Non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı ile sistatin c, neutrophil gelatinase-associated lipocalin (NGAL) arasındaki ilişki
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
NAYKH toplum da prevalansı yüksek olan karaciğer hastalıklarının önde gelenidir. NAYKH speketrumu oldukça geniştir, bu yüzden son dönem karaciğer sirozu ve karsinomuna ilerleyebilmektedir. Patogenizinde özellikle metabolik sendrom ve komponentleri rol almaktadır. Metabolik sednrom ve komponentleri ayrıca KBH, son dönem böbrek yetmezliği (SDBY), kardiyovasküler hastalık (KVH) gibi mortalitesi yüksek hastalık tablolarının da risk faktörleri arasındadır. NAYKH kardiyometabolik risk faktörlerinden bağımsız olarak KBH oluşumuna katkıda bulunduğu ileri sürülmektedir. Mortalitesinin yüksek ve etiyopatogenezinin karmaşık olması kronik böbrek hastalığını daha da önemli kılmaktadır. Bu sebeplerden dolayı KBH'nın erken evrede saptanması ve tedaviye başlanması öngörülmektedir. Şu anda böbrek fonksiyon testlerinden en fazla kullanılan kreatinin testi; kas kaynaklı olması, yaş, cinsiyet ve vücut ağırlığı gibi faktörlerden etkilenmesi, ayrıca GFH düşünde seviyesinde erken zamanlı yükselme olmaması nedeni ile yeni testlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenlerden dolayı NGAL ve Cys C markerlarına araştırmalara konu olmuştur.NGAL hasar sonrası böbrek tübül hücrelerinden salınan lipokalin ailesine ait olan bir küçük (25 kDa) bir proteindir. Böbrek hasarı sonrasında NGAL böbrek kortikal tübüllerinden alınır, kan ve idrarda önemli ölçüde artmaktadır. KBH'nda böbrek fonksiyonu bozulma oranı glomerüler lezyonların şiddetinden daha fazla olarak tubulointerstisyel bozulma derecesi ile ilişkilidir. Cys C tüm ökaryotik hücreler tarafından sabit bir hızda üretilen bir 13-kDa'lık, non-glikozile bazik proteindir. Serbestçe glomerül tarafından filtre edilir ve tübüllerden katabolize edilir. Cyc normalde idrarda tespit edilmemesine rağmen tübül hasarında idrarda saptanmıştır. Bu nedenden dolayı tübüler bir marker olduğunu düşündürmektedir. NAYKH'nın kardiyometabolik risk faktörlerinden bağımsız olarak KBH oluşumuna katkıda bulunduğu ileri sürülmektedir. NGAL ve Cys C; KBH'nda erken belirteç olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada amaç böbrek hasarının erken belirteçleri olan NGAL ve Cys C'nin NAYKH ve şiddeti ile arasındaki ilişkileri incelemektir.Bozok Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi genel dahiliye ve gastroenteroloji polikliniklerine Kasım 2015-Haziran 2016 tarihleri arasında çeşitli şikayetlerle başvuran ve batın ultrasonografi tetkiklerinde son 3 ay içinde saptanmış, farklı derecelerde yağlı karaciğer hastalığı tespit edilen hastalar ile aynı polikliniklere çeşitli şikayetlerle başvurup tetkiklerinde karaciğer yağlanması saptanmamış olan bireyler çalışmaya dâhil edildi. NAYKH olanlar hasta grubu, yağlı karaciğer hastalığı olmayan bireyler ise kontrol grubu olarak kabul edildi. Her iki grubun hemogram, KCFT, BFT, AKŞ, kolesterol, insülin değerlerine bakıldı, alkol kullanımları değerlendirildi. Antropometrik ölçüleri alındı. Yağlanması olan bireyleri ise Ultrasonografik derecelerine göre kendi için gruplandırıldı. Çalışma verileri SPSS (Statistical Package for Social Sciences) 16.0 kullanılarak değerlendirildi. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar % 95'lik güven aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.Yapılan çalışmaya 37'si kontrol grubu, 82'si hasta grubu olmak üzere toplam 119 kişi alınmıştır. Yapılan çalışma da 65'i kadın 54'ü erkek idi. Ultrasonografik olarak yağlanma saptanan 82 hastanın 17'sinde (% 20) grade 1, 54'ünde (% 65) grade 2, 11' inde (% 15) grade 3 hepatosteatoz saptanmıştır.Çalışma verileri değerlendirildiğin de beklenildiği gibi yağlanması olan bireylerde kilo, VKİ, sistolik ve diyastolik kan basıncında anlamlı yükseklik görülmüştür.Ayrıca bakılan karaciğer fonksiyon testlerinde (AST,ALT,ALP,GGT), kolesterol parametrelerinde, ürik asit, insülin kan şekeri ve HOMA-IR değerlerinde yağlanması olan grupta anlamlı derecede yükseklik saptanmıştır. NAYKH progresyon gösteren bir hastalık grubu olması nedeni ile KCFT değerlerinde yükseklik olması hepatosteatozun karaciğer harabiyeti yapmaya başladığını göstermektedir. Ayrıca NAYKH patogenezinde rol oynayan metabolik sendrom ve en önemli komponenti olan insülin direnci, çalışmamızda yağlanması olan grupta anlamlı derecede yüksek saptanmıştır. Çalışmamızın asıl amacı olan NGAL ve Cys C düzeyleri, hasta grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuş, ancak; NGAL seviyesinde istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0.05). Ayrıca; her iki grupta MDRD formülü kullanılarak GFH hesaplanmış ve bulunan değerler karşılaştırılmıştır. Sonuçta, bakılan GFH düzeyleri hasta grubunda kontrol grubuna göre daha düşük saptanmakla birlikte istatistiksel anlamlı fark görülmemiştir. Karaciğer yağlanması olan grupta böbrek yetmezliği belirteçlerinin yüksek saptanması böbrek hasarının başladığını göstermektedir. Bu durum NAYKH'nın kronik böbrek hastalığı ile ilişkisi olduğunu göstermiştir. Bu ilişkinin patogenezinde metabolik sendrom, insülin direnci ve en önemlisi ise endotel hasarı rol oynamaktadır.Çalışma verilerimiz böbrek yetmezliğinin karaciğer yağlanması olan olgularda başladığını göstermekteydi. Cys C ve NGAL markerları yeni araştırılan moleküllerdir ve yapmış olduğumuz bu çalışma ile bu yeni moleküllerin böbrek yetmezliğinin erken belirteçleri olduğu desteklenmiş ve NAYKH ile böbrek yetmezliği arasındaki ilişki ortaya konmuştur. Ancak; çalışmamızda hasta ve kontrol grubu sayısının azlığı çalışmamızı sınırlandıran bir faktördür. Geniş katılımlı araştırmalar yapılarak daha detaylı veriler elde edilebilir. Çalışmamız, son yapılan çalışmalara da yön verecek değerdedir. Non-alcoholic fatty liver disease (NAFLD) is leading the prevalence of high liver disease in society. NAFLD spectrum is very wide, so may progress to end-stage liver cirrhosis and carcinoma. It is involved metabolic syndrome and its components particular in the pathogenesis.It is among the risk factorsmetabolic syndrome and its components also chronic kidney disease (CKD), end-stage renal disease (ESRD), such as cardiovascular disease (CVD) in the high table mortality disease. It is suggested NAFLD independently from cardiometabolic risk factors, contributes to the formation of CKD. Chronic renal disease makes even more important that the pathogenesis of complex and high mortality. Because of these reasons CKD detection at an early stage and begin treatment are envisaged. The most commonly used test of creatinine currently kidney function tests; muscle to be welded, age, sex and influenced by factors such as body weight, also due to the lack of early-time rise in the level of GFR is needed to consider new testing. For these reasons, neutrophil gelatinase-associated lipocalin (NGAL) and cystatin C (Cys C) have been subject to research the marker.NGAL is a small protein belongs to the lipocalin family (25 kD) that released from renal tubular cells after injury. After kidney damage NGAL is secreted from renal cortical tubule significant increases in blood and urine. CKD rate of deterioration in kidney functionis more than the severity of glomerular lesions associated with the deterioration degree of tubulointerstitial. Cys C is produced by all eukaryotic cells at a constant rate of 13-kDa, non-glycosylated basic protein. Freely filtered by the glomerulus and catabolized in tubules. Although Cycler normally detected in the urine, damage is detected in urine at the tubule. For this reason suggested that a tubular marker.NAFLD independently from cardiometabolic risk factors has been proposed to contribute to the formation of CKD. NGAL and Cys C; It is considered as early markers at CKD. The aim of this studyto investigate NGAL and Cys C relations between the NAFLD and violence the early markers of kidney damage.Patients who were found to varying degrees of fatty liver disease, abdominal ultrasonography was found in the last 3 months, And patients with contacting the various complaints in the same clinic with fatty liver were not detected in tests, were included in the study admitted to the various complaints between November 2015- June 2016 BozokUniversity Research and Training Hospital of general internal medicine and gastroenterology clinics. With NAFLD as the patient group, The non-fatty liver disease individuals were regarded as the control group. Both groups CBC, LFT, KFT, cholesterol, fasting blood glucose, insulin levels were measured, assessed alcohol use. Anthropometric measurements were taken. The individuals who were grouped lubrication according to ultrasound for their degree.Study data using SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) was evaluated using 16.0. If the comparison of qualitative data Chi-square test was used. Results at 95% confidence interval and the p <0.05 level were assessed.Including 37 from control group, 82 from patient group people, totally 119 people were taken to study. Studies were also 65 women and 54 men. Ultrasonographicsteatosis in 82 patients, 17 (20%) grade 1, 54 (65%) grade 2, 11 in in (15%) grade 3 was found hepatic steatosis.Study data in patients with lubrication as expected when evaluated weight, BMI, there was significant elevation in systolic and diastolic blood pressure.Also seen in the liver function tests (ALT, AST, ALP, GGT), the cholesterol parameters, uric acid, insulin, blood glucose and HOMA-IR values in the lubrication group was found significantly high. NAFLD is a disease caused by group progressing shows high value is in LFT hepatic steatosis of the liver damage that start. It also plays a role in NAFLD pathogenesis of metabolic syndrome and insulin resistance, which is the most important component in our study, it was found significantly higher in the group with lubrication.NGAL and Cys C which is the main aim of our study levels were significantly higher in patients than in the control group, but; NGAL levels were found statistically significant differences (p <0.05). Also; Cys C and creatinine clearance in both groups (MDRD formula) using glomerular filtration rate (GFR) was calculated and compared to the values found. Finally, according to Cys C and creatinine clearance viewed GFR levels detected patient group lower than the control group, although there were no statistically significant differences. Determination of renal failure, elevated markers of fatty liver in group shows the start of kidney damage. This showed that the relationship of NAFLD with chronic kidney disease. This is related to the pathogenesis of metabolic syndrome, insulin resistance and endothelial damage of the most important role to play.Our data showed that the study started in patients with fatty liver of kidney failure. Cys C and NGAL new molecular markers are investigated andWith this study we have done thisnew molecules early markers of renal failure is supported and the relationship between NAFLD with renal failure has been demonstrated. But; Our work is a factor limiting our study of the small number of patients and the control group. By making with broad participation research can be obtained more detailed data. Our work has value to give direction to recent studies.
Collections