Sa`dâbâd: The social production of an eighteenth-century palace and its surroundings
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
III. Ahmed'in 1722'de Kağıthane'de inşa edilen Sa?dâbâd'ı konu alan modern tarih yazınının ekseriyeti bu yazlık sarayı Lale devrinin açık bir mimari tezahürü kabul etmektedir. Buna göre Sa?dâbâd'a ilişkin iki temel önkabul bulunmaktadır: Evvela Sa?dâbâd, saray çevresinin tertiplediği ziyafetlerin başlıca mekânı olduğundan Osmanlı elitlerinin zevk ve sefahat düşkünlüğünün simgesi olarak değerlendirilir. İkinci olarak ise, Fransız Barok sarayları örnek alınarak inşa edildiği düşünüldüğünden, Sa?dâbâd, Osmanlı İmparatorluğunun Batılılaşma sürecinin miladı olarak kabul edilir.Bu çalışma Sa?dâbâd'ı Lefebvre'in geliştirdiği toplum tarafından kurgulanan mekân (socially produced space) kavramı üzerinden ele alarak söz konusu yaklaşımlara karşı çıkmaktadır. Sarayın mimari özellikleriyle buna ilişkin kaynakların ve bu bölgedeki yerleşik yaşam alışkanlıklarının, Osmanlı arşivlerinden, vakayinamelerden, şiirlerden ve Avrupalılar tarafından kaleme alınmış seyahatnamelerden yola çıkarak gerçekleştirilecek çok katmanlı bir analizi söz konusu mekânın padişahın manen ve madden varlığının tecessümü olduğunu ortaya koyacaktır. İmparatorluğun tüm ihtişamının şenlikler vasıtasıyla sergilendiği bir sahne olarak Sa?dâbâd padişahın meşruiyetini vurgulayarak merkezden uzak güçler üzerindeki iktidarın pekiştirilmesine hizmet etmiştir. Bununla birlikte, mimari söylem analizinin gösterdiği üzere Sa?dâbâd yalnızca Avrupalı gözlemciler tarafından Fransız örneklerinin bir taklidi olarak kabul edilmektedir. Halbuki söz konusu dönemin Osmanlı kaynaklarında bu saray Türk-Fars kültür geleneğinin bir şahaseri olarak değerlendirilmektedir. Üstelik, sarayı çevreleyen mesire yerleri, şehrin diğer bölgelerine nazaran toplumsal ve ahlaki baskıların daha az hissedildiği bir kamusal alan yaratmıştır.Sa?dâbâd'ın böyle bir mekânsal analizi bize, mimarinin tek başına verebileceğinden daha zengin bir anlayış kazandıracağı gibi erken on sekizinci yüzyıl Osmanlı dönüşümünü Osmanlının çöküş ve batılılaşma sürecine ilişkin önyargınlardan bağımsız bir biçimde değerlendirmemize de yardımcı olacaktır. Most modern history writing on Sa?dâbâd, the summer palace of Ahmed III constructed at Istanbul?s Kâğıthane valley in 1722, has regarded the palace as the architectural manifestation of the Tulip Age per se. As a result Sa?dâbâd has become associated with two stereotypical tropes: firstly, because Sa?dâbâd was a major location for courtly feasts it is regarded as the place where the Ottoman elite indulged in a luxurious and morally corrupt lifestyle. Secondly, since Sa?dâbâd is held to be an imitation of French baroque palaces, it has become a symbol for the beginning of Westernization in the Ottoman Empire.This study challenges these assumptions by conceptualizing Sa?dâbâd as a socially produced space in the Lefebvrian sense. The multi-layered analysis of the palace?s built form, the discourses related to it and the social practices enacted in and around it using Ottoman archival material, chronicles and poetry as well as European travelogues reveals that the dynamic in fact underlying the space of the palace was sultanic visibility and display. As a stage where imperial pomp unfolded during festivities, Sa?dâbâd served to uphold sultanic legitimacy and to bind lesser power holders to the centre. Moreover, the analysis of architectural discourse shows that Sa?dâbâd was regarded as an imitation of French models only by European observers. Ottoman observers saw the building on the contrary as the culmination of a Turko-Persian cultural tradition. Furthermore, the meadows surrounding the palace constituted a public space, where moral and social norms were less strictly enforced than in other parts of the city.This spatial analysis of Sa?dâbâd adds to our understanding of the multiple and even contradictory meanings architecture can carry, as well as throwing a different light on early eighteenth-century Ottoman transformations beyond the stereotypes of Ottoman decline and Westernization.
Collections