklık kavramı üzerinden mekânsal olanaklılık hâlleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Muğlaklık kavramı ve getirdiği açılımlar, bu tez çalışması kapsamında sorunsallaştırılarak, mekânı dönüştürmenin bir aracı olarak ele alınacaktır. Kesin ve alışılmış olan bir döngüde farkındalıklarından uzaklaşan beden ve zihinde izlenimlere, çağrışımlara, yorumlamalara, anlamlandırmalara, varoluşun olasılıklarına ve muğlak hâline alan açmak, konfor alanından çıkmak zihin ve bedeni nasıl etkiler? Sorusu merak uyandıran bir konuyu açmış olup; öngörülemezlik ve belirsizlik durumlarını mekân ile ilişkilendirmek ve bu bağlamda konuyu kurcalamak için tetikleyici olmuştur. Beden ve zihin, hızlı bir şekilde alışacağı, sürekli yeni ve farklı şeylerle karşılaşmayıp, kontrol kaybı yaşamayacağı şeylerin içinde kalmak için çabalar. Tanımlanan sınırları ve engelleri zorlanmazsa ve kontrolü sarsılmazsa aynı zeminde kalmaya devam eder. Çünkü edinilen deneyimler, beden ve zihnin sınırlarını çizer aslında. Sınırların kesin ve belli olduğu durumlarda yaşanılan deneyimler giderek sıradanlaşır, artık herhangi bir özelliği kalmayan deneyim, uyarıcı niteliğini kaybeder. Belirli bir deneyimi dikte eden, alışılagelmiş mekân anlayışını muğlaklık ile kırarak, farklı katmanlar, anlamlar barındıran bir hâl ve yeni açılımlar yaratma arayışı, bu çalışmanın motivasyonunu oluşturur.Mekânın anlamı, insanlık ve düşünce tarihi değiştikçe, ölçülebilir matematiksel üç boyutunun dışında başka boyutlara taşınmıştır. Tartışmalara önemli katkıları olan düşünürler sayesinde mekân ve yere ait düşünceler yeniden kurulmaya başlamıştır. Artık mekân, sadece somut ve mutlak bir şey değildir. Varoluşumuzu tamamladığımız, basit ve edilgen olmayan, etken bir kavramdır. Kartezyen bağların çözülmeye başladığı mekân, olası anlamların giderek büyüdüğü, çoğaldığı başka/yeni bir mekâna dönüşmüş ve deneyim ile bütünleşmiştir. Uzun ve karmaşık bir tarihi olan deneyim kavramı, düz ve yan anlamlarıyla birlikte sonsuz esnekliğe sahiptir. Deneyim kavramı zaman zaman birbirine denk düşen, zaman zaman ise çekişme hâlinde olan, birbirinden farklı yeni anlam ve düşüncelere açılan, sürekli yayılıp genişleyen bir anlam zinciridir. Çalışmada, sıradanlaşan mekân deneyimi yerine çoklu anlamlar-potansiyeller barındıran, gömülü potansiyellerin açığa çıkmasına izin veren bir deneyim arayışına 'muğlaklık' kavramı üzerinden bakılacaktır.Belirsiz- muğlak olan, 'şeylerin' insan zihninde yeniden inşasını mümkün kıldığı için mekân ile kurulan ilişkileri olasılıklar dünyasına dönüştürür. Muğlak mekânın yarattığı deneyim, tekrar tekrar müdahil olmaya, yaşanmaya açık, tamamlanmamış yapısıyla, bireyin mekânla kurduğu ilişkinin zihinsel boyutunda genişlemeye alan bırakır. Bu sayede mekân ve birey arasındaki bağ güçlenirken, bireyin mekânı bütüncül şekilde kavrayışının yolu açılır. Daha zengin ve derin bir iletişimi yakalayan kullanıcı, kendi yönünü, bağlantılarını, bakış açılarını seçip yapılandırdığı muğlak mekânda bir arada bulunan ama birbirine alternatif, farklı yorum olasılıklarını da görme olanağına sahiptir. Muğlaklık ile birlikte potansiyeller artar, deneyimler farklılaşır. Bütününü algıladığımızı düşündüğümüz; ancak, sürekli yenilenen kapsayıcı bütünlük, derin bir anlam yelpazesi sunar ve bize her seferinde farklı bir deneyim yaşatır. Aynı mekânda gerçekleşen olaylar giderek çoğalmakta, birbirinden farklı katmanlar üst üste yığılmaktadır. Mekânı tanımlayan farklılıklar, birbirinin içine geçmiş bu farklı katmanlardır. Bu katmanların her biri farklı bir yaşanmışlığa gönderme yapar. Tekrar, farklı şekillerde deneyimlenmeye açık yapı, mekânsal belleğin katmanlaşıp derinleşmesini sağlar. Çok çeşitli katmanlardan oluşan mekân algısı, kendiliğinden ve beklenmedik şekilde olanaklar sunarken, 'deneyime' çeşitlilik katar. Muğlak mekânın her seferinde farklı şeyler sunması, anlama sürecinin etkileşimli doğasına dayanır. Her defasında farklı deneyimler yaşatma potansiyeli olan yapılar, dolaysız buluşmalara fırsat sunan alanlardır.Kesin olmayan sınırları ve belirsiz anlamları ile çağrışım alanı olan muğlak mekân, farklı deneyimler yaşanmasına izin veren yapısı ile ilişkisel açılımlar yaratır. Mevcut mekân kavrayışlarına bir alternatif olarak beliren muğlak mekan, mekânsal deneyimin farklı olasılıklarının açığa çıkmasına izin verir. Mekân, tek bir deneyimi empoze etmek yerine mekânsal deneyimin farklılaşmasını sağlayan eylem olasılıkları sunar. Olanaklılıklarla sarmalanmış mekânsal deneyim, farklı mekânsal kurguların oluşmasını sağlar. Belirsiz, öngörülmemiş ve kendiliğinden oluşan eylemlerle oluşan olanaklılık hali, eksik, imkan ve bağsız kavramları ile karşılık bulduğu mekânsal durumlar üzerinden tartışmaya açılır.Her attığı adımı, yöneleceği yolu insana dikte eden otoriter yapı, mekânı anlamlı hâle getiren düşünceleri tek tipleştirir, dallanıp budaklanmasına izin vermez. Gereksinimden ve belirli olma durumundan arındırılmış mekân, yorumlama özgürlüğü sunar. Değişikliklere kapalı olan mekân yerine, ilişkiler arası bağlantıları mümkün kılan, alışılana benzemeyen ve arada olanın üretimine izin veren muğlak mekân, farklı olanın üretiminde etkin rol üstlenir ve bu durum olanaklılık çerçevesinde tartışılır. Muğlak mekânda oluşan çoklu/heterojen ilişkilenme biçimi anlamların birikip, üst üste bindiği bir palimpsest mekân yaratır. Kişisel deneyim yoluyla kavranan 'muğlak mekân', öznenin genelleştiği bir deneyim sunmaz. Mekân, artık özneyi kendinden söküp atmaz; onunla birlikte bir duruş sergiler. The concept of ambiguity and its initiatives will be problematized and addressed as a tool of transforming the space within the scope of this thesis. How does opening space for associations, interpretations, sense making, the possibilities and the ambiguous state of existence, getting out of the comfort zone in the body and mind that has grown away from its awareness in a precise and accustomed loop affect the mind and the body? This question has opened a thought-provoking topic and had a triggering effect regarding the association of the states of unpredictability and uncertainty with the space and in this sense for meddling with the subject. The body and the mind strive to remain where they will not continuously be faced with new and different things and lose control. If its defined boundaries and impediments are not forced and its control is not threatened it keeps its ground because the experiences actually draw the boundaries of the body and the mind. The experiences had in situations where the boundaries are strict and determined gradually become ordinary and an experience that no more has a special property loses its stimulating quality. A pursuit of creating new expansions and a state that involves different layers and meanings by changing the habitual space understanding that dictates a certain experience through ambiguity constitute the motivation of this study. The meaning of space has been moved to dimensions other than the measurable mathematical three dimensions as the history of humanity and thought changed. Thanks to the scholars who had important contributions to the discussions, thoughts regarding space and place started to be re-established. Space is not something concrete and unconditional any more. It is a concept with which we complete our existence, which is not simple and passive but active. The space where Cartesian bonds started to dissolve turned into another/new space where the possible meanings gradually grew, reproduced, and became integrated with the experience. The concept `experience,` which has a long history, has an eternal flexibility together with its denotations and connotations. The concept `experience` is a chain of meanings, which sometimes correlate and sometimes conflict, expands to new meanings and thoughts and continuously spreads and enlarges. In the study, instead of the habitual space experience, a search for experience that comprises multiple meanings-potentials and enables the manifestation of embedded potentials will be treated based on the concept `ambiguity.` The indefinite-ambiguous thing turns the relations established with the space into a world of possibilities because it makes the reconstruction of `things` in human mind possible. The experience created by the ambiguous space leaves space for enlargement in the cognitive dimension of the relationship that the individual establishes with the space, with its structure, which enables intervening again and again, is open to be lived and incomplete. While the ties between space and individual are strengthened, the way to comprehend the space holistically is opened for the individual. The user capturing a richer and deeper communication has the chance to see different interpretation opportunities that coexist but pose alternatives to each other in an ambiguous environment where s/he chooses and structures his/her own way, connections and viewpoints. Together with ambiguity, potentials also increase and experiences become distinct. The inclusive integrity, which we think we comprehend entirely but constantly renewed presents a deep range of meanings and enables us to have a different experience each time. The incidents occurring in the same environment constantly increase and different layers overlap. The discrepancies defining the space are these different layers that have intertwined. Each of these layers indicates a different life experience. A structure that is open to being experienced anew in different ways enables the spatial memory to stratify and deepen. The space perception, consisting of various layers adds variety to the `experience,` while presenting spontaneous opportunities unexpectedly. That the ambiguous space presents different things every time is based on the interactive nature of the process of understanding. The structures that have the potential to make one experience different things every time pose an area of relations that enable immediate meetings.That many concepts such as temporariness, uncertainty and spontaneity have been started to be discussed within the scope of architecture has carried the relationship between space and body to different dimensions. The tendency towards a stratified understanding of space is the indicator of transition to a new era. The structure of the space started to transform together with making room for the ambiguous and therefore an environment enabling the formation of open-ended productions and different possibilities was formed. The concept of ambiguity, as an alternative that carries the understanding of space one step further, was discussed as a way to discover the possibilities regarding spatial experience. That the actions and activities to take place in the space were variable and unpredictable was seen as the main dynamics forming the state of possibility and the spatial cases, which the state of possibility formed correspond to were questioned with the concepts `lack,` `affordances` and `loose.` The space, which has its own rules and hierarchies and keeps the activities under control, violates the body of all its rights of creativity. However, the creative process necessitates the act of unlimited thought and dreaming, the building of new assumptions and being able to set out on a productive journey freely. While the body disappears in spaces, which do not enable its privatization, without being involved in an experience and appending its creative signature, the independent space with lack and affordances penetrates into the experience with different rules and enables being pluralist and creative. While the individual forms his/her own stories with his/her experiences, what s/he keeps in his/her memory and his/her dreams and fantasies accompanying him/her, s/he leaves a gamily trace in the space. The characteristic of ambiguity was considered as a way to treat the space productively with the state of possibility it forms, in opposition to the negative effect it associates. It was examined as a factor that can make a contribution deepening the understanding of experience, denying the existing delimitative thoughts and demanding producing the new ones. Just as the meaning of space will remain incomplete without the body, a life without space cannot be considered for the body; the body and the space generate and transform each other through lifetime. Ambiguous space is a new way to create thoughts, which will provide the opportunity for new and different expansions regarding space production. The ambiguous space, which differentiates with experience has an indefinite context. The ambiguous space is in the experience itself. The ambiguous space, which is an area of plurality even for a single body, creates multiple associations, different meanings with different bodies' different states of experiencing and involves many stories. The different qualities of ambiguity and space are discovered and revealed by the body; therefore, the special relationship between the space and the body engaged in a dialogue is reestablished. The ways of thinking imposed upon the styles of action and production are transformed. The space formed by developing thoughts intersecting with each other constitutes a multifaceted story consisting of different themed pieces and diversifying extensions. On the other hand, an organic space, which may form the basis of unplanned simultaneous events ensures that we reconsider and extend and better understand many concepts regarding space and spatial experience. The body, which moves in a space with more creative freedom and is restricted less by outer conditions, gathers the events taking place in the space together as `experiences`. The space being a process of creating with differences ends according to a certain perspective whereas it pursues according to another. The understanding denying the familiar connections steered away from the ascribed single meaning to the space and the understandings that are customary, automatic and that generally have a logical and functional approach. The combinations, which are articulated in a way that will develop surprising creativities instead of programmed and controlled areas and allow reversals and changes increase. The actions that complement each other with undetermined connections enrich the meaning of the space. As a result, we can state that a new interface and a space with a different dimension may be a mediator to see the space which takes us to a freer journey of discoveries full of associations distinctively. A structure dictating a person each step s/he will take and the route s/he will gravitate towards standardizes the thoughts that render a space meaningful and does not allow them to ramify. A space freed from requirement and being definite reveals the freedom of interpretation. Rather than a space that resists alterations, a space that makes connections between relations possible does not resemble what is accustomed to and enables the production of what is in-between plays an active role in the production of what is different. The multiple/heterogeneous way of association that takes place in ambiguous space leads to the formation of a palimpsest space in which meanings accumulate and overlap. The `ambiguous space` comprehended through individual experience does not present an experience where the subject becomes general. The space does not eradicate the subject but stands with it.
Collections