Meme kanserinde adjuvan tamoksifen tedavisinin postmenopozal hastalarda serum lipid ve lipoproteinlerine etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Meme kanseri sigara içmeyen kadının en sık cilt dışı kanseridir. Hastalığın tedavisinde cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve hormonoterapi gibi tedavi metodları kullanılmaktadır. Tamoksifen, tümör hücreleri estrojen reseptörü (ER) veya progesteron reseptörü (PgR) pozitif olan hastalarda meme kanserinin hormonal tedavisinde ve profilaksisi amacıyla kullanılan bir ajandır. Kardiyovasküler sistem hastalıkları postmenapozal kadınların en sık morbidite ve mortalite sebeplerindendir. Hiperlipidemi bu hastalıkların gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Serum lipid, lipoprotein ve apolipoprotenleri ile şekillenen kan lipid profili, pekçok endojen ve eksojen faktörden etkilenebilmektedir. Tamoksifen de kan lipid profiline direk veya hormonal statü üzerinden indirek olarak etkili olabilmektedir. Bu çalışmada postmenapozal ve medyan 26.5 aydır adjuvan tamoksifen tedavisi almakta olan 16 meme kanseri hastası ile tamoksifen tedavisi görmeyen 12 hastadan oluşan kontrol `. grubunun serum lipid profilleri karşılaştırılmıştır. Daha önce. yapılmjş. çalışmalardan farklı olarak hastaların serum lipid profilleri üzerine etkili olabilecek faktörler ve ilgili parametreler de ayrıntılı olarak incelenmiştir. Hastaların demografik özellikleri, almış oldukları adjuvan tedaviler ve izlem süreleri yönünden anlamlı farklılıkları yoktur, yine hiçbirinin serum lipid profili üzerinde etkili olabilecek komorbid hastalığı ve ilaç kullanma öyküsü yoktur. Beslenme özellikleri incelendiğinde et tüketimi dışında belirgin bir farklılık tespit edilmemiştir. Her iki grupta da tavuk etinin en sık tüketilmesi ardından tamoksifen grubunda en sık dana, kontrol grubunda da balık etinin tüketildiği gözlenmiştir. Hastalar genel olarak tanı sonrasında dışarıda çalışmayı bırakmış ve ev işlerini de hafifletmişlerdir. Yürüyüş dışında spor yapmamaktadırlar, kontrol grubu daha fazla oranda yürüyüş yapmaktadır. Tanı sonrasında hastaların vücut ağırlıkları artmıştır, ancak bu artış anlamlı değildir ve gruplar arasında da anlamlı vücut ağırlığı farkı yoktur. Tanı sonrası dönemde tamoksifen grubundaki hastaların sistolik kan basıncı anlamlı ölçüde artma göstermiştir. Kontrol grubunun hemoglobin ve albumin değerleri tamoksifen grubuna göre anlamlı bir yükseklik göstermiştir. Çalışılan diğer hematolojik ve biyokimyasal parametrelerle, tiroid fonksiyon testleri yönünden gruplar arasında farklılık yoktur. Yine tamoksifen ve kontrol grupları arasında serum östradiol ve progesteron düzeyleri yönünden fark yoktur. Serum LH ve FSH değerleri ise tamoksifen grubunda anlamlı düzeyde daha düşüktür. Tamoksifen ve kontrol grupları arasında serum trigliserid, total kolesterol ve LDL kolesterol değerleri yönünden farklılık yoktur. Serum HDL-kolesterol değeri ise tamoksifen kullanan grupta anlamlı derecede daha yüksektir. Tamoksifen grubunda ortalama serum alfa lipoprotein değeri daha yüksek olmakla birlikte anlamlı değildir. Yine serum prebeta ve beta lipoprotein değerleri yönünden anlamlı farklılık yoktur. Tamoksifen grubunun ortalama serum Apolipoprotein-A1 değeri kontrol grubundan anlamlı düzeyde yüksektir. Ortalama serum Apolipoprotein B ve lipoprotein (a) düzeyleri ise farksızdır. 57Bu çalışmada tamoksifen grubunu oluşturan hastaların ortalama yaşlarının daha fazla olmasına, bu grup hastaların daha fazla kırmızı et tüketmesine ve daha az düzenli yürüyüş yapmasına rağmen serum HDL-kolesterol ve apolipoprotein A1 değerleri daha yüksek bulunmuştur. Bu sonuçlar literatürle uyumlu olup tamoksifen tedavisinin postmenapozal hastalarda kardiyovasküler hastalıklar yönünden koruyucu etkisi olduğunu düşündürmüştür. Daha kesin sonuçların elde edilebilmesi yönünden bu konuda daha geniş ölçekli çalışmaların düzenlenmesi uygun olacaktır. 58
Collections