Gelişmekte olan ülkelerde finansal liberalizasyon uygulamaları ve ekonomik istikrar
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZETSon yirmi beş yıllık dönemdeki önemli gelişmelerden birisi küreselleşme olgusunun ivme kazanmasıdır. Temelde ülkelerin ve dünya halklarının bütünleşmesi olarak tanımlanabilecek küreselleşme, bilgi teknolojisinin ulaşım ve iletişim maliyetlerini önemli ölçüde düşürmesi sayesinde malların, hizmetlerin, sermayenin, bilginin ve daha az ölçüde insanların sınırları aşmasının önündeki yapay engellerin kaldırılması anlamına gelmektedir.Küreselleşme olgusu finansal piyasalarda da etkisini göstermektedir. Sermaye ülkeler arasında rahatça dolaşabilmekte, özellikle yüksek getiri potansiyeli olan piyasalara yoğun sermaye girişleri olmaktadır. Öte yandan, ekonomilerinde tasarrufların yetersizliği ve döviz açığı gibi iki yapısal sorunu bulunan gelişmekte olan ülkelerin temel amacı, istikrarlı bir ekonomik büyüme sürecini yakalamaktır. Küreselleşmenin bu durumu, gelişmekte olan ülkelerin sözkonusu amacını gerçekleştirmeye yardımcı olma fırsatı sunmaktadır. Bunun temin edilebilmesi için öne sürülen politikalardan birisi de finansal liberalizasyon uygulamalarıdır. Yapılması gereken, finansal baskı politikalarından vazgeçmek ve sermayenin önündeki yapay ulusal engelleri kaldırmaktır. Böylece, sermaye en verimli olacağı yerde değerlendirilebilecektir.Dünya ekonomilerinin finansal açıdan bütünleşmesini öngören bu yaklaşım, geçtiğimiz çeyrek yüzyılda bir çok gelişmekte olan ülkede uygulama şansı bulmuştur. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu bu ülkeler, Latin Amerika'dan Güney Doğu Asya'ya uzanan coğrafyada yer almaktadır. Ancak, finansal piyasaların giderek bütünleştiği günümüz dünyasında herhangi bir ülkenin finansal piyasasında meydana gelen istikrarsızlık uluslararası finansal piyasalarda zincirleme şekilde istikrarsızlıklara peşinden de ekonomik krizlere neden olabilmektedir.Uluslararası piyasalarda gerçekleşen krizlerin bir çoğunun kendine has özellikleri olması ve daha önceki krizlerin belirtilerinin farklılık göstermesi krizlerin öngörülememesine yol açmaktadır. Ancak krizlerin nedenleri ne olursa olsun sonuçları aynı olmaktadır. Zira, milli gelirin düşmesi sonucu halk fakirleşmekte, işsizlik yükselmekte ve finansal piyasalardaki dalgalanmaların artması sonucu yatırımcılar zarar etmektedir.Özellikle etkileri tüm dünyada hissedilen 1997 Asya Krizi sonrasında tartışmalar küreselleşme ve finansal liberalizasyon politikalarının üzerinde yoğunlaşmıştır. Gelişmekte olan ülkeler açısından bu politikaların ekonomik açıdan istikrarlı büyüme amacına hizmet eder olup olmadığının sorgulanması gündeme gelmiştir.Bu çerçevede, çalışmada finansal liberalizasyon teorisi incelenmiştir. Teorinin uygulamaya aktarıldığı gelişmekte olan ülkelerin deneyimleri ekonomik istikrarın seyri ile birlikte değerlendirilmiştir. Ulaşılan sonuçlar, finansal liberalizasyon politikalarını uygulayan gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik istikrarsızlıkların kaynağının ekonominin yapısal zayıflıkları olduğuna işaret etmektedir. Finansal liberalizasyon politikalarının bu sorunlar ortadan kaldırılmadan uygulamaya konması durumunda finansal, peşinden ekonomik krizlerin kaçınılmaz olduğu vurgulanmalıdır. Türkiye'de 1980 sonrası dönemde yaşanan 1982, 1987, 1994 ve 2001 finansal krizleri bu durumun örneklerini oluşturmaktadır. ABSTRACTOne of the important progresses in the last twenty five years period is the acceleration that globalization phenomenon gained. The globalization that can be defined basically as integration of world countries and peoples means, thanks to the information technology reduced the costs of transportation and communication in considerable amount, the elimination of artificial barriers that are before of overcome the boundaries of goods, services, capital, information and lessen human beings.The globalization phenomenon has also influence on financial markets. The capital flows freely among boundaries, and intensive capital inflows has been occurred particularly in the markets that have potential for high yield. On the other hand, the basic aim of developing countries which have two structural problems as saving and exchange deficits in their economies is the obtain of a maintainable growth process. This situation of globalization presents opportunity that can help the developing countries for realizing their abovementioned aims. One of the proposed policies that can assure this is the financial liberalization. The thing that must be done is to give up the financial repression policies and to get ride of the artificial national barriers before capital. Thus, the capital can be utilized in a place where it will be most productive.This approach that envisages the financial integration of world economies had found opportunity for application on a lot of developing countries in the last twenty five years. These countries including Turkey are located in the geography from Latin America to Southeast Asia. In today's world where financial markets are integrated gradually, however, an instability that occurred in financial market of any country can cause successive instabilities at international financial markets and subsequently economic crises.The unique peculiarities and the signal differences from previous ones of the crises that occurred at international markets lead the absence of envision of crises. Whatever the reasons of the crises are, the results of them are the same. As a result of the decrease in national product, people become impoverished, unemployment has risen and the investors have lost money due to the fluctuations in financial markets.The debates have concentrated on globalization and financial liberalization policies, especially after The Asian Crisis 1997 that its effects have been echoed in the whole world. Interrogation of whether these policies serve to the aim of maintainable economic growth for developing countries has become a current issue.In this context, the financial liberalization theory has been studied in the thesis. The experiences of developing countries where the theory has been transferred into application have been evaluated together with progress of economic stability. The findings obtained indicate that the sources of economic instability in the developing countries which are applied financial liberalization policies are structural weaknesses. It should be noted that financial and subsequently economic crises are inevitable if financial liberalization policies have applied without elimination of these problems. The financial crises of 1982, 1987, 1994 and 2001 that have been occurred in post-1980 era in Turkey are the samples of this situation.
Collections