Bir içe kapalılık ve dışa açık olma hali olarak adalık ve ada hakkı: İstanbul adaları ve Burgazada örneği
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
'Adalık', adanın mutlak ıssızlığı ile fiziki, toplumsal ve sosyal olanı kendi içinde eritecek bütünlükte tanımlayan bir düşünme aracı / kavramsallaştırması olarak bu tezin merkezinde yer almaktadır. Kavramın kapsadığı alan ile mekânsal olanın sınırlarının birebir örtüşmesi, konu edinilen meselenin özgünlüğünü oluşturmaktadır. İlk bölümde sözü edilen kavramsallaştırmanın bizatihi kendisi yazınsal bir pratiğe dönüşmüştür. İkinci bölümde ise, İstanbul Adaları'nın tarihsel anlatısına, takımadanın ıssızlığının zedelendiği 18.yy'dan itibaren genel tarih anlatısının konsantre hallerini sunduğu biçimiyle yaklaşılmıştır. Anlatı içinde beliren temalar bu konsantre hallerin ifadeleridir. Takımadanın bir parçası olmasına karşın kendine ait başka türden bir sosyolojik, mekânsal ve duyumsal bütünlüğe sahip Burgazada'da yapılan mülakat ve gözlemler, 'adalık'ın biricik ve aynı zamanda evrensel halini kavramsal, tarihsel ve güncel içeriklerle ortaya koymaktadır. Bir bütün olarak tez, adalık'ı, ada ütopyasını ve en temel yaşam hakkı olan 'ıssızlık hakkı'nı mekânsal bir içerik olarak dillendirmeyi hedeflemiştir. 2001 krizinden itibaren prekaryanın adalara yönelen hareketi, kent hakkı sorunsalı içinde değerlendirilmiştir. Deleuze'ün sunduğu haliyle `yersel bir çekirdek` olan adanın kentle olan güncel ilişkisi dâhilinde tercih edilmesinin, mekânla yeniden ilişkilenmenin, bir kopuş ve yeniden doğuş fikri temelinde kurgulanma çabası olduğu ortaya konmuştur. Yeni türden bir kentliliğin arayışı, mekân temelli bir kimlik inşası olarak insanları adaya taşıyan harekete yakından bakılması ve buradan doğan hak talebinin anlaşılması bu tezin amacını oluşturmaktadır. Ada hakkı, bir ıssızlık talebidir. Anahtar Kelimeler: adalık, ada hakkı, kent hakkı, Burgazada, İstanbul Adaları `Islandness` lies at the center of this thesis as a thought-provoking concept that addresses the absolute desolation of the island together with the relevant social and physical aspects in a melting pot. Overlapping boundaries of the conceptual scope and the physical space constitutes the uniqueness of the subject matter. The first chapter transforms the conceptualization into a literary practice. The following chapter approaches the historical accounts of Istanbul Islands in the way that they have been presented in their reduced terms in the prevalent historical discourse since the deterioration of desolation of the archipelago in the 18th century. Themes that appear in this narrative are expressions of these reduced terms. Interviews and observations that have been carried out in Burgazada which is despite a part of the archipelago, it is a sociological, spatial and sensuous whole in itself, present the unique but at the same time universal manifestation of `islandness` through conceptual, historical and actual contents. This thesis aims to present the islandness, the utopia of the island and `right to desolation`, which is a fundamental individual right, as spatial issues. The precariat's interest in moving to the islands since the 2001 crisis have been assessed as a part of the question of the right to the city. The preference of the island, which Deleuze states as a `terrestrial nucleus`, with respect to its actual relationship to the city is addressed as an effort built around primarily a break away and a rebirth in order to reestablish one's own relationship with the space. Right to the island is a demand for desolation.Keywords: islandness, right to the island, Burgazada, İstanbul's (Prince) Islands
Collections