The perceptions of old age in the narratives of 65+ women
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Başkalarına bağımlıyla insan, toplumsal hayatla ilişkisiyle güven ve anlam arayışındadır. Yaşlılık insanın yaşadığı birtakım değişikliklerden ötürü bu ihtiyacı daha çok hissettiği bir dönemdir. Bu dönemi anlamaya insanın öznelerarası ilişkileriyle başlamak bize yaşlılık algısının inşasında insanların hayatlarıyla ilgili önemli bilgiler verir. Bu bağlamda, bu çalışma, orta sınıf, görece bağımsız, beş vakit namaz kılan İstanbul'da kendi evinde yaşayan 65 yaş üstü 13 kadının tecrübesiyle yaşlılık mikro sosyolojine bir katkıdır. Bu araştırma, dindarlık ve yaşlılık arasındaki ilişkiyi ölçmekten çok, araştırmacının rolünü gözardı etmeden bu kadınların anlam verme süreçlerini takip etmeye çalışmaktadır. Çalışma, Herbert Blumer'in sembolik etkileşim teorisini Elias'ın yaşlılık anlayışıyla birleştirerek yaşlılığı fenomonolojik anlayışla inceler. Kadınların hayat hikayelerine anlatı analizi yaparak şu üç ana algıya ulaşmıştır: fiziksel ve mental bağımlılık olarak yaşlılık, umutsuzluk ve imkan karşıtlığında yaşlılık ve yalnızlık olarak yaşlılık. Kadınların yaşlılığın anlamıyla oluşan davranışlarına bakarak, bu anlamlara yol veren toplumsal ilişkileri sorgulamaktadır.Anahtar Kelimeler: yaşlılık, anlatı analizi, yaşlanmanın kadınlaşması, muhtaçlık, yalnızlık, sembolik etkileşim. As an interdependent being, human seeks security and meaning through his interactions with his social world. Old age is a period in which this need can be felt more due to some changes that a person encounters. In order to grasp this period, starting from intersubjective relations of people may bring about significant information about the lives of people for the construction of old age perceptions. In this respect, this study is a contribution to the micro-sociology of old age for showing the different aspects of it through the experiences of thirteen middle-classed, relatively independent women who are 65 and more years old, perform daily praying and live in Istanbul in their homes. Rather than measuring the relationship between religiosity and being old, it tries to follow the meaning-making process of these women without undermining the role of the researcher herself. It is based on a phenomenological understanding of old age by using symbolic interactionism of Herbert Blumer by combining it with Elias' approach to old age. By making narrative analysis of life stories of women, it concludes that there are three major perceptions: old age as a physical and mental dependency, old age as despair vs. opportunity, and old age as loneliness. By looking the actions of women which are the results of the meanings of old age, the study questions the social interactions that give away these meanings. Keywords: old age, narrative analysis, feminization of aging, dependency, symbolic interactionism
Collections