dc.description.abstract | SONUÇ 1950'lerden başlıyarak azgelişmişlik çemberini zorlayan îran ekonomisi petrol gelirine dayanarak alt yapı tesislerini oluşturmaya çalıştı ve hızlı bir kalkınma sürecine girdi. Hü kümetin uyguladığı iktisadi politika, aldığı karar ve tedbir ler bu dönemle bazı engellerin aşılmasını sağladı. Ancak esas niceliksel gelişme, 1960'lı yıllarda başta toprak reformu olmak üzere bazı reformların yapılmasıyla gerçekleşti. Bu dönem bir anlamda îran için bir `Kalkış` (Take-off) dönemiydi. 1970 'li yılların başından itibaren hızla artan petrol fi yatları ve dolayısıyla dış gelir artışı ülke ekonomisini derin den etkileyerek yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Uy gulanmakta olan Beşinci Beş- Yıllık Kalkınma Planı yeniden değiş tirilmiş, ülke ekonomisinin fiziki kapasitesi dikkate alınmadan yalnız yüksek oranlı bir gelişme hızını gerçekleştirmek için olağanüstü iddialı bir yatırım kampanyası başlatılmıştır. Ancak yatırımlardaki artışlar uygulamada esas üretim alan larını takviye etmekten ziyade, devletin cari bütçesini kabart mış ye alt yapı proje uygulamaları iktisadi kapasite sınırlı olduğu için şiddetli bir enflasyona neden olmuştur. Bu konuda ayrıntılı bilgi, metin içinde Beşinci Planın uygulama sonucu anlatılırken verilmiştir. İktisadi ve toplumsal ilişkiler genel bir tarihi eğilim olarak her aşamada ileriye doğru hareket eder. îran, bu genel yasanın dışında kalamadığı için bu süre içinde ve özellikle 1963 'den sonra gelişmede önemli bir yol almıştır. Gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olarak kişi başına G.S.M.H. 1962-69 yıllarında 172 dolardan, 1971-72 'de 380 dolar, 1973-74'de 810 dolar, 1974-75 'de 1770 dolar ve 1977-78 yılında 2180 doları aş mıştır. Petrol gelirlerinin payının milli gelirin kabarık gö zükmesinde büyük rol oynamasına rağmen hem alt yapı tesislerinde hemde sanayii ve madencilik üretiminde önemli artışlar görülmüş tür. - 154 -- 155 - îran ekonomisinin sektörel düzeyde irdelenmesi gilişmiş- lik düzeyinin hangi aşamada olduğunu, düzensiz ve sağlıksız bir gelişme ile yapısal bozukluğunu kolaylıkla göstermektedir. Eko nomi bir bütün olarak ele alındığında petrol gelirlerinin dolay lı ve dolaysız etkileriyle kabarık rakamlarla görülen üretim artışı gerçek gelişme düzeyini örtbas etmektedir. Sanayileşme nin yapısı, üretim ölçeği, bölgesel dağılımı ve aralarındaki organik ilişki noksanlığı sanayii düzeyinin halen kendi kendi ni besliyecek düzeyde olmadığının önemli bir göstergesidir. İran'da bugünkü sanayii yapısı nicelik, nitelik ve üretim çeşitliliği yönü ile iç piyasaya dayalı olduğu için dış tica rette önemli bir rolü yoktur. Ve genellikle montaj sanayii ni teliğindedir. Ancak montajcılığın ileri teknoloji transferinde yardım cı olduğu sürece, bir takım sakıncalarına rağmen çok olumlu yön lerinin olduğu da açıktır. Ancak montajcılıktan amaç, kıt olan faktörleri temin etmek ve belli bir sürede ileri teknoloji ve işletmecilik bilgisini elde ederek, üretimde ülke payını artır mak ve bağımsız bir sanayii kolu oluşturmak olmalıdır. İran ekonomisi sanayileşmesinde, gelişmekte olan bir çok ülkenin önemli sorunu oia,n/ sermaye yetersizliği ile karşılaş mamaktadır. İran'da sadece teknik bilgi, üretimde verim düşük lüğü alt yapı ve yetişkin eleman yetersizliği vardır. Bu yüzden de teknoloji ithalinde ve montajcılıkta güdeceği politikayı îran çok titizlikle seçmek zorunda idi. Ne var ki, oluşan sa nayii biçimi bunun böyle olmadığını kanıtlamıştır. Çünkü mon taj sanayii geliştikçe dışa bağımlılık giderek artmıştır. 1977 1978 yılı gerçekleşen 16 milyar dolar ithalatin 8 milyar dola rı hşm ve yarı mamul mal alımında kullum İmiş tır. Diğer taraf tan teknolojik bağımlılık, iç faktörlerin rasyonel kullanımı önlemekte ve insan gücü, yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar, teknolojik ilerlemeye uyumlu bir şekilde gelişememektedir.- 156 - Kendi iç kaynaklarına, dayanmayan ye ulusal bir nitelik ta şımayan sanayi, sürekli gelişmeyi, sağlam ve düzenli ilerlemeyi gerçekleştiremediği gibi bağımlılığın aşırı boyutlara ulaşması sonucunda ülkenin siyasi bağımsızlığını da tehlikeye düşürebi-t lir İran'da sosyal yapı ve sanayi düzeyi yabancı teknolojiye ihtiyaç duyduğu halde ulusal sanayiinin oluşmasına da elverişli dir. Genelde ileri teknolojinin kurulması ve iş kaynakların zor laması teknik bilgi, yetişkin eleman ve sürekli gelişmeyi mümkün kılar. Ulusal teknoloji oluştuğu sürece, iş gücü. niteliğinin değişmesi, işgücü, verimliliğinin arttırılması ve bilimsel çalış ma merkezlerinin uzma.nlık ve deneyimleri artar. İran'da bugün sanayi sektöründe çalışmakta olan işçilerin %7 0'inin yeteri bil gi, beceri ve eğitime sahip olmadıkları resmi makamlar tarafın dan açıklanmaktı.dır (140), Bu durumun başlıca nedeni mevcut tek nolojinin dışa, bağımlılığıdır. Kurulan sanayi ülke koşullarına uymamakla beraber uzmanlık ve yüksek teknoloji bilgisi kilit noktalarda yabancı uzma,nlar verimliliğin çok üstünde bir maaş la istihdam edilmiştir.. Bilindiği gibi engebeli, dağlık, susuz ve çölle kaplı o- lan îran tarıma çok elverişli olmadığı halde bir tarım ülkesi dir. Petrolden gelir elde etmeden önce uzun süre tarım ürünle ri ihraç etmiştir., Anca,k bu yapı büyük miktarda değişmiş ve İran günümüzde büyük bir tarım ürünü ithalatçısına dönüşmüştür. Bunun nedenleri nüfus artışı, tüketim artışı ve köyden şehire göçle birlikte kuşkusuz, petrolün îran ekonomisinde tek ve be lirleyici bir gelir kaynağı olarak ortaya çıkmasıdır. öte yandan İran'da uygulanan tarım politikası da başarı lı olmamıştır. Bu durumun, yapısal nedenler dışında uygulanan politikada, tarıma gereken önemin verilmemesinden kaynaklandığı ortadadır. Uygulanan beş ayrı kalkınma planında ve özellikle üçüncü beş yıllık ka,lkınma planından itibaren öngörülen hedef ler gerçekleşmemiştir. 140- Vezarete Kar ye Umjore Ectemai, Keyhan, 15 Azer, 1978.- 157 - İstatistik! yedilerin karmaşıklığı ve çeşitliliği özellik le tarım sektöründe inceleme ve araştırma yaparak sorunların çö zümünü zorlaştırmaktadır. Şüphesiz geri kalmışlığın temelinde toprak ilişkileri ve iktisadi yapı büyük rol oynamaktadır. Ama diğer sorunların olduğu da. bir gerçektir. 1977 yılında devletin sabit yatırımlarının yalnız %7,6'sı tarıma ayrılmıştır ve bu miktarın tümü kullanılmamıştır. Bu yüzden 1973'de tanrı ürünle ri ithalatı 500 milyon dolardan 1977 yılında 1,7 milyar dolara yükselmiştir. Bu miktar petrol dışı ihracatın yaklaşık üç katı dır. Tarıma açık toprak parçalarının küçüklüğü, susuzluk ve..,;. mali olanaksızlık, birlikte köylerin dağınıklığı ve köylerara- sı ilişki, köyler ve şaherlerarası ilişki noksanlığı eski yapı nın devamını sağlamaktadırlar. Şöyle ki, 65.180 dağınık îran kö yünden yalnız 8.317'inde aile sayısı 2Ü0'ün üstündedir ve toplam köylülerin %53'ü bu köylerde oturmakta diğer %47'si geri kalan köylerde iskân etmektediler. Bu köylerden 26 bininde 50 aile den az ve 20 bininde de yalnız 10 aileye kadar yaşamaktadırlar Tüm bu faktörlerin birleşmesi tarımda kendi tüketimine yönelik üretimi, büyük piyasa tüketimine yönelik üretime geç meyi önlemiştir. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi uzun dönemde bu yapının devam etmesi mümkün değildir. Yıllardır, îran, petrol gelirlerine dayalı hızlı bir sa nayileşme ve gelişme peşinde koşturmuştur. Ancak bunu yaparken kendi iç dinamizmini harekete geçirmeyi düşünmemiş, sadece ge lişmeyi dışarıdan ithal etmeye çalışmıştır. Bu nedenle de İran da sağlam bir iktisadi gelişmeden sözetmek mümkün olmamıştır. Petrol geliri gerçekten iç üretimden elde edilen bir ge lir değildir, zira sondajdan başlıyarak, çıkarma, pazarlama ve taşıma büyük petrol şirketleri tarafından gerçekleştirilmekte dir. 1977-1978 de toplam 2,039 milyon varil ham petrol üretimin yalnız 6 milyon varili îran ulusal petrol şirketi tarafından- 158 - üretilmiştir. İran'da ham petrol ihracatx yapıldığı ve yabancı sermaye ve şirketlerle bu iş gerçekleştiği için petrol ihracın dan elde edilen gelir yurt dışından sermaye transferi anlamına gelmektedir. O yüzden yerli bir sermaye birikimi anlamına gel mez. Çünkü bu gelir iç dinamiklerin hareketi ile yavaş yavaş bi rikmiş bir sermaye değil ülke dışı dinamikler aracılığı ile olu şan ve daha sonra ülkeye transfer edilen bir sermayedir. 197 4 petrol fiyat artışlarının îran ekonomisi üzerinde etkesi bu te zi doğrulamaktadır. Yalnız petrol gelirlerine dayanarak, ülke gerçekleri ve alt yapı imkanları gözönüne alınmadan ne pahasına olursa olsun kalkınma gerçekleşmiş. Oysa petrol sanayii îran kal kınmasında öncü sektör rolünü oynayabilirdi. Yani petrolü ham değil işleyerek ihraç etmekle petrokimya kompleksi ve yan sana yii kurularak işlenmiş petrol ürünleri ihracı ile elde edilen gelir ülke sermaye birikimine dönüşerek tek sektör öncülüğünde kalkınma, bir yöntem olarak seçilebilirdi (x). Petrolün ham olarak satılması yalnız maddi kayıp değildir. 0 alanda kurulmadı gereken büyük petrokimya sanayi, bilimsel ve teknolojik araştırmayı da, önlemiştir. îran kendi iç dinamikleri ile kalkınmasını gerçekleştire mediği için doğrudan bir sermaye birikimi sağlayamamıştır. Sonuç olarak denilebilir ki, îran-da iktisadi kalkınma ve kapitalist gelişmeyi geleneksel, toplumsal yapı- toprak ilişki leri ve mutlakiyet idaresi yıllarca engelleyerek, iç dinamikle re dayalı sermaye birikimini önlemiştir. Dolayısiyle ham petrol ithalinden elde edilen para yurt dışı sermaye transferi rolünü oynadığı için sermaye birikimi yapay bir durumda kalmıştır. (x) Bir varil petrolün ham olarak piyasa değeri 20 ile 30 dolar arasında değişmektedir ve büyük bir ihtimalle önümüzdeki yıllarda petrol fiya tında düşüş olabilir. Msvçut teknoloji ile günümüzde ham petrol geliş miş sanayi ülkelerinde işlenerek çok sayıda ürün elde edilmekte bir varil petrolden elde edilen ürünlerin piyasa değeri 2000 doların üs tüne çıkmaktadır.- 159 - İran toplumunun yapısı, kültür- düzeyinin düşüklüğü yerle şim merkezlerinin uzaklığı alt yapının yetersizliği ve toplumun yarısını teşkil eden kadınların aktif şekilde iktisadi hayata katılmayışları, batıl inanç ve yobazlığın yaygınlığı iktisadi kalkınmada olumsuz rol oynamıştır. Bu durumu rakamlarla açıkla mak mümkündür. 1978-1979 yılları 6 yaşın üzerinde toplam nüfu sun %50,8'i yazma okuma bilmektedir ve bu miktarın % 6 2, 4' ünü erkekler ve %39,û kadınlardan oluşmuştur. İran'da iktisadi kalkınmayı önleyen önemli bir diğer fak tör ise mutlakiyet idaresinin yıllarca devam etmesi, uzun süre her çeşit değişim ile yeniliğe karşı olmasıdır. Zira despotik yönetim toplumu ve ülkeyi kendi malı gibi görmekte ve her çeşit gelişmeyi kendi sarayı için bir tehlike kaynağı olarak düşünmektedir. Genellikle mutlakiyet idareler bilindiği gibi toplum ya pısının değişmesinde, ilk birikimin oluşmasında, dolayısı ile. feodalizmden kapitalizm geçişde ve geçiş dönemin kısalmasında merkezi bir güç olarak katalizör işlevi görebilirler. 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa, ülkelirinde ve Japonya da böyle olmuş tur, Mutlakiyet ida,reşi tarımdan büyük vergiler alarak gelişen sanayii ve burjuvaziye aktarmışlardır. Birçok kalkınmakta, plan ülkede kapitalizme geçiş dönemi mutlakiyet idaresi altında daha hızlı olmuştur. Ama bu süreç belli bir aşamaya geldikten sonra artık mutlakiyet idaresinin yapısı değişmiştir. Çünkü bir süre sonra egemenliğini sürdüren mutlakiyet idaresi gelişen burjuvazi ile çelişkiye düşmeye baş lar. İran toplumunda saray ve özellikle Şah yalnız siyasi güç ve orotireteşinin değil, dinsel otoritenin (teokratik) de tem silcisi sayılmakta, idi. Şah Allahın yer yüzende gölgesi (Zil- lullah) olarak kabul ediliyordu. îşte bu anlayış yüzünden Av rupa'da gelişmekte olan demokrasi fikri İran'a girememiştir. Meşrutiyet devrimi ile Şah 'm ve sarayın yetkileri sınırlanmış- 160 - ama savurgan ve keyfi harcamaları önlenememiştir. Nitekim ilk borç ülke gümrüğü ve diğer kaynakları yabancılar nezdinde ipo tek edilerek alınmış, bu fonlar Şah ve prenslerin eğlence sefer lerinde harcanmıştır, ülke gümrüğü yabancılar kontrolünde tu tulduğu sürece ülke içi birikim ve dolayısıyle üretime yönelik yatırımların oluşmaması doğaldır. tran burjuvazisi tutarlı, tasarrufçu, geleceğe yönelik yatırımcı ve fedakâr değildir, israf çıdır. Kolay yoldan kazan dığı paranın bir kısmını güvenli olsun diye yurt dışına çıkar maya çalışmış ye başarmıştır. Bu olayın gelişmesinde mutlakiyet idaresinin büyük etkisi vardır. Zira emir ve buyrukların kanun yerine geçtiği bir ülkede sermaye geleceğini garanti altında ?£ görmediği için korkak dayarın. Bu yüzden îran burjuvazisi fır sat buldukça sarayın yetkisini sınırlamaya çalışmı ve iktisa di faaliyete güven istemiştir. Bu politik yaşama aktif katılım la mümkündür. Böylece yönetime iştirak eder, çıkarılan yasa ve uygulanan ekonomi politikaya yön verir. Kanımızca 1979 Şubatında Şahlık düzeninin yıkılmasına ne den olan devrimle îran. burjuvazisi siyasi alanda kendini güven ce altına almaya çalışmıştır. Artık Şahlık düzeni ve yapısı îran burjuvazisinin kalıbına dar gelmeye başlamıştır. Bugün îran bir geçiş dönemi yaşamakta ve onun sancılarını çekmekte dir. Uzun süre böyle devam etmesi muhtemel değildir. Ama Şah lık Yönetimine tekrar dönmeyeceği keşindir. îslâmi esaslara dayandırılmak istenen Devrim, bir burjuva devrimi mi? Yoksa orta çağa bir dönüş mü? Bu olay bütün çelişkileri, ileriye ve geriye yönelik yanlarıyla henüz tarih içindeki yerini saptıya- madığımız bir harekettir. Ancak tarihin ileriye dönük bir ge lişme süreci olduğu varsayımı ile düşünürsek, ortalık durul duğunda, îran'lılar güçlü dengeli bir `ULUSAL` birim olarak Dünya Uluslararasındaki yerini alacaktır. | |