Memenin duktal karsinomlarında brca-1, brca-2 ve cox-2 immun belirleyicilerinin tümör diferansiyasyonu ve diğer prognostik parametrelerle ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Meme karsinomları kadınlarda en sık görülen karsinomlardır ve kansere bağlı ölümlerde akciğer karsinomlarından sonra ikinci sırada yer almaktadır. Son yıllarda mamografinin daha yaygın kullanımı ile meme karsinomlarının görülme sıklığında da artış saptanmıştır. Meme kanserlerinin erken evrede yakalanabilmeleri için kanser risklerinin ve bu riskleri taşıyan kişilerin saptanabilmesi oldukça önemlidir.Bu çalışmada tüm meme kanserlerinin %10'unu oluşturan ailesel meme kanserlerinde etkili olduğu bilinen BRCA-1 ve BRCA-2 gen mutasyonlarının immunohistokimyasal olarak saptanması ve meme kanserlerinin prognozunu öngörmede yardımcı olabileceği belirtilen Cox-2'nin belirlenmesi ve tümör diferansiyasyonu ve diğer prognostik parametrelerle karşılaştırılması amaçlandı. Seçilen olgulara rutin immünohistokimyasal belirleyiciler yanı sıra BRCA-1, BRCA-2 ve Cox-2 immun belirleyicileri uygulandı. Altmışbiri invaziv duktal karsinom, 2'si yüksek dereceli duktal karsinoma in situ tanıları alan 63 olgu değerlendirildi. Olguların 13'ünde invaziv alanlara komşu in situ komponent de bulunmaktaydı.Uygulanan BRCA-1 immun belirleyicisi ile sitoplazmik boyanma değerlendirildi. Olguların 46'sında (%73) boyanma saptanmazken, 9'unda (%14,3) fokal hafif, 6'sında (%9,5) hafif ve 2'sinde (%3,2) ise orta derece sitoplazmik boyanma izlendi. Boyanma paternleri tümörün histolojik derecesi, lenf düğümü metastazı, tümör boyutu ve prognozu belirlemede önemi olduğu bilinen östrojen ve progesteron reseptörü, c-erbB-2, p53 ve Ki-67 proliferasyon indeksi ile karşılaştırıldı ve istatiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı. BRCA-1 ekspresyonunun kaybının mutasyon göstergesi olduğunu belirten yayınlar temel alındığında çalışmamızda BRCA-1 mutasyonunun olguların %76'sını oluşturduğu görülmüştür. Ancak ailesel meme kanserlerinin tüm meme kanserlerinin en fazla %10'unu oluşturduğu bilindiğinden oldukça yüksek bulunmuştur. Bu durum öncelikle BRCA-1 belirleyicisinin sensitivitesinin düşük olmasıyla açıklanabilir. BRCA-1 geninin büyüklüğü ve mutasyonun çeşitliliği de göz önüne alındığında, bu genle ilgili olarak daha ileri araştırmalar yapılarak immunohistokimyasal yöntemle güvenilir ve tutarlı sonuçlar verecek belirleyicilerin geliştirilmesi gerekmektedir.BRCA-2 immun belirleyicisi ile 63 olgudan yalnızca 3'ünde (%4,8) boyanma saptanmamış ve bu olguların BRCA-2 gen mutasyonlarına sahip olabileceği düşünülmüştür. Ancak genetik analiz ile doğrulanamamış olmakla birlikte literatürdeki oranla uyumluluk görülmektedir.BRCA gen mutasyonlarının immunohistokimyasal yöntemlerle belirlenebildiğini belirten çok az yayın bulunmaktadır. Çalışmamızda BRCA mutasyonlarının bulunduğu düşünülen olgularda izlenen histopatolojik ve immunohistokimyasal özellikler literatürde belirtilenlerle örtüşmemesi serimizdeki olgu sayısının düşüklüğü ile açıklanabilir.Meme kanserlerinde prognozu öngörmede rolü olabileceği belirtilen Cox-2 immun belirleyicisi ile tümör boyutu, lenf düğümü metastazı, tümörün histolojik derecesi arasındaki ilişki araştırlımış ve istatiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamştır. Cox-2 prognozda önemi olduğu bilinen östrojen ve progesteron reseptörü, p53 ve Ki-67 ile karşılaştırımış, istatiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlenmemiştir. Cox-2 ile c-erbB-2 arasında zayıf anlamlılık gözlenmiştir. Sağkalım oranları değerlendirildiğinde Cox-2 ile %50'nin altında boyanma gösteren olgularda sağkalım oranı %90 iken %51 ve üzerinde boyanan olgularda ise sağkalım oranı %83,3 saptanmıştır. Cox-2'nin prognozu belirlemede yararlı bir faktör olabileceği düşünülmüştür.Sonuç olarak; bu çalışmanın amacı yönünde yeni bilgilere ulaşmak için daha geniş olgu serilerinde çalışılması gerektiği, ek olarak genetik analize göre daha ucuz ve pratik bir yöntem olan immunohistokimyanın kullanılabilmesi için daha duyarlı ve tutarlı boyanma paterni gösterecek yeni belirleyicilerin geliştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Breast carcinomas are the most common neoplasms among the females and ranks the second after the lung carcinomas in causing death. In recent years, more and more breast carcinomas have been detected in parallel with the increasing use of mammography. In order to be able to detect them earlier we should have more information on risk factors and it is also important to identify people carrying these factors beforehand.In this study, we aimed to detect immunohistochemically BRCA-1 and BRCA-2 gene mutations which are known to be involved in familial breast carcinomas accounting approximately 10 percent of all mammary carcinomas and we also aimed to define Cox-2 staining which is reported to be helpful to predict prognosis of breast carcinoma cases and to compare it with other known prognostic parameters such as tumor differentiation and others. On slides of 63 selected cases BRCA-1, BRCA-2 and Cox-2 reagents have been applied along with other conventional immunohistochemical markers. Sixty-one cases were invasive ductal carcinoma and two were high grade ductal carcinoma in situ. Thirteen cases with invasive tumor also had in situ component within or periphery of the main tumoral mass.Cytoplasmic staining was sought when using BRCA-1 immunohistochemical marker. Forty-six cases (73%) showed no staining whereas nine cases stained focally, 6 cases (9.5%) had light and two cases (3.2%) had moderate cytoplasmic staining. Features of staining patterns have been compared with tumor grade, status of lymph node metastasis, tumor diameter and a number of immunohistochemical markers which are known to be of prognostic value, including steroid receptors, c-erbB-2, p53 and Ki-67 proliferation index. No statistically significant relationship have been found with any of these parameters. Considering that mutation means loss of expression in BRCA-1, seventy-six percent of cases appeared to have mutation hence no staining. However, it is known that among all mammary cancers familial ones constitute only ten percent. This can be attributed to the low sensitivity of BRCA-1 marker. In addition, it is known that BRCA-1 is relatively a large gene and a number of mutations appear to remain undetected. Therefore, on this gene more advanced studies should be done in an effort to manufacture new, more reliable and sensitive reagents aiming to detect mutations immunohistochemically.Only three cases (4.8%) in sixty-three cases shoed no staining with BRCA-2 and these cases were considered to have the mutant gene. Although not verified with genetic analysis this rate appears to conform to the ones reported in the literature.Few reports have been published focusing on the detection BRCA mutations immunohistochemically. Staining features of our cases appearing to have mutations were not concordant to cases that are reported in the literature and we have attributed this to lower number of cases studied.Diameter of tumor, status of lymph node metastasis and histologic grade were not found to be statistically correlated with staining features with Cox-2, a marker which is suggested to be of value in providing prognostic information about a tumor. Similarly, Cox-2 staining showed no statistically significant relationship with estrogen and progesterone receptors, p53 and Ki-67 proliferation index. However, a weak correlation was determined between Cox-2 and c-erbB-2 staining. As to survival rates; cases having tumors stained less than 50 percent with Cox-2 had an average survival rate of 90 percent whereas in cases having tumors stained more than 50 percent this rate decreased to 83.3 percent. Therefore, Cox-2 may be said to be of helpful in providing prognostic information.In conclusion, we think that in order to attain to the aims of this study larger series should be studied and new, more reliable and more sensitive reagents must be developed in an attempt to demonstrate mutations by staining tumors immunohisto-chemically.
Collections