Resimde anlatım öğesi olarak renk ve tekstür
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Batı resminde anlatım öğesi olarak renk ve tekstürün serüveninebakıldığında; rengin temsil değerinin, maddesel değeriyle yerdeğiştirmesine ve dolayısıyla biçim ve renk ilişkilerinin de belli birbütünlük içinde farklı boyutlara taşınmasına neden olduğu görülür.Ortaçağ resminde, renk dini bir simge olarak biçimden daha öncelikliydi.Rönesans'la birlikte temsil ettiği biçime uygun olmak durumundakalmaya başlamış, temsil ettiği şeyin doğal yapısını, dokusunu,parlaklığını yansıtmak zorunda kalmıştır. Bu durum rengibağımsızlaştırmadığı gibi sanatçının simgesel renk kuralından farklıdoğal görünüş renginin tercihinde de kısıtlamalara neden olmuştur.Rönesans'ın ileri ki dönemlerinde ise, renk seçiciliğindeki özgürleşmesadece, nesnenin biçimsel niteliğini belirlemek için rengin açık-koyudeğerleriyle sınırlı olmuş, fakat bazı sanatçıların, nesneye bağımlırenkliliğin yanı sıra rengin dokunsal özelliğiyle de kullandıklarıgörülebilmektedir. Öznel ifadeye yönelik bir anlayış olan Romantizm'derengin, ifade gücünün fark edilmesiyle birlikte, temsil ettiği nesneyetamamen benzemek zorunda olmayan kendi özgül niteliğini göstermeyebaşlamıştır.19. Yüzyılın ikinci yarısından sonra bireysel yaklaşımların sezgiyedayalı duyarlılıkları daha bilimsel verilerle algılanması, ışığın ve renginbilimsel bir sistemi içinde karmaşık fırça tuşları ile formun erimesineneden olmaya ve biçimlerin nesnel gerçeği yerine onun izlenimleriyleilgilenmeye başlamışlardır. Dolayısıyla, boyanın ve renklerin maddeseldeğeri, resimsel bir değere dönüşmüştür.Dışavurumcularda ise, çağının endişe ve gerilimlerine karşı dahabireysel tavrın yansıması olarak nesnenin algılanış vedönüştürülmesinde içtenlik, doğalcılık ve içgüdüsellik gibi öznelviiolanakları katmışlardır. Renk artık formu veya figürü oluşturmak için biraraç olmaktan çıkmış, rengin kendisi bir form, figür ise bir noktadansonra rengin varlıksal bağımsızlığından türemiş bir dildir. oyamayöntemleri, rengin maddesel varlığıyla birlikte güçlü bir anlatımetkinliğine dönüşmüş ve nesneyi tamamen tanımlama işleminden öteaynı zamanda oluşturma süreciyle gösterilmiştir.Teknolojilerin gelişimi ve popüler kültürün yansıması olarak,imgelerin baskı teknolojilerinin kullanım etkisi olarak endüstriyelrenklerin kullanımı ve yapay sürülüşü gibi değişiklikler, geleneksel tuvalresminin estetik kurallarına da bir ölçüde karşı çıkmaktaydı. Fakatgerçeğin ve gerçeklik duygusunun değişimi, bir yandan da ideolojisinikaybetmiş toplumların yansımaları olan bir düşünce sistemininyaygınlaşmasına ve gelecek yerine geçmişe yönelme eğilimini artırmıştı.Bunun sonucu olarak tuval resminin boyasal teknik kalitesinin vesürekliliğinin kabulüyle yapılan dönüşünde, gerçeğin yerini alan`simulatif` iz ve ifadelerin kullanıldığı anlatım biçimleri kullanılmaktadır.Anlatım biçimlerinde uygulanan doğaçlama ve dinamizm, renk ve onundokusal yapılanmasında, yaşamla doğrudan bağıntılı kaba, sert vebeceriksizliğini içermektedir. Baudrillard'ın belirttiği gibi, `resim, resimolarak, sanat olarak, gerçekten daha kuvvetli bir yanılsama olarak,kendisine karşı bütünüyle umursamazlaşmıştır. Artık kendiyanılsamasına inanmamaktadır ve kendi simülasyonunun ve alayın içinedüşmüştür.` When we study the adventure of colour and texture in Western paintingas an element of exspression we see that representative value, of colour wasreplaced by its materialistic value causing the relationship between form andcolour to be moved to different dimensions in a certain unity. In medievalpainting, colour as a religious symbol had a priority over form. With thedevelopment of Renaissance, it had the fit into the form it represented so hadto reflect the natural structure, texture, and brillance it represented. This didn'tmake the colour independent and caused some restrictions in the preferenceof colour of natural appearance which is different from the artist`s symboliccolour rule in the late period of Renaissance, freedom in the selection of colourwas restricted to only dark-light tones of colour in order to determinate theformal quality of the object and some artist used coloursdepending on theobject or used it with its textural quality. In Romantism, which is anunderstending directed to subjective exspession, colour started to show its freequlity without having to resemble exactly, the object it represented upon therecognition of its exspressive power.After the second half of the nineteenth century, the fact that individualaproaches perceived sensibilities based on instinct with more scientific datacaused the form to dissolve with complex brush touches within a scientificsystem of colour and light with the result that they were interested in itsimpressions instead of objective reality of the forms. Consequently materialisticvalue of paint and colour transformed into a pictorialvalue.Exspressionsists added such subjective opportunities as sincerity,naturalism, and instictiveness into the perception and transformed of an objectas a reflection of a more individualistic attitudeagainst the worries anddepressions of their age. Colour was no longer a medium used the create formor figure. The colour itself was a form and figure was a language derived fromthe existential indepentence of colour after a certain. point Painting tehniquesixchenged into a strong technique of expression with the object but also to bringit into existence.Such changes as the use of industrial colours and artificial painting as aconsequence of the effect of symbols and printing technologies caused bymodern technologies caused by modern technology and the reflection ofpopular culture were contrary to the aesthetic rules of conventional canvaspainting. But, the change of reality and realist feeling, and reflecting of thesocieties be directed to past instead of future.As a result forms of expression develop in which `s'mulative` trace andexpressions whichreplaced the realty were used in the transformation byaccepting painterly technique qualty of canvas painting. Improvisation anddynamism applied in these forms of expression include rudeness, harshnessand clumsiness which are directly related to life in colour and its texturalconstruction. As Baudrillard pointed out `... picture has completely becomeindifferent to itself as a picture, as an art and as an illusion stronger than realty.Now it believes in its illusion and fallen into its own simulation and its mockety.`
Collections