Garip şiir akımı: İlkelerin şiire yansıması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İnsan, edebiyatın merkezindeki konumunu tarih sahnesinde kimi zaman kaybetmiş, kimi zaman da yeniden kazanmıştır. Edebi akımlar, doğa, kültür, estetik, bakış açısı ve dil gibi pek çok unsura bağlı olarak kendilerini tanımlama yoluna gitmişlerdir. Sanatın ne şekilde algılandığı ve eserlerin üretim tarzı genellikle poetika adı verilen bazen açık bir manifesto ile ortaya serimlenen bazen de dolaylı bir biçimse sadece sanatsal üretimlerle kendini ortaya konan ilkelere göre adlandırılır ve gelişimini gösterir. Ancak, neredeyse tüm bilim alanlarının olduğu gibi genelde edebiyatın, öznelde ise şiirin ana konusu ve öznesi insan olmak zorundadır. Şiirin ana öznesinin insan olması, tüm akımlarda, dönemlerde ve sanat anlayışlarında ortak, genel bir kavramı ve bakış açısını ortaya çıkarmaz. İnsanın ne şekilde ele alındığı şiirini niteliğini belirleyen en önemli olgudur; sınıfsal, etnik, ideolojik, dini vb pek çok açıdan insan özne olarak işlenebilir. İnsanın özne olarak şiirde konumlandırılması `ne` sorusunun yanıtını oluşturur, ama `nasıl` sorusunun yanıtı ise üslup ve dil ile ilgilidir. Merkezi insana teslim eden akımların asıl niteliği, sade, akıcı, soyut, somut, imgeci, hececi, aruzcu vb biçimlerde tanımlanan üslup anlayışına ve dil kullanım tarzlarına göre belirlenir.Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte seçkinci bir dünya algısının yerine, halkçılık, laiklik gibi değerlerin yerleştirilme çabası, önceden her şeyi mutlak bir insani otorite ve iradeye göre okumaya alışkın Anadolu insanı ile Türk aydınlarının yeni bir biçime, dile ve üsluba girmesi ve halkı şiirin ana konusu hâline getirmesini gerekli kılıyordu. Madem ki Cumhuriyet, en azından kavram ve ilke olarak, halkın iradesini mutlak otorite olarak kabul ediyordu, o zaman ona uygun bir söylem, sanat anlayışı, ifadeci bir dil ve bakış açısı geliştirilmeliydi. Milli Edebiyat akımının çoğunlukla hamasi, didaktik ve tümü ile sosyal-kültürel devrimin yerleştirilmesine yönelik üslubu, insan zihninin yeni algıya evrilmesi konusunda etkili olsa da sanatsal estetik ve ifadecilik bakımından genelde aydın bir bakış açısının pek de tanımadığı Anadolu, köy, kır ile sokak insanının sorunlarına ve diline uzak bir mesafede durmuştur. Garip akımı, genellikle, Divan edebiyatının geleneksel çizgide kendini hâlâ sürdürdüğü algıya karşı bir çıkış gibi görülse de, asıl gerçek tanımı/tespiti, tam da halktan olanın halkı, yani bir anlamda kendisini merkeze alarak, dünya algısını, sıkıntılarını kendi dili ile anlatma girişimi olmasıdır.İnsan merkezli bir dünyada, `hangi insan?` sorusu çok önemlidir. Bu soruya verilecek yanıt, sınıfsal, kültürel ve sosyal açıdan konumlandırma yapabilmenin de yolunu açar. Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat Horozcu ve Melih Cevdet Anday ile kendini uygulamaya dönüştüren Garip Şiir akımı, bu soruyu sıradan insan, sokaktaki insan şeklinde ortaya serer. Garip, bu açıdan, hazırladığı ve yayınladığı manifestosunda, sıradan halkı merkeze aldığını, onun dünyasından okumalar yaptığını, sıkıntılarını, acılarını, umutlarını, uğraşlarını, kısacası tüm dünyasını işleyeceğini ve bunu ona doğrudan anlaşılabilir biçimde aktarabilecek bir dil kullanacağını ifade eder. Bu açıdan, halk edebiyatı eserleri hariç, Türk edebiyat tarihinde, söylemin de dışına çıkarak, belki de gerçek anlamda uygulama ile Anadolu insanını dil de dahil tüm yönleri ile işleyen akımın Garip olduğunu söylemek gerekir. Garip, bu özellikleri ile siyasi ve kültürel anlamda gerçekleştirilen Cumhuriyet devrimi ölçütünde, sanattaki devrimin adıdır.Bu çalışmada, `Garipçiler`, `Garip Hareketi` veya `Birinci Yeniciler` olarak adlandıran Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat'ın şiir anlayışları ve şiirleri ele alınmıştır. Çalışmanın esas amacı bu üç şairin yayınladıkları ortak sanat bildirisinin şiirlerine ne ölçüde yansıdığını göstermektir. Çalışma iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde Garip Hareketi'nin mahiyeti, edebiyatımızdaki yeri ve değeri; ikinci bölümde ise hareketin sanat görüşleri ve bu görüşlerin Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rifat'ın şiirlerine ne ölçüde yansıdığı üzerinde durulmuştur. The individual has sometimes lost and sometimes gained his/her position in art and literature thoroughout history. Litarary movements have chosen to define themselves as regards nature, culture, aesthetic, points of view and language.The way art movements are regarded and the methods followed in the creation/production of literary works are generally dependant upon sometimes opnely expressed and sometimes indirectly produced manfestos called potics, which determine the way a literary movement will follow and how works will be produced. However, the human being has to be the main subject of poetry, literature and almost all the other scientific disciplines. That the main subject of poetry is the human being does not necessarily mean that there is or can be a general conception or point of view in all the literary movements, periods or art tendecies. How the human being is handled is the main factor in determining the quality and definition of the movement; the human being can be handled from a class, ethnical, ideological, religious and similar point of view. The positioning of the human being in poetry as the main subject forms the answer to the question `what`, but the `how` question is directly related to style and language. The main characteristic of literary movements positioning the human being into the center is determined according to their being simple, flowing, abstract, imagery based, metrical and the similar styles they employ as well as the language they choose.With the foundation of the Turkish Republic, laicist and republican values replaced the previously elitist concepts about the human being and the world. It also became necessary for Anatolian people as well as Turkish intellectuals to accept/devise a new style, language and methodology in order to replace the previous readings based on a godly authority and reign. As the Republic accepted, at least on a conceptual and theoretical level, the people as the ultimate authority, there emerged a need to contruct a new concept of art, discourse, expressive language and point of view to suit the new world. The emotional, didactic and mostly ideologial oriented language of the National Literature Movement achieved important success in the acceptance of the new values of the Republic, yet form a literary aesthetic and expressive point of view, it remained aloof from the real language and world of Anatolian, village, or street people, whom the intellectuals of the time were not so much familiar with. Garip movement, in general, is regarded as a protest against the ongoing influence and application of classical Divan literature, which is based on themes and subjects related to the upper classes produced in difficult to understand language, its real definition should be that it is a literature produced by the ordinary people about the ordinary people, in other words, it takes itself into the center and tells about itself, its worldview and issues through the real language it uses in everyday life.In a human-centered world, the question `which human?` is very important. Any answer to be given to this question, paves the way for a sclass, cultural and social positioning of the concepts. The Garip Poetic movement, which were offered and applied by Orhan Veli Kanık, Oktay Rıfat Horozcu and Melih Cevdet Anday, gives the answer to this question as ordinary man or the man in the street. In this regard, in the manifesto, they declare that they take the human being into the center, they deal with all the issues of ordinary man, they will work on his troubles, hopes, sufferings, issues, and world in short, and that they will present these issues in understandable styles and language. Therefore, except for the folk literature works, it must be noted that the movement that truly focuses upon Anatolian people including their language is the Garip literary movement. With such features, as an equal to the revolutions and principles achieved through the Republican Revolution, the Garip movement is its counterpart in literature.In this study, the poetic conceptions and poetry produced by Orhan Veli, Melih Cevdet and Oktay Rifat, whose literary poinf of vies are named differently as `Garipçiler`, `Garip Movement`, or `Birinci Yenciler`. The main objective of this study is to determine/analyze to what extent their poetic views are reflected in their poems.The study is composed of two main parts. In the first part, the properties of the Garip movement, its value and place in our literature is focused on; in the second part, the literary ideas of the three poets and to what extent they are reflected in their poetic productions are examined.
Collections