İzmir`in Çeşme, Alaçatı ve Urla ilçelerinde beta talasemi taşıyıcılığı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
kuzen evlillikleri oluşturmaktadır. Ancak, akraba evliliği görülme oranı doğu bölgelerimizde %30'lara çıkarken, Batı Anadolu'da %12 düzeyinde kalmaktadır. İzmir'de 1993 yılında yapılan bir çalışmada da akraba evliliği görülme oranı %5 bulunmuştur (6). Bu sonuç, bizim Talasemi Major hastalarını neden beklediğimizden az gördüğümüzü açıklayabilir. Beta Talasemi Taşıyıcılığı'nın Türkiye ortalamasının belirgin olarak üzerinde bulunduğu İzmir bölgesinde, üniversitelerimiz ve tüm çocuk hastanelerinin Sağlık Bakanlığı ile birlikte çalışarak düzenli bir tarama programı oluşturması gerekliliği üzerinde durulmalıdır. Burada öncelik verilmesi gereken konu, bölge halkının her türlü iletişim araçları kullanılarak konu hakkında bilgilendirilmesidir. Araştırmamızda ortaya çıkarılan taşıyıcıların ailelerine ve yöre halkına Beta Talasemi konusunda gerekli bilgiler verilmiş, özellikle akraba evliliğinden kaçınması ve evleneceği kişinin basit testlerle değerlendirilmesi gereği üzerinde durulmuştur. Bundan sonra hastanelere başvuran tüm bireylerin herhangi bir nedenle yapılan kan sayımlarında eritrosit indeksleri rutin olarak değerlendirilmeli, ileri incelemeye alınacaklar saptanmalıdır. Bölgemiz için önemli morbidite ve mortalite nedeni olan Talasemi Major insidansının en aza indirilmesi böylece olası olacaktır. ÖZET Hemoglobinopatiler, hemoglobin sentezini etkileyen mutasyonlar sonucu ortaya çıkar ve kalıtsal genetik hastalıklar arasında en sık görülen gurubu oluştururlar. Bu gurup içinde yer alan Talasemiler, otozomal resesif kalıtılırlar. Genetik geçişi aynı olan diğer hastalıklarda, risk altındaki bireyler ancak hastaların ortaya çıkmasıyla saptanabilirken, Talasemiler'de taşıyıcılar basit hematolojik incelemelerle tanınabilirler. Günümüzde İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs gibi Beta Talasemi Taşıyıcılığı prevalansı yüksek olan ülkelerde düzenli uygulanan `Hemoglobinopati 35Kontrol Programlan` sayesinde hastaların eradikasyonu mümkün olmuştur. Beta Talasemi taşıyıcıları genelde sağlıklı olup, asemptomatik bireylerden hafif ya da orta derecede splenomegali, solukluk, hafif subikter, safra taşları, kemik ağrıları gibi belirtilere kadar uzanan bir yelpazeyi içerirler. Bu tip bireyler sık sık `Demir Eksikliği Anemisi` oldukları düşüncesiyle yanlış olarak demir preparatları kullanmışlardır. Beta Talasemi'yi oluşturan mutasyonlar Akdeniz Ülkeleri, Kuzey Afrika, Güneydoğu Asya, Hindistan ve Endonezya'da yüksek gen frekanslarına sahiptirler. Yapılan mikroepidemiyolojik çalışmalar, kültürde üretilen yüksek Hb F konsantrasyonlu eritrositlerin `Plasmodium falciparum` gelişimini azalttığı, böylece Beta Talasemi'nin malaria görülme şıklığıyla birlikte hareket ettiğini göstermektedir. Türkiye'de Beta Talasemi ile ilgili ilk çalışmalar 1941 yılında yapılmıştır. 1971 'de yapılan saha taramaları sonucunda, Ülke genelinde prevalans %2.1 bulunmuştur. Taşıyıcılık bölgesel olarak önemli farklar gösterir. Erzurum'da prevalans %0.6 iken Muğla'da %6.6, Batı Trakya Türkleri'nde %10.8'e kadar çıkmaktadır. Moleküler genetik ile ilgili çalışmalarda, Beta Talasemi'ye yol açan 40 nokta mutasyonu tanımlanmıştır. Türkiye'de en sık görüleni, IVS 1-110 tipidir. Talasemi Major tanısı genellikle 6 ay ile 2 yaş arasında konur. Ciddi inefektif eritropoez, kemik iliğinde eritroid hiperplazi vardır. Kemiklerde hematopoez artışına bağlı tipik değişiklikler, özelllikle düzensiz kan transfüzyonları yapılanlarda belirgindir. Konvansiyonel incelemelere ek olarak `Bilgisayarlı Tomografi`, `Manyetik Rezonans Görüntüleme` yöntemleri, organlardaki demir birikimini ortaya koymaları açısından değerlidir. Tedavide, kan transfüzyonları ile hatalı yapımı ve ikincil olarak gelişen komplikasyonları en aza indirmek amaçlanmıştır. İkinci safhada ise, biriken fazla demirin organizmadan atılımı söz konusudur. Günümüzde tercih edilen yöntem, hipertransfüzyon ve sürekli 36parenteral `desferoxamine` infüzyonudur. Yeni tedavi yaklaşımları arasında allogenik kemik iliği transplantasyonu, Hb F düzeyini arttırıcı ajanlar, hematopoetik büyüme faktörleri ve gen tedavisi yer almaktadır. Heterozigot Beta Talasemi'nin en sık görülen formu, Hb A2 düzeyi yüksek olandır. Ülkemizde de olguların büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Beta Talasemi taşıyıcılarının ayırıcı tanısı basit hematolojik testlerle yapılabilir. Bunların başında, eritrosit indeksleri ortalama eritrosit hacmi (OEH) ve ortalama eritrosit hemoglobini (OEHb) vardır. Bu olanakların bulunmadığı yerlerde ozmotik frajilite testleri ilk basamakta yer alır. Demir Eksikliği Anemisi, geliştirilmiş olan formüllerle ve spesifik laboratuvar testleriyle ayrılabilir. Demir Eksikliği Anemisi ile birlikte Talasemi Taşıyıcılığı olabileceği unutulmamalıdır. Bu olgularda yeterli demir replasmanı sonrasında Hb A2 düzeyinin olması gereken yüksek düzeye çıktığı görülür. Beta Talasemi Taşıyıcılarının ortaya çıkarılması, risk altında olan bölgelerin saptanması ve orada halkın öncelikle konu hakkında bilinçlendirilmesiyle başlar. Bundan sonra laboratuvar testleri gelir. İlk basamakta seçilecek testler eritrosit indeksleri (OEH, OEHb), Hb A2 düzeyi ve anormal hemoglobin sıklığı yüksek beklenen bölgeler için hemoglobin elektroforezidir. İkinci basamakta, özellikle anormal hemoglobinin ayırıcı tanısı, Talasemi tipinin saptanması ve özellikle anormal hemoglobinin ayırıcı tanısı, Talasemi tipinin saptanması ve özellikle Demir Eksikliği Anemisi'nden ayırıcı testler gelir. Kesin tanı, a/p globin zincir sentez oranının saptanması ile konur. Beta Talasemi Taşıyıcılığı prevalansının ortaya konulması amacıyla 1992'de Çeşme ve köyleri ile Alaçatı'da, 1993'te Urla ilçesinde yaptığımız tarama çalışmalarına, rastgele seçilen 1 885 öğrenci alınmıştır. İlk aşamada öğretmenlere ve anne babalara konu hakkında bilgi verilmiş, daha sonra venöz kan örnekleri alınarak incelemeye geçilmiştir. Tüm olgular, Hb A2 Yüksek Beta Talasemi Taşıyıcılığı, anormal hemoglobin varyantları ve 37Demir Eksikliği Anemisi yönünden değerlendirilmişlerdir. Çeşme ve yöresi ile Alaçatı'da araştırmaya alınan 1029 öğrenciden 46'sında Beta Talasemi Taşıyıcılığı saptanmıştır (% 4.5). İleri incelemeyle 6 olguda Orak Hücreli Anemi Taşıyıcılığı ortaya çıkarılmıştır (%0.6). 4 olguda Demir Eksikliği Anemisi bulunmuştur. Urla'da yaptığımız tarama çalışmasına 856 öğrenci alınmış, 39 olguda taşıyıcılık saptanmıştır (%4.6).8 olgu Demir Eksikliği Anemisi olarak değerlendirilmiştir. Çalışmamızda ayrıca sağlıklı çocukların oluşturduğu 10-14 yaş gurubu hematolojik değerlerinin normalleri ortaya çıkarılmıştır. Sonuçlar değerlendirildiğinde OEH alt sınırı olarak 80 fL'yi almamızın anlamlı olduğu görülmektedir. Her iki bölgede ortaya çıkarılan toplam 85 Beta Talasemi Taşıyıcısının OEH değerleri 53 fL ile 80 fl_ arasında dağılmakta ve yaklaşık yarısı (% 55) 75-80 fL arasında bulunmaktadır. Ayrıca çalışma yaptığımız bölgelerde Demir Eksikliği Anemisi oranının % 0.7 gibi düşük düzeyde olduğunu gördük. Araştırma bölgemizde Beta Talasemi Taşıyıcılığı oranının önemli derecede yüksek bulunmasına karşın hasta sayısının az olması, Türkiye geneline göre akraba evliliklerinin daha az oranda görülmesine bağlanabilir. Nitekim, Türkiye'de genel akraba evliliği oranı %21 bulunurken, 1993 yılında İzmir'de yapılan bir araştırmada %5 oranında kaldığı görülmüştür. Beta Talasemi Taşıyıcılığı'nın Türkiye genelinden yüksek olduğu görülen İzmir bölgesinde, halkın konu hakkında bilgilendirilerek düzenli bir tarama programı uygulanması gereklidir. Bölgemiz için önemli morbidite ve mortalite nedeni olan Talasemi Major insidansının azaltılması ve hastalığın eradikasyonu böylece mümkün olacaktır. 38
Collections