Pygmalion Myth in science-fiction cinema Stepford Wives, Blade Runner, Ghost in the Shell
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu tez; Stepford Wives (Forbes, Bryan 1975, USA), Blade Runner (Scott, Ridley, 1982, International Cut, USA,) ve Ghost in the Shell (Oshii, Mamoru, 1995, Japan-UK,) isimli üç bilim kurgu filminden yola çıkarak Pygmalion Miti'nin görünürde anlamını koruyor gibi olsa da kendi anlamının dahi bu filmlerin konseptinin içinde dönüştüğünü ve Pygmalion hikayesindeki mutlu sona ulaşmadığını ele alacaktır.Kendi istek, tutku ve hayallerine göre elleriyle yarattıkları yapay kadınlar filmlerin anlatısı ilerledikçe erkeklerin adeta ?dünyası? olmakta ancak bu dünyada istedikleri mutlu sona aslında ulaşamamaktadırlar. Erkek dünyalarında yaratılan dişi siborglarıyla birlikte karakterlerimiz, hep bir yerlerden kaçmaya çalışmakta ya da var olan karmaşık, gri atmosferli siber dünyalarında yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Bu üç filmde de erkekler son derece güzel yapay kadınlarını yaratmakta ve onlar üzerinde kontrol sahibi olmayı istemektedir. Ancak yaratma işlemi sırasında ve sonrasında tüm bu fantezinin gerçek olmasıyla birlikte mutlulukla devam edilecek ?aydınlık? bir yaşam beklenirken bu mutlu sonla karşılaşılmamaktadır. Kendi arzuları doğrultusunda tasarladıkları kadınları yaratma takıntısı, onları bir değişime sürüklerken kendi istediği kadını yaratma fantezisi cazibesini de yitirmektedir.Sonuç olarak bu tezde kadının mitolojik Pygmalion hikayesinde olduğu gibi cansız bedeninin yeniden yaratımını tartışılacaktır. Bu yüzden bilim kurgu sinemasında 1970, 1980 ve 1990 yıllarında her 10 yıllık dönemde öne çıkan, erkek yaratıcılar tarafından gerçekten ve ?yapay olarak? yeniden yaratılan kadın hikâyelerini konu alan birer film seçilmiştir.Anahtar Kelimeler: Bilim kurgu, dişi siborglar, Pygmalion Mitiiv This thesis will examine three science fiction movies named Stepford Wives (Forbes, Bryan; 1975; USA), Blade Runner (Scott, Ridley; 1982; International Cut; USA) and Ghost in the Shell (Oshii, Mamoru; 1995; Japan-UK) and show that even though Pygmalion Myth looks like it preserves its meaning, even its own meaning is transformed within the concepts of these movies and thus that happy ending in Pygmalion story is never reached.The artificial women that are literally shaped by men based on their desires, passions and dreams became, in a way, these men?s ?entire world?, however they can never reach that happy ending that they are hoping for even in this world. They are either in an attempt to escape from somewhere together with their female cyborgs or in a necessity to live in that existing complicated, grey cyber worlds of them. In all of these three movies, men create that extremely beautiful artificial women and want to have control over them. However during and after that process of creation, while the expectation is a ?bright? life that will be lived with great happiness by this fantasy coming true, that happy ending is never reached. While the obsession to create those women that they shaped based on their desires drives them to a change, the fantasy to create the dream women loses its attraction.To summarize, the main thing that this thesis discusses is recreation of woman by `giving life` to a lifeless body as in the mythological Pygmalion story. That?s why three movies that each shines out among other science fiction movies respectively in the decades of 1970s, 1980s and 1990s and that each tells the story of women recreated `artificially` by their men creators are selected.Keywords: Science fiction, Female cyborgs, Pygmalion Myth
Collections