Gelişme teorilerinin karşılaştırmalı analizi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Azgelişmişlik çağımızın en önemli sorunlarından biridir. Çoğu azgelişmiş ülke için yirminci yüzyıl gelişme çabalarının yüzyılıdır. İktisadi gelişme Üçüncü Dünya Ülkelerinde temel toplumsal hedeftir. Azgelişmişliği aşma yönündeki çabalar yüzyılımızın ikinci yarısında daha da yoğunlaşmıştır. Gelişme iktisadı İkinci Dünya Savaşı sonrasında sistematik bir bilim olarak ortaya çıkmıştır. Gelişme İktisadı çerçevesinde ortaya konan gelişme teorilerinin çözüm aradıkları sorun, azgelişmiş ekonomilerin hangi yollarla gelişebileceğidir. Teorilerin çeşitliliğine karşın bu konuda iki eğilimden bahsedilebilir. İlk eğilimin tezi, azgelişmiş ülkelerin gelişebilmeleri için kapitalist sistemin içerisinde kalınması gereğidir. Bu eğilime sahip teorilerde azgelişmiş ülkelerin gelişmiş ülkelerin geçirdikleri benzer aşamalardan geçerek gelişebileceği varsayımı hakimdir. Modernleşme yaklaşımı ile Neo-liberal ve Yapısalcı yaklaşımlarda bu eğilim baskındır. İkinci eğilimin tezi ise azgelişmiş ülkelerin gelişebilmeleri için kapitalist sistemin dışına çıkması gerektiğidir. Bu eğilim Bağımlılık Okulu'nda baskındır. 1950-1970 döneminde yükselen gelişme teorileri 1980'li yıllara doğru eski popüleritelerini kaybetmiştir. Ortaya koydukları çözüm önerilerinin beklenen hedeflere ulaşmayı sağlamaması bunun en önemli nedenidir. 1980'li yıllara doğru gelişme sürecine yönelik eleştiriler gündeme gelmiştir. Eleştirilerde ana tema gelişmenin meta-merkezli tanımından insan-merkezli tanımına geçilmesi gereğidir. Bu doğrultuda ortaya konan yeni yaklaşımlardan en önemlileri Temel İhtiyaçlar, Kültürel Gelişme ve Sürdürülebilir Gelişme yaklaşımlarıdır. Teorik düzeyde insanın temel ihtiyaçlarının bugün karşılanmasını ve gelecekte karşılanabileceği bir çevrenin korunmasını hedefleyen yaklaşımlar oldukça olumlu bir söyleme sahiptir. Fakat amaçlananlara ulaşılması için ortaya konan politikalara gelinince, bu politikalar azgelişmiş ülkeler için oldukça ütopik kalmaktadır. Çoğu azgelişmiş ülke için gelişme serüveninin beklenen hedeflere ulaşamadığı günümüzde, gelişmeye yeni tanımlamaların getirilmesi kaçınılmazdır. Gelişmeyi belirlemede ekonomik indirgemeci bakış açısından kurtulmak gerekir. Gelişme ekonomik-teknik bir süreçten ziyade, zihni, sosyal, ekonomik yapıların karşılıklı etkileşimde bulunduğu bir süreç olarak değerlendirilmelidir. SUMMARY Underdevelopment is one of the main problems of this century. Twentieth Century is the period of development efforts for many countries. Economic development is the major social purpose in the Third World Countries. The efforts which aim to go beyond the underdevelopment have increased in the second half of the century. Development Economics has appeared as a systematic discipline after the post-war period. The problematique of the developmont theories in Development Economics is in what ways underdeveloped countries could develop. In spite of the assortment of the theories, we can put two main tendencies about the subject. The assumption of the first tendency asserts that the underdeveloped countries should keep in the capitalist systems in order to develop. According to the mentioned assumption the underdeveloped countries can develope after a developing process similar to the expriences of the developed countries. Modernisation, Neo-Liberal and Structural approaches emphasize on this idea. The second assumption insists on the idea of exiting the underdeveloped countries from the capitalist system to develop. Dependency School emphasize on this idea. The development theories which were widespread during 1950-1970, have lost their popularities in 1980s. The most important reason of that fact is the failure of the suggestions of these theories to reach to the aims that are expected. By 1980s many critics had been made about development process. The main theme of the critics is the necessity of moving from the meta-centered definitions of development to human-centered definitions. The most significant approaches on this line are Basic Needs, Cultural Development and Sustainable Development approaches. In theoric level, the views which claim to meet the human needs today and suggest to protect the environment providing to meet the needs have quitely a positive discourse. However the policies that are put to reach the purposes, are usually utopic for underdeveloped countries. Since the adventure of the development is far away from reaching the expected purposes about development today, it seems anavoidable to make new definitions for development. It is necessary to escape from the economic reductionism in determining development. In spite of regarding as an economical-technical process, development should be regarded as a process in which intellectual, social and economic structures intertwine.
Collections