A Comparative survey of the major feminine figures in T. Hardy`s Tess of the D`Urbervilles, K. Chopin`s the Awakening, G. Flaubert`in Madame Bovary and D. Asena`s Kadının Adı Yok from various feminist perspectives
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET İ Bu çalışma, Thomas Hardy'nin Tess of the D 'Urbervilles, Kate Chopin'in The Awakening, Gustave Flaubert' in Madame Bovaty ile Duygu Asena'nın Kadının Adı Yok acjttı eserlerindeki ana kadın kahramanların karşılaştırmalı olarak çeşitli feminist akımların bakış açısı ile incelemeyi öngörmüştür. i Bu araştırmada, öncelikle kadının tarih boyunca dünyanın muhtelif toplumlarında ı gpçirdiği serüven kısaca gözden geçirilmiş, daha sonra on sekizinci yüzyılın ortalarından bjaşiayarak, kadın hareketlerinin günümüze kadar gelişimi incelenmiştir. Antik Yunan' da, ı eski Mısır'da, Asya topluluklarında, Hristiyanlık öncesi ve sonrası Avrupa'nın çeşitli Ülkelerinde ve özellikle Amerika'da sanayi devriminden sonra, ve İslamiyet öncesi Türk kabilelerinde kadının toplumsal statüsü üzerinde durulmuş; yaradılışla birlikte çeşitli ilahi Cinlerin kadın-erkek ilişkileri ve kadının toplumdaki rolü ile ilgili tavrı araştırılmıştır. Daha sonra, bu araştırmaya konu teşkil eden eserlerin tarihi ve sosyal arkaplanları ile yazarlarının yaşadıkları dönemlerde etkisinde kaldıkları muhtemel edebi, felsefi ve sosyal akımlar kısaca değerlendirilmiş, bilahare sozkonusu eserler tek tek ele alınarak kadın kahramanlannın hangi feminist hakereti ile özdeşleştikleri vurgulanmıştır. Bu »kahramanların birbirleri ile olan benzerlikleri veya farklılıkları incelenmiş, kadın-erkek I ilişkileri ekseninde ortaya çıkan sonuçlarına vurgu yapılmıştır. ! İncelenen mezkur eserlerde, küçük yaşlardan başlayarak kadının ciddi şekilde toplumsal baskı altında tutulduğu, anne ve babamn kontrolünden çıkıp daha özgür bir ortam bulduğunda -genellikle evlendikten sonra- kendi potamiyelinin farkına vardığı, ancak bu potansiyelini çoğunlukla toplum normları ile savaşarak adeta intikam almak için kullanma biçiminde tezahür etmiştir. Bilhassa toplumsal değişimin ve çevrenin bireyler üzerindeki etkilerine dikkat çekilmiş, özellikle feminist hareketlerin yoğunlaşmasından sonra cinsiyete yapılan aşın vurguların kadın ve erkek arasındaki ilişkilerde cinslerin birbirlerinden gittikçe uzaklaşmasına yolaçtığı, ve bu yabancıkşmanın sık sık sevicilik ve eşcinsellik gibi anormal sapmalar biçiminde tezahür ettiği görülmüştür. Sonuç olarak kadın ve erkeğin bir bütünün birer eşit parçası olduğu, eşit toplumsal haklara sahip olması gerektiği, beşeri ilişkilerin evrensel etik değerler gözetilerek ancak kalıcı ve sağlıklı neticelere varılabileceği sonucuna varılmıştır. ABSTRACT This thesis involves a comparative analysis of the major feminine figures in lomas HARDY's Tess of the D'Urbervilles, Kate CHOPIN's The Awakening, Gustave FlAUBERT's Madame Bovary and Duygu ASENA's Kadının Adı Yok from the most uential feminist perspectives. The research initially focuses on the adventure of woman in various communities 1 over the world along the course of history. Then, it dwells on the leading feminist movements from the mid-eighteenth century to the present day. Woman's social status in aucient Greece, ancient Egypt, in pre-Islamic Asian communities, in various European countries before Christianity and after, in the United States mainly after the Industrial Revolution, in different pre-Islamic Turkic tribes, and the Islamic and Judaeo-Christian approaches towards woman, from the creation to the present day, are investigated in this survey. Secondly, the social and historical background of the novels is examined to find cut the possible influence of the literary, social and philosophic movements on the writers cf the works. The major heroines are, then, respectively analysed through the most popular feminist viewpoints. The similarities and differences between these characters, and conflicts in terms of the relations between men and women are underlined. In the novels analysed it is found out that, from the very earliest times women, as if second-rate beings, are exposed to severe patriarchal oppression; especially after marriage they find freer conditions and begin to discover their feminine potentiality, but widely use this competence to fight social norms in a vengeful manner. Another remarkable finding is that the rapid environmental and transformative changes in the social life have usually a destructive influence on the psychology of individuals', especially women's. With intensiveness of feminist movements, the excessive emphasis on gender has broadened the gap between the two sexes, and this alienation causes abnormal digressions in sexual norms, such as lesbianism and homosexuality. To conclude, both men and women naturally deserve equal human rights. As most exponents of feminism state, ignoring women's competence means fifty percent of loss in efforts for the stability of humans' life. Healthy relations between men and women underlie the universally accepted ethics.
Collections