İslam düşüncesinde yeniden yapılanma -Muhammed Âbid El-Câbirî Örneği-
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Müslüman dünyanın en derin problemi, kendi tarihi yükünün dinin mesajını anlamada yardımcı olmaktan çok engelleyici bir iĢlev görmesidir. Tarih içinde yaĢanan beĢerî olaylar, dinin yerine geçip kutsal ve mükemmel olan her Ģeyi içinde barındıran bir unsur haline dönüĢmüĢtür. Bu, bir yorum ve okuma süreci olup, baĢlangıcı ise Câbirî‟ye göre `Tedvin Asrı`dır. Bu asrın ortaya çıkardığı epistemolojiler, tesirlerini günümüzde de canlı olarak sürdürmektedir. Câbirî modern dünyada yeni bir `Tedvin Çağı`nın geldiğini belirtir. ÇağdaĢ Arap-Ġslam düĢüncesinin ve kültürünün ana prensiplerinin yazılması devrinin doğumunu öngörür. Bunu yaparken geçmiĢin Arap ve Ġslam felsefi mirasını bütünüyle dikkate almaksızın hiç kimsenin çağdaĢ Ġslam dünyasının karĢılaĢtığı meydan okumalara yeterince karĢılık veremeyeceğine inanmaktadır. Bu çalıĢmamızda, Ġslam dünyasında bir tıkanıklığın hatta bir krizin bulunduğu, bu krizi aĢma yollarının da yine kendi kültürümüzde mevcut olduğu düĢüncesinden hareket ederek, konuyu Câbirî‟nin bakıĢ açısından inceledik. Krizin köklerinin çok öncelere ve derinlere dayandığı düĢüncesinden hareketle bunların Ġslam medeniyetindeki siyasal uygulamaların belirleyici ve görüntülerinin günümüze kadar olan uzantılarını kavramsal analizlerle ortaya koyduk. Cabiri, düĢünce tarihi hakkında geniĢ bir külliyatın mevcut olmasına rağmen düĢünceyi oluĢturan mekanizmaların yapısına yönelik bir çalıĢma olmadığını kaydeder. Ona göre yapılması gereken bilgiye odaklanmak değil bilgiyi ortaya çıkaran mekanizmaların hangileri olması gerektiğini belirlemektir. DüĢünce tarihimizdeki epistemolojileri üç ana grupta inceler. Bunlar; irfan, beyan ve burhandır. Cabiri irfani epistemolojiyi din ile hermetik düĢüncenin iliĢkisinden ortaya çıkmıĢ bir paradigma olarak görür. Ġrfani bilgi sistemi ya da mutasavvfların hakkâl yakîn diye isimlendirdikleri sistem Ġslamdan yüzyıllar öncede bilinmektedir. Ona göre irfan, akıldıĢı kavram ve kurgulara dayandığı için aklı ortadan kaldırmıĢ Ġslam düĢüncesinin ilerlemesinin önündeki en önemli engellerden biri olmuĢtur. Beyan epistemolojisinde sunduğu problematikler oldukça dikkat çekicidir. Lafız-mana problematiği ile Ġslam hukuku lafızlara bağlı kalarak hükümlerin çıkarıldığı bir sisteme dönüĢtürülmüĢ, içtihat kapısının kapanmasına neden olmuĢtur. Cevher ve ii araz problematiğinde ise beyan âlimleri mucizeleri izah edebilmek için tabiattaki sebepliliği inkâr etmeleri daha derin bir sorun ortaya çıkarmıĢtır. Sebep sonuç iliĢkisinin inkârı bir zihniyet olarak müslüma toplumlara yerleĢmiĢ, batı düĢüncesinde ortaya çıkan bilimsel geliĢmenin bir benzerinin Ġslam düĢüncesinde ortaya çıkmamasının temel sorunlarından biri olmuĢtur. Asıl-fer problematiğine gelindiğinde ise beyan âlimleri bir düĢünce, hüküm, fikir hatta bir cevap verebilmenin temel koĢulu bir `asıl`a dayanılması gerektiğini söylemiĢlerdir. Cabiri‟ye göre bu asıl sadece metinlerle sınırlı kalmamıĢ, geçmiĢten bize kalan herĢey asıldır hükmüne dönüĢmüĢtür. Artık asıllara değil onlardan üretilmiĢ ayrıntılara bile dokunulmaz hale gelmiĢtir. Zaman içinde selefin otoritesinin kutsallaĢması sonucu bütünüyle din anlamı kazanmıĢtır. Bütün bunlar özelde Arap-Ġslam, genelde Ġslam düĢüncesinin tıkanmasının arkasındaki sâiklerdir. Zira Tedvin Asrında oluĢturulan bu düĢünce kalıpları günümüze halâ hükmetmekte ve Ģekillendirmektedir. Cabiri kültürümüzdeki hareketin bir çatıĢma, bilgi sistemleri arasındaki bir çakıĢma hareketi olup, bir sıçrama, bir merhaleden diğerine intikâal ederek sonraki merhalenin öncekini aĢma hereketi olmadığını ifade eder. Ancak Endülüs tecrübesi kendine has üslubuyla bu genel halin istisnasıdır. Cabiri‟nin perspektifinden hareket ettiğimizde aklın kendisine biçilen sınırlı rolden kurtulması tabiatın dikkate alınması ile mümkün olacaktır. Bunu gerçekleĢtirecek bilgi sistemi de burhandır. Cabiri yenilenmenin temelini burhani epistemolojiyi yerleĢtirir. Ona göre burhani epistemoloji belli bir ideolojinin veya epistemolojinin dar sınırları içerisinde hapsolmamıĢ evrensel akıldır. Bu bilgi sisteminin geleneğimizde uygulama alanı Endülüs tecrübesinde kendisini göstermiĢtir. Ġbn Hazm‟ın baĢlattığı bir kültür projesi olan Endülüs tecrübesi akılcı, eleĢtirel bir kültürel projedir. Ġbn Hazm‟ın taklidin terki, asıllara dönüĢ projesini Ġbn RüĢd‟ün aklı devreye sokarak sebeplilik ilkesini savunması takip etmiĢ ve ġâtıbî‟nin nassı lafızcı yaklaĢımın tutsaklığından kurtarıp maslahat âlemi ile iliĢkilendirmiĢtir. Ġbn Hazm‟ın eleĢtiriciliğini, Ġbn. RüĢd‟ün akılcılığını, ġâtıbî‟nin usulcülüğünü yeniden yorumlarsak, kültürümüzle iliĢkimiz bize Ġslam düĢüncesini yeniden üretmeyi sağlayacak, ihtiyaç duyduğumuz gereksinimleri karĢılayacaktır. Yoksa kültürümüzü akılcı bir eleĢtiriye tabi tutmadan bu fikri birikimler bazen radikalizm bazen de selefilik olarak karĢımıza çıkacaktır. iii Amacımız Câbirî‟nin fikri atmosferini anlamak ve günümüz Ġslam toplumlarının sorunlarına yönelik çözüm önerilerini mercek altına almaktır. Zira sorun hâlâ ortadadır ve çözüm beklemektedir. Ġbn Haldun ve Ġbn RüĢd‟ü öne çıkaran Endülüs tecrübesini önemseyen ve model olarak kurgulayan Câbirî‟nin görüĢleri Ġslam toplumlarının sorunlarına çözümler içermektedir. Müslüman dünyanın en derin problemi, kendi tarihi yükünün dinin mesajını anlamada yardımcı olmaktan çok engelleyici bir iĢlev görmesidir. Tarih içinde yaĢanan beĢerî olaylar, dinin yerine geçip kutsal ve mükemmel olan her Ģeyi içinde barındıran bir unsur haline dönüĢmüĢtür. Bu, bir yorum ve okuma süreci olup, baĢlangıcı ise Câbirî‟ye göre `Tedvin Asrı`dır. Bu asrın ortaya çıkardığı epistemolojiler, tesirlerini günümüzde de canlı olarak sürdürmektedir. Câbirî modern dünyada yeni bir `Tedvin Çağı`nın geldiğini belirtir. ÇağdaĢ Arap-Ġslam düĢüncesinin ve kültürünün ana prensiplerinin yazılması devrinin doğumunu öngörür. Bunu yaparken geçmiĢin Arap ve Ġslam felsefi mirasını bütünüyle dikkate almaksızın hiç kimsenin çağdaĢ Ġslam dünyasının karĢılaĢtığı meydan okumalara yeterince karĢılık veremeyeceğine inanmaktadır. Bu çalıĢmamızda, Ġslam dünyasında bir tıkanıklığın hatta bir krizin bulunduğu, bu krizi aĢma yollarının da yine kendi kültürümüzde mevcut olduğu düĢüncesinden hareket ederek, konuyu Câbirî‟nin bakıĢ açısından inceledik. Krizin köklerinin çok öncelere ve derinlere dayandığı düĢüncesinden hareketle bunların Ġslam medeniyetindeki siyasal uygulamaların belirleyici ve görüntülerinin günümüze kadar olan uzantılarını kavramsal analizlerle ortaya koyduk. Cabiri, düĢünce tarihi hakkında geniĢ bir külliyatın mevcut olmasına rağmen düĢünceyi oluĢturan mekanizmaların yapısına yönelik bir çalıĢma olmadığını kaydeder. Ona göre yapılması gereken bilgiye odaklanmak değil bilgiyi ortaya çıkaran mekanizmaların hangileri olması gerektiğini belirlemektir. DüĢünce tarihimizdeki epistemolojileri üç ana grupta inceler. Bunlar; irfan, beyan ve burhandır. Cabiri irfani epistemolojiyi din ile hermetik düĢüncenin iliĢkisinden ortaya çıkmıĢ bir paradigma olarak görür. Ġrfani bilgi sistemi ya da mutasavvfların hakkâl yakîn diye isimlendirdikleri sistem Ġslamdan yüzyıllar öncede bilinmektedir. Ona göre irfan, akıldıĢı kavram ve kurgulara dayandığı için aklı ortadan kaldırmıĢ Ġslam düĢüncesinin ilerlemesinin önündeki en önemli engellerden biri olmuĢtur. Beyan epistemolojisinde sunduğu problematikler oldukça dikkat çekicidir. Lafız-mana problematiği ile Ġslam hukuku lafızlara bağlı kalarak hükümlerin çıkarıldığı bir sisteme dönüĢtürülmüĢ, içtihat kapısının kapanmasına neden olmuĢtur. Cevher ve ii araz problematiğinde ise beyan âlimleri mucizeleri izah edebilmek için tabiattaki sebepliliği inkâr etmeleri daha derin bir sorun ortaya çıkarmıĢtır. Sebep sonuç iliĢkisinin inkârı bir zihniyet olarak müslüma toplumlara yerleĢmiĢ, batı düĢüncesinde ortaya çıkan bilimsel geliĢmenin bir benzerinin Ġslam düĢüncesinde ortaya çıkmamasının temel sorunlarından biri olmuĢtur. Asıl-fer problematiğine gelindiğinde ise beyan âlimleri bir düĢünce, hüküm, fikir hatta bir cevap verebilmenin temel koĢulu bir `asıl`a dayanılması gerektiğini söylemiĢlerdir. Cabiri‟ye göre bu asıl sadece metinlerle sınırlı kalmamıĢ, geçmiĢten bize kalan herĢey asıldır hükmüne dönüĢmüĢtür. Artık asıllara değil onlardan üretilmiĢ ayrıntılara bile dokunulmaz hale gelmiĢtir. Zaman içinde selefin otoritesinin kutsallaĢması sonucu bütünüyle din anlamı kazanmıĢtır. Bütün bunlar özelde Arap-Ġslam, genelde Ġslam düĢüncesinin tıkanmasının arkasındaki sâiklerdir. Zira Tedvin Asrında oluĢturulan bu düĢünce kalıpları günümüze halâ hükmetmekte ve Ģekillendirmektedir. Cabiri kültürümüzdeki hareketin bir çatıĢma, bilgi sistemleri arasındaki bir çakıĢma hareketi olup, bir sıçrama, bir merhaleden diğerine intikâal ederek sonraki merhalenin öncekini aĢma hereketi olmadığını ifade eder. Ancak Endülüs tecrübesi kendine has üslubuyla bu genel halin istisnasıdır. Cabiri‟nin perspektifinden hareket ettiğimizde aklın kendisine biçilen sınırlı rolden kurtulması tabiatın dikkate alınması ile mümkün olacaktır. Bunu gerçekleĢtirecek bilgi sistemi de burhandır. Cabiri yenilenmenin temelini burhani epistemolojiyi yerleĢtirir. Ona göre burhani epistemoloji belli bir ideolojinin veya epistemolojinin dar sınırları içerisinde hapsolmamıĢ evrensel akıldır. Bu bilgi sisteminin geleneğimizde uygulama alanı Endülüs tecrübesinde kendisini göstermiĢtir. Ġbn Hazm‟ın baĢlattığı bir kültür projesi olan Endülüs tecrübesi akılcı, eleĢtirel bir kültürel projedir. Ġbn Hazm‟ın taklidin terki, asıllara dönüĢ projesini Ġbn RüĢd‟ün aklı devreye sokarak sebeplilik ilkesini savunması takip etmiĢ ve ġâtıbî‟nin nassı lafızcı yaklaĢımın tutsaklığından kurtarıp maslahat âlemi ile iliĢkilendirmiĢtir. Ġbn Hazm‟ın eleĢtiriciliğini, Ġbn. RüĢd‟ün akılcılığını, ġâtıbî‟nin usulcülüğünü yeniden yorumlarsak, kültürümüzle iliĢkimiz bize Ġslam düĢüncesini yeniden üretmeyi sağlayacak, ihtiyaç duyduğumuz gereksinimleri karĢılayacaktır. Yoksa kültürümüzü akılcı bir eleĢtiriye tabi tutmadan bu fikri birikimler bazen radikalizm bazen de selefilik olarak karĢımıza çıkacaktır. iii Amacımız Câbirî‟nin fikri atmosferini anlamak ve günümüz Ġslam toplumlarının sorunlarına yönelik çözüm önerilerini mercek altına almaktır. Zira sorun hâlâ ortadadır ve çözüm beklemektedir. Ġbn Haldun ve Ġbn RüĢd‟ü öne çıkaran Endülüs tecrübesini önemseyen ve model olarak kurgulayan Câbirî‟nin görüĢleri Ġslam toplumlarının sorunlarına çözümler içermektedir.
Collections