Gündelik faşizmler: Modern burjuva toplumunda kötülük ve gündelik yaşamda kötülüğün yeniden üretimi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'yle birlikte Türkiye'de toplumsal, siyasi ve iktisadi ilişkilerin tümüyle değişmesi, bir anlamda altüst olması gündeme gelmiştir. Bu zorunlu değişim Türkiye için her anlamda büyük farklılıklar yaratan bir kırılma noktasıdır. 12 Eylül Askeri Darbesi yoğun bir şiddet kullanarak her alanda muhalif olanı susturmuş, içeriye almış, kapatmış, dışarıda kalanlarsa bu şiddetin yarattığı korku ortamında sessizliğe gömülmüştür. Bu sessizlik ve korku ortamıyla açılan yoldan usulca gelen ve yalnızca iktisadi değil, yaşamın tüm alanlarında belirleyici olma iddiası taşıyan bir sistemle tanıştı Türkiye toplumu: Neoliberalizm. Şiddet ve baskının getirdiği sessizlik ortamında `Gülme Sırası Bizde` diyebilme cesaretini bulan sermaye sınıfı, neoliberal politikaları sürekli kılacak yasal tedbirlerle birlikte çalışma yaşamı üzerinde bütünüyle belirleyici olmuş ve dünyada 80'lerde hakim kılınan neoliberal politikalara eklemlenmiştir. Bu tezde, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'yle işbirliği yaparak Türkiye'ye giriş yapan neoliberal sistemin getirdiği iktisadi ve sosyal yapının, düşünme ve anlayış biçimlerinin, üretim ve tüketim alışkanlıklarının insanı paylaşım ve dayanışmadan uzak bir dünyada, rekabetçi, çıkarcı ve acımasız ilişkilerin içinde yaşamaya ittiğini ve bu tarz ilişki biçimlerinin sonuçları itibariyle kötülük olduğunu iddia ediyorum. Neoliberalizm yalnızca iktisadi bir sistem değil, aynı zamanda yaşama bütünüyle egemen olma iddiası taşıyan bir sistemdir. Bize önerilen bu `Dünyanın Yeni Aklı`nda dostluğa, paylaşıma, dayanışmaya yer yoktur, kazanmak ve hakim olmak belirleyicidir. Tüm evreni ve dolayısıyla insanı bir kaynak olarak gören neolibeal sistem, insanın da kendisini bir kaynak olarak görmesini, bir tüketici olarak kabul etmesini olanaklı kılmıştır. İnsanın bir kaynak olmaktan çıkmasını ve kendisiyle birlikte tüm dünyayı da yiyip bitirecek bu kâr ve kazanma hırsından kurtaracak şeyin yine insanda olduğunu hatırlamak gerekiyor. Bu yıkıcı ilişkilerden kurtulabilmenin yolu olarak da bu tezde önerilen: Neoliberal sistemin telkin ettiği yaşam ve düşünce evreninden çıkabilmek, yeni ve yıkıcı olmayan ilişki biçimleri üretebilmek için neoliberal normativitenin öznellik biçimlerinin aşılmasıdır. Tarihsel süreçte potansiyel olarak var olan birçok düşünce ve yaşam biçiminin yeniden fark edilmesi, çoğulluğu ve zenginliği teşvik eden yaşama ve anlama biçimlerinin yeniden fark edilmesi, neoliberal aklın yarattığı sınırsız tüketicilik evreninden çıkabilmenin bir yöntemi olabilir. Anahtar Kelimeler: 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, Şiddet, Otorite, İtaat, Neoliberal politikalar, Kimlikler, Normatif Değerler, Çoğulluk. Following the 12 September 1980 coup d'état, the social, political and economic relations have completely changed in Turkey – in a sense, they have turned upside down. This forced change has been a breaking point for the country. The 1980 Turkish coup d'état by its intense violence silenced the dissentient groups in all areas and imprisoned them, whereas the ones remained outside lapsed into silence in a climate of fear. As this climate of silence and fear has quietly paved the way for a system which would claim to be decisive in not only economic but all spheres of social life, the Turkish society has met with neoliberalism. The capital-owning class, which was encouraged enough to say `it is our turn to laugh`, has become totally decisive on the working life with the help of the legal measures that perpetuate the neo-liberal politics, i.e. the dominant policies of the 80 in the world. In this thesis, I argue that the economic and social structures, forms of thinking and understanding, and the habits of production and consumption, which are all brought by neoliberalism introduced in Turkey in cooperation with the 12th September 1980 coup, have pushed humans towards competitive, selfish and cruel relations in a world which is stranger to sharing and solidarity; and, as I claim, these sorts of relationships are evil due to its consequences. Neoliberalism is not merely an economic system but it also claims to be completely dominant in life. Within this new mind of the world there is no place for friendship, sharing, and solidarity whereas the determiners are winning and dominating. The neoliberal system, which perceives the whole universe and humans as a source, has enabled humans to perceive themselves as sources and consumers as well. One should remember that the possibility for humans being no longer a source is again in humans' hands, as well as the possibility of getting rid of the ambition of making money and profit which would consume the entire world together with humans. This study suggests as the method of escaping from these devastating relations to overcome the forms of subjectivity of the neoliberal norms that will help to leave the universe of life and thought indoctrinated by neoliberal systems and to create new and nondestructive relation forms. Rediscovering many thoughts and ways of live that have potentially existed in history and the forms of living and understanding that promote plurality and richness can be used to escape from the neoliberal mind and its universe of unlimited consumerism.Key Words: 1980 Turkish coup d'état, Violence, Authority, Obedience, Neoliberal politics, Identities, Normative Values, Plurality.
Collections