The janus faces of evil
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Günümüzde kötülük kavramına kendi içinde belirli bir şey gibi muameleedilmektedir ve böylece kötülük etiğin nasıl olması gerektiğini belirler. Badiou'nünsöylediği gibi, günümüz felsefi ve siyasi söylemlerinde kötülük `kendini açıkça veherhangi bir şüpheye mahal vermeyecek biçimde ortaya koyan' bir şeydir ve bu`açıkça ortada olma' sorunludur. 11 Eylül sonrası kötülük söyleminde, bu tür birkötülük anlayışı, kötülüğün `karmaşık meseleleri bulanıklaştırmak, özgün düşünceyikısıtlamak ve kamusal tartışmaları engellemek için bir tür siyasi araç' olarakkullanılmasına neden olmuştur, ve bu da ancak kötülüğün tüm formlarının `kendiniaçıkça ortaya koyan', tamamen depolitik bir şey olarak sunulmasıyla yapılabilmiştir.Bu çalışmada, kötülüğün bu `açıkça ortada olma' halini eleştirmek için önceArendt ve Bataille'ın birbirlerine karşıt görüşlerini ortaya koyarak, çağdaş düşünceninkötülüğe yaklaşımı çerçevesinde bir tartışmayı yeniden inşa ediyorum. Bu tartışmanınyirminci yüzyıl kötülük anlayışlarının bütününü temsil eder nitelikte olduğunusavunuyorum. Bu anlayışlardan biri kötülüğü yüceltir, diğeri kötülüğü mistikgörüntüsünden çıkarırken, her iki anlayış da karakteristik olarak kötülüğü depolitizeeder. Bataille da Arendt de araştırmalarına uç noktada politik noktalardan başlasalarda, kötülüğün `ötekileştirilmesini' şart koşan, depolitik, neredeyse `doğal' kötülükanlayışları önermek eğilimindedirler.Bunun ardından, kötülüğün daha derin bir kavranışına işaret etmek amacıyla, Zizek veBadiou'nun post-modern şiddet olaylarını eleştirmeye yönelik ortak çabalarını elealıyor, ardından kötülüğün `depolitize' kavranışlarına cevaben, açıkça `politize'kavranışlarını geliştirme görevini, Zizek'le birlikte nasıl yerine getirebileceğimizigösteriyorum. Today, evil is treated almost like a definitive thing in itself and determineswhat ethics should be. As Badiou states, in our philosophical and political discoursestoday, evil is `self-evident?, and this `self-evidence? is problematic. In post-9/11discourses on evil, such conceptions of evil have resulted in the use of evil `as apolitical tool to obscure complex issues, to block genuine thinking, and to stifle publicdiscussion and debate?, and this was possible only if all forms evil were taken as `selfevident?,and completely depolitical.In this study, to criticise this `self-evidence?, I first reconstruct a debate withinthe contemporary critical approaches to evil by presenting Arendt?s and Bataille?sopposing conceptions. I take this debate as representative of the twentieth centurycritical discourses on evil. While one of these conceptions sublimates, and the otherdemystifies, characteristically, both of them depoliticize evil. Although both Batailleand Arendt begin their inquiries from utterly political positions, they both tend todefine a `depolitical?, almost `natural? conception of evil that requires the `othering?of evil.After that, to point out to a more sophisticated conception of evil I sketch outSlavoj Zizek?s and Alain Badiou?s joint attempt to criticise post-modern acts ofviolence to show how with Zizek we can accomplish the task of proposing explicitly`politicised? conceptions of evil in response to its depoliticized versions.
Collections