Onikinci ve Onüçüncü yüzyıllarda Anadolu`da Bizans-Selçuklu kültürel ilişkileri ve yerel (yerleşik) sanat
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Tez, 12. ve 13. yüzyıllarda Anadolu'daki dinî mimari ve medreseleri Bizans-Selçuklu (ve yakın çevre kültürler) ilişkileri çerçevesinde ele almaktadır. Bizans-Selçuklu kültür mirası sentezi kapsamında ele alınmış çalışmada kilise, manastır, cami/mescit ve medreseler üzerinde durulmuş, Konya (İkonion) merkez alınarak İç Anadolu ve yakın çevre bölgeler incelenmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti'nde Hıristiyan ve Türk-İslam dini yapıları tez kapsamında farklı bir çerçeveden ele alınmış, yapıların temelleri, duvar örme teknikleri, malzeme teknik ve süslemeleri Bizans mimarisiyle ilişkisi bağlamında dikkate alınmıştır. 12. ve 13. yüzyıllarda Anadolu'da yaşamaya devam eden Hıristiyanların yanı sıra, Anadolu'ya yerleşen Türkler arasında Müslüman ve diğer din, inanç ve öğretilere (Nesturîler, Budistler, Maniler, Ortodokslar, Şamanistler, vd.) sahip topluluklar vardı. Politik evlilikler, resmî ziyaretler ve karşılıklı sığınmaların da kültürel bir ilişki ortamını yarattığı muhakkaktır. Bizans ve çevre kültürlerin (Gürcü-Ermeni-Latin) Hıristiyanları, Selçuklu egemenliğinde yaşamaya devam etmiş, Anadolu'da 12. ve 13. yüzyıllarda Müslümanlarla birlikte devletin mimarisine ve üretimine katkıda bulunmuşlardır. Yerel malzeme, yerel birikim ve ustalık, Anadolu'da bol miktarda bulunmakla birlikte ortak yaşam ve üretim sürecinde yeni ihtiyaçlar uyarlamalara, yeni gelen sakinlerin birikimleri ve imparatorluk ideolojisi Anadolu Selçuklu mimarisine yön vermiştir. This dissertation focuses on Christian and Muslim architecture defined by the cultural exchange of Byzantine-Seljuk (peripheral) interactions during the twelfth and thirteenth centuries in Anatolia. While Konya and the Christian periphery represent the core territories; buildings, construction material, techniques, and decorations are assessed by comparing and contrasting Byzantine and Seljuk architecture. When the Seljuks settled in Anatolia in the late 11th century, master builders, artisans, and materials were abundant in the region. Local Christians and Turkish newcomers – be they Muslims, Nestorians, Orthodox Christians, or people with other pre-Islamic beliefs - contributed to Rūm Seljuk architecture. Although confrontations and conflicts of interest were inevitable, local production revived. Moreover, they shared sacred spaces, celebrated their feasts, and prayed in churches and mosques under Seljuk rule. The new sultanate embraced this heritage and gradually adapted to current circumstances. However, this formation was a complex and lengthy process involving local culture, surrounding regions, and mobility. Anatolia not only demonstrated multiformity but also nested diversity and rivalry. Byzantines, Armenians, and Georgians were Christians and inhabitants of Anatolia, each with distinct traditions. The architecture and decoration of the sultanate of Rūm evidence these elements. However, the features are integrated into the Seljuk architectural tradition, which at last composed the art of the new sultanate.
Collections