Anadolu coğrafyası bağlamında prehistorya mimarlığı ve mimarlıkta ritüelin yeri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Mezopotamya kent devletlerinin tarih sahnesine çıktığı an, aynı zamanda mimarlık eyleminin niteliksel bir bölünme yaşadığı andır. Bir yanda kentler ve kentin simgelediği yönetsel merkez olma durumu vardır. Şehirdeki mimarlık sınıfsal temelli, öncü fikirlere açık ve tasarımsal bir süreç olarak gelişir. Diğer yanda ise surların dışında kalanlar ve taşranın simgelediği geleneksel tutum bulunur. Kırsal yerleşim alanlarındaki mimarlık, görenek temelli ve tekrarlara dayalı bir süreç olarak gelişir. Burada iki mimarlık eylemi arasındaki başlıca ayrımın, üslup yönünden değişim geçirme hızlarında ortaya çıktığı açıktır. Oysa her iki eylemi de mimarlık çatısı altında birleştirmemizi sağlayan değişmez nokta hakkında, aynı kesinlikle konuşulamaz. O halde mimari kimliğin öz değerinin, yani kültürel yapının mimari tasarım süreçlerine nasıl dâhil olduğu bir sorunsaldır. Bu tez, genel hatlarıyla tanımı yapılan sorunsala belirli bir çerçevede cevap üretebilmek amacıyla hazırlanmıştır. Çerçevenin sınır çizgilerini, mimarlık-kültür etkileşiminin incelendiği tarihsel ve coğrafi aralıklar oluşturur. Tarihsel olarak ilk insanımsılardan (hominidlerden) Mezopotamya Kent Devletlerinin kuruluşuna kadar geçen dönem referans alınmıştır. 'Tarih öncesi' ya da 'taş devri' adlarıyla bilinen bu dönem, insan topluluklarında sosyokültürel yapının ve mimarlığın başlangıç evrelerini içermesi bakımından önemlidir. Neticede kökene dair izler başkalaşıp görünmez hal alabilir, ancak yok olmaz. Coğrafi olaraksa, yakın çevresi içinde Anadolu toprakları referans alınmıştır. Bu topraklar, gezgin bir yaşam düzeninden yerleşik hayata geçişin ilk örneklerini barındırır. Dolayısıyla, devrimsel bir sosyoekonomik dönüşümün yaşandığı bölge olması nedeniyle önemlidir. Süreçlerin ve olayların analizinde, ekonomik altyapının politik (ve kültürel) üstyapı üstündeki belirleyicilik vasfı temel alınarak çıkarsamalarda bulunulmuştur. Bu yöntemin doğal sonucu, tez yazımında insanlık tarihinin aşamalarına paralel bir sıra izlenmesidir. Böylece ekonomik, düşünsel ve kültürel süreçler hem süreklilikleri hem de aralarındaki neden-sonuç ilişkileri ortaya konarak analiz edilebilmiştir. Ayrıca belirtilen süreçlerin mimarlığa etkileri somut bir olgu olarak sunulabilmiştir.Tarih öncesi çağların sıralamasında Üst Paleolitik döneme kadar geçen süre Dünya ölçeğinde aynı olduğu için ortak kabule uyulmuştur. Ne var ki üst Paleolitik ve sonrasındaki dönemlere geçiş zamanları bölgeden bölgeye değişmektedir. Bu soruna Anadolu ve Yakındoğu coğrafyalarını kapsayan tarihlendirmeler esas alınarak çözüm üretilmiştir. Böylelikle analiz kısmı dört bölüm başlığı altında toplanmıştır: Simgesel düşüncenin doğuşu, Paleolitik Çağ, Epi-Paleoltik/Mezolitik Çağ ve nihayetinde de Neolitik Çağ.Sonuç bölümü tarih öncesi dönemlerin analizleri yoluyla toplanan bulguların bir sav formuna dönüştürülmesini içerir. Taş devri insanları barınma ve mekân düzenlemeye dair karşılaştıkları sorunları sezgisel bir bilinçle keşfetmiş, lakin çözümlerini sihirsel* gerekçelere dayandırmışlardır. Çünkü evrenin sarsılmaz düzenini canlı oluşuna bağlamışladır. Yaşar kalmanın garantisini onunla sürekli etkileşime girmekte bulmuşlardır. Görenekler ve töresel eylemler bunun yoludur. Mimari tasarım da bu yoldan bağımsız değildir. Bu yüzden taş devri mimarlığında tasarım, teknolojik olanaklar kadar töresel kaidelere de tabidir For the architectural activity, the moment as Mesopotamian city states occured in the scene of history is, at the same time, the moment of experiecing a qualitative division. There was on the one hand cities and the situation of being governmental centers which was symbolized by city. Architecture in the city develops as a class based design process which is open to avant-garde ideas.On the other hand there were peoples outside of the city walls and a traditional attidute represented by rurals. The architecture in rural settlement areas develops as a tradition based reproducing process.İt is here clear that the main distinction between two architectural activities occur in their rates of change in aspect of style. However, it is not possible to speak about unchangeable point with same precision, which makes it possible to unite both activities under architectural structure. İn this case it is a question of research, how the core value of architectural identity, namely cultural structure gets involved in architectural design process.This thesis has been written with the aim of presenting an answer in a particular way to the question of research which is defined in general terms. Boundries of the framework consist of historical and geographical periods, in which the studied interaction between architecture and culture took place.Historically the period between first primitive human beings (hominids) and the establishment of mesopotamian city states has been taken as reference. This period, which is known as ''prehistoric'' or ''stone age'' is important as it includes first phases of socio-cultural structures and architecture. At the end, the traces belonging origin can change and become unvisible but they can not disappear.Geographically the area of Anatolia with it's surrounding regions have been taken as reference. These areas include the first examples of transition from nomad way of life order to settled way of life. Accordingly, it is important because of being locality of a revolutionary socio-economic transition. İnferences have been made through taking determinative quality of economic infrastructure on the political (and cultural) superstructure as basis at the analysis of developments and events. The natural result of this method is to follow a sequence parallel to phases of humanity history. By this way the economic, ideal and cultural developments could be analysed revealing their continuity and cause effect relationships between them. On the other side, the effects of stated developments on architecture could be presented as a concrete phenomen.As the duration until upper paleolithic era in the sequence of prehistoric ages worldwide is the same, this common agreement has been accepted. However the duration of transition to upper paleolithic and following eras changes from area to area. This problem has been solved through taking datings including Anatolia and Near East as basis. İn this way the part of analysis could be collected under four chapter titels: Origin of Symbolical Thought, Paleolithic Era, Epipaleolithic/Mesolithic Era and at the end the Neolithic Era.The conclusion includes the transformation of information, which has been collected through analysing prehistoric ages, in a form of thesis. The human of stone age discovers the problems about sheltering and landscaping through a intuitive knowledge but their solutions are based on magical motives. Because they saw the steady order of universe in relation with its vitality. They found the guarantee of keeping themselves alive in staying continious interaction with it. Traditions and rituals are the ways of this activity. Architecture is not independent from it. Therefore the design at the architecture of stone age dependens as much on technological possibilities as ritual rules.
Collections