Show simple item record

dc.contributor.advisorBoydaş, Nihat
dc.contributor.authorAltintaş, Osman
dc.date.accessioned2021-05-05T09:00:10Z
dc.date.available2021-05-05T09:00:10Z
dc.date.submitted1995
dc.date.issued2018-08-06
dc.identifier.urihttps://acikbilim.yok.gov.tr/handle/20.500.12812/575635
dc.description.abstract123 BÖLÜM- vn 7. ÖZET, SONUÇ VE ÖNERİLER 7.1. Özet Alman felsefeci ve estetikçi Nicolai Hartman (1882-1950) yanlız varlığı değil sanat eserlerini de katmanlara ayırmaktadır. Hartman'a göre sanat eserleri'de diğer varlıklar gibi vardırlar ve an- tolojik olarak çözümlenmesi gerekir. Estetik nesne veya sanat yapı- ti dediğimiz bu varlıklar, elbetteki diğer varlıklardan başka özellik¬ ler gösterir. Hartman yanhzca sanat eserleri için geçerli olan bir akt ve¬ ya eylem getirmektedir. Ona göre sanat eseri aynı zamanda bir ob- jectivation dediğimiz şeydir. Canlı tin sanatçı kendini nesnelleştirir- ken, anlatırken sanat eserini oluşturur. Ancak yaratıcı tin soyut olan kendini daima bir somutla, yani maddi alanda dışa vurur. Ya¬ ni irreal olan realde kendini gösterir. Nesnelleşme tabakası veya ob- jectivation olayı, objection, yani bilgi konusu olan gerçek maddi ta¬ bakada kendini göstermektedir. Böylece sanat eserlerinde, diğer varlıklardan farklı olarak iki tabaka görülmektedir. Gerçek real- maddi, gerçek olmayan irreal-maddi olmayan yapı. Sanat eserlerinden bu gerçek ve gerçek olmayan alanlar bir¬ birinden ayn değildir. Bu iki tabaka ön ve arka yapı olarak aynı yerde ve zamanda bir uyum içindedirler. Her sanat yapıtında bu iki kategori vardır. Birinin varlığı dieğiriyle ilgilidir ve birbirine bağlıdır.124 Ön yapı; gerçek maddi, real ve objectionla ilgili yapı arka yapı, ise maddi olmıyan irreal-tinsel yapıdır, yanı objectivationla ilgili yapı¬ dır. Resmin ne olduğunu anlamak için onunda antolojik bir analize tabi tutulması lazım. Çünkü resim de heterojen bir yapıdır. Genel olarak iki tarz resim vardır. 1)Edebi içeriği olan resim 2)Salt Resim. Edebi içeriği olan resimde bir konu bir olay işlenir. Böyle bir olayı işliyen resimlerde birbirinden farklı üç tabaka bulunur. 1)Yeniden meydana getirilen görme 2)Görünüşe ulaşan, tasvir edilen şey, 3)Ebedi tema Salt Resim. Resmin bir hikayesi yoktur. O sadece resim ola¬ rak kendini anlatır. Bir sanat eseriyle diğer varlıkları belirliyen mo¬ del kategoriler başkadır. Estetik objenin varlık tarzı özel bir varlık tarzıdır; teşrih (bilgi) objenin varlık tarzından temelden farklıdır. O, bizim için var olan., bir suje için var-olan bir şeydir. Bilgi objeleri kendi başına olan, bilinmez-olmadan bağımsız olan bir şeydir/78* Sanat yaratması ve sanat kavramı, kendi başına var olmayan bir şeyin objectivationudur. Her tasvir edilen şey varlığı aşar,varlık tas¬ vir edilen bir varlık haline gelince, sahip olduğu trans parens say¬ damlık artar. Bir portre, bir manzara resmi tabiatdaki korrelatla- nndan anlam bakımından aşkındır. Sonuç olarak, `biz nesnelere ya da olaylara anlam ve ifade verdiğimizde onlar, salt real şeyler ol- (78) İhsan Turgut, Sanat Felsefesi, s, 111125 duklanndan çok daha açık ve saydam olarak karşımıza çıkarlar. Sanat eserini, estetik objeyi doğadan ve real objeden ayıran ara, ayının, sanat eserinin bir ifadesinin ve anlamının olmasıdır. Şüphe¬ siz estetik obje sadece bir anlam ve ifade varlığı değildir. O, bir ya¬ nıyla gerçeğe dayanır ve bir real objedir, öbür yanıyla bir anlam varlığıdır, örneğin bir portre, sahip olduğu anlamdan, bir de real varlığı gösterir. Bir sanat eserinde hederojen sifer yedi tabakadan oluşur. N. Hartman'a göre 1)Boya tabakalarıyla real yüzeyin oluşturduğu ön-yapı 2)Bunun arkasında resmin içeriği üç boyutlu uzay, nesne¬ ler ve ışık 3)Bu nesne siferi ve görünüşün hareketi 4)Harekette, canlı renkle kuvvetlenen figürlerin canlılığı 5)Hareketlerin canlılığında insanî-ruhî iç tabaka 6)Ender hallerde ideye ait bir şey; görünüm 7)Sonunda ideal genel bir şey görünür. D. gurubu sanatçıların eserlerinde ortak olarak tesbit edilen kategoriler 1)Nokta 2)Çizgi 3)Leke 4)Biçim126 5)ŞekÜ 6)Doku 7)Madde 8)Yön 9)Cisim 10)Mekan 11)Zaman 12)Renk 13)Hava 14)Derinlik-öz 15)Nedensellik 16)Duygu 17)Birlik 18)Işık 19)îfade-anlam 20) İMGE 21)Gerçeklik 22)Ulusal Bilinç 23)Tarihsel an Tesbit edilen bu kategoriler şüphesiz sınırlı sayıdaki bu eserlerle il¬ gilidir. Ancak bu kategorilerle herhangi bir sanat eseri çözümlene¬ bilir. Bugüne kadar kategoriler açısından bu sayı bir sanat eserini analiz etmede varılan en üst sınırdır; Gazali zamanla mekanı hayal gücü mahsulü görmekte ve zamanın alemle birlikte yaratıldığını ifade etmektedir. Aristo ise za¬ manı başlangıçsızlık olarak tanımlıyor.127 Muhyiddin felsefecileri ise `an` ve zamanı anlatırken `de ğişmenin dışında olan` olarak tanımlamaktadır. Hegel ve Bergson sisteminde ise zamanı `merkezi rolü olan bir fikrin zıt kutbunda gösteriyor. İbn CebiroTa göre cisim renk ve figür şekillerine dayanak hizmetlerini gören bir madde olduğu gibi, bu cisim arkasında cisimlik şekline dayanarak hizmetini gören bir maddede vardır. Cismi renk, figür, nicelik gibi duyulara ait şekiller den ayırdıktan sonra soyut cisimlere kadar varılır. Buda bir yandan yakın şekil veya nicelik için madde, ve daha universal bir madde için şekildir. Böylece duyulara ait cisimde, genel varlıklarda olduğu gibi, birçok dereceler ayırabiliriz: Bütün varlık şekillerinin üstünde herşeyi bilgi ile kuşatan akıl (intellect) şekil vardır. (79) Çünkü onun cevheri en incedir ve heryere nüfuz eder. Hepsi birden ayrılmaz bir bütün olan bu çeşitli varlık dereceleri, akıl için ve duyular için ayrıdırlar. Cevhere göre nicelik ne ise, niceliğe göre RENK ve FÎGÜr de odur. Duyulara ait şekillere akılla kavranan şekillerin gölgesi diyebiliriz, ve görünen alemle görünmiyen manevi âlem hakkında hüküm verebiliriz. Böy lece RENK ve figürden niceliğe ve cevhere geçilir. Basit cevherler mekandan ibaret yeri meydana getirir. Basit cevherler yanlız sebeplerle Aristoya göre mekan katlanarak devam eden bir şeydir. (8°* İbn Cebirol ise mekanı 1) Cisme ait olan 2) Manevi mekan olmak (79) izmirli ismail Hakkı, islam Felsefesi Tarihi, s, 367 (80) Abdurrahman Bedevi, El-insaniyee vel-vücüdİye. s, 511128 üzere İkiye ayırmaktadır. (81) Sanat alanları yani türleriyle ilgili şekil ve biçimle İlgili var lık kategorileri de farklıdır. Heykelle ilgili varlık alanları resimden çok farklıdır. Heykeltraşa göre heykel bir ağaç içerisinde saklı olanı kur tarmaktır. Veya Mikelanja göre bir parça mermerden fazlalıkları at mak şeklinde yontu sanatı açıklanan biliyor. Aslında sanatsal biçi min özgüllüklerini açıklığa kavuşturmak için ilkin, sanatda ki anla- ümsal (expressif) ve tasanmsal (figüratif) araçların ne olduğunu in celemek yerinde olur. Yaratı her zaman bir gerçekten kalkılarak ya pılır ve sanatçı tasarısını gerçekleştirmek için genelde sanatın anla- timsal ve tasanmsal araçları denilen belli teknik yöntemlere başvu rur. Herhangi bir sanatda ki tasanmsal metodların gösterdiği büyük çeşitlilik içinde, sanatçı sadece anlatım gücü (exspressivite) en büyük olanla duygusal gücü en büyük olanı ve yapıtın tasansı- na en uygun düşeni seçer. Bir eserin yüzeysel karekteri, beceri (ha- bilite) ile ilgilidir; ama derinliği ustalığa (maitrise), yeteneğe (talent) bağlıdır. Bu iki şey birbiriyle kanşürılmamalıdır; sanatdakt anla- ümsal ve tasanmsal yöntemler, gerçek anlamdaki sanatsal biçimle özdeşleştirilemez. Bunlar sadece biçimi oluşturmaya yarayan öğe lerdir. Sanatsal biçim (objectivation), anlatımsal ve tasanmsal (ob jection) yöntemlerin dışa-dönük bağlaşması (allianece) gibi eserdeki içeriğin özyapısının tasviri gibi görünür. (82) İçerik her zaman sade- (81) Tahanna Kumeyr, Ura Rüşd. s, 267 (82) Amer Zisa, Estetik, s. 139129 ce, belli bir duyulur ve somut biçimle kendini dışa vurduğu için, estetik ve somut bir kapsamla duygusal bir güç kazanır. Biçim içe riğe öylesine sıkı sıkıya bağladır ki, ondan ayrı düşünülemez. An cak bunun terside doğrudur. Marks, eğer biçim kesin bir içeriğe bağlanmışsa, hiç bir anlamı olmaz. Bir sanat eserinin biçimi hangi öğelerden, varlık alanların dan oluşur? Duyusal, anlatımsal ve tasanmsal yöntemler sanatdan sanata, hatta üslupdan-ûsluba değiştikleri için, biçim ve varlık alanlanda her sanat türünde doğal olarak ayrı ayrı öğelerden olu şacaktır. Resmin Temel öğeleri ile bir müzik eserinin temel öğeleri ayrı, ayrıdır. Sanatda biçimle içeriğin Diyalektiği sanat eserinin varlık alanlarının oluşmasında temel nedendir. Varlığı salt varlık olarak algılayabilmek için Biçim ve içeriğin (le fond) varlık nedenini iyi kavramak gerekiyor. Her sanat eseri, biçimle içerik arasındaki bir likte belirginleşir. Çünkü ne içerik somut bir sanatsal biçim dışın da, ne de biçim belli bir içerik olmadan var olabilir. Sanatda biçimle içeriğin kurduğu bu birlikten anlaşılan şu dur: Sanat eserinin bu iki yanından biri olmadı mı, öteki yanı da var olmaz. içerik eserin belirleyici öğeasi olarak kendini önce bir irreal varlık alanında gösterir. Bu alan salt maddenin şekli belirlediği bir önyapı değildir. Herşey varlıkla ilgilidir. Varlık-obje olmadımı şekil de yok demektir. Şekil ve biçim objeyle ilgilidir. D. Moor'un dediği gibi `biçim olmadımı sanatda yoktur` aslında obje olmadımı biçim130 de sanatdan da bahsedemeyiz. Bugün öz-biçim ilişkisi-içerğin sa natta ilgüi yoğun bir biçimde tartışılıyor. Estetik objenin dışa dönük fenomenlerlemi yoksa kendisiylemi ilgili olması gereği üzerinde sa natçılar anlaşamıyor. Rodin, desen tekniği üzerinde duran ressamı ve özellikle de dışa-dönük etkilerle uğraşan yazan, sırmalı giysilerle kent içinde devriye gezen, ama savaşa gitmeye yanaşmayan askerlere; ya da toprağım sürmek için kullanılacak yerde, pırıl pırıl görünsünler di ye pulluklarını cilalayan köylülere benzetirdi. Tablolarından birinin `Ne güzel desen!` diye övüldüğünü duyunca `Demek bu tuvalde iş yok` demişti. Sanatın siyaset ve yönetim biçimleriylede büyük ilgisi var dır. Bir sanat eserinin oluşma süreçlerinde ki mantığı salt onu oluşturanla ilgili olamaz. Bir sanatçının kendi görüşünü yansıtabil mesi için, yakaladığına inandığı değerleri bir bütün haline getirmesi gerekmektedir. Bu bütün, eserdeki unsurların sistemleştirilmesi ile ilgilidir. `Bir sanat eserinin mantığı hem çağına, hem sanatçısına özgüdür ve getirdiği sistem, tüm sanatçılar ve çağlar için geçerli de ğildir. Çünkü dışarıdan zorlanmış hiçbir disiplin, `sanatçının ıstı rap çekerek eserinde geliştirdiği zihni disipline benzemez. `(83- 7.2. Sonuç: Bu araştırmada D. Gurubuyla ve döneminde önemli sanat eğitimi yapan kurumlar, dernek ve cemiyetler birlikte ele alında. Yapılan incelemede görüldüki. Gurup içinde yer alan sanatçılar za- (83) Edman, I, Sanat ve İnsan, s, 71131 man zaman farklı tarzlarda eserler üretmişler, ancak bazıları baş langıcından bugüne değin aynı anlayışı ısrarla sürdürmüşlerdir. Buradan da şu sonuç çıkıyor: Gurup sanatçıları; daha doğrusu gurup önceden belirlenmiş bir fikrin, sanatsal bir düşün cenin etrafında toplanmamışlardır. Her ne kadar Gurubun ilk orta ya çıktığı yıllarda düşünceye akt'a yönelik bazı söylemleri sözlü ola rak dile getirmişlersede, bu söylemler resimsel alanda ifade edilme miştir. Buda döneminde ülkemizde doğabilecek yerel bir üslup (iz- lek) un, oluşmasını önlemiştir. Ülkemizdeki siyasal ortamın bu tür oluşumları destekliyecek bir yapılanma içinde de değildi. Kültür ve sanat olaylarının yeterince tartışıldığı ve sergilendiği ortamlar yok tu. Destekde görmüyordu. Böyle bir ortamda batıda olduğu gibi bü yük akımları (izlek) oluşturacak fikirleri üretilmesini beklemekde saf yüreklik olurdu. Zaten toplumda bu birlikteliği ve tartışmayı oluşturacak bir ortamda kasten yok edilmişti. Yeni yapılanma için deki eğitim kurumlan henüz ülkede herkesçe kabul görmüş bir dil etrafında bile toplanamamıştı. Büyük çoğunluk % 90 Osmanlıca, konuşuyordu. Her anlamda üretme yerine batıdan al kurtul uygu laması hakimdi. Bu gurup kurulduğu yıllarda Batı resminde ege men olan Kübizme dayalı Kontrüksiyon ve soyut anlayışı benimse mişti. Guruba sonradan katılan veya (Gurup sergilerine katılan) Bedii Rahmi-Eren Eyüboğlu-Elif Naci gibi sanatçılar soyut anlayı şın dışında bir yol tuttular.132 Eserlerde görülen kategoriler ve eserler İncelendiğinde sa natçıların biçim yapma görme ve ifade etme alışkanlıklarında ortak bir boya dilinin kullanıldığı görülür. Yer yer ussal obje aktarımları na karşın nesnel obje yaklaşımlarında hakim olduğu bir resim an layışıyla karşıkarşryayız. Resim için geçerli olan tüm plastik unsur lar batılı örneklerde olduğu gibi başarıyla kullanılmıştır. Sonuç olarak: eserler onu meydana getiren ve onda var olan temel kategoriler tek tek incelenerek ilk kez bu varlık alanla rıyla resimler açıklanabilmiştir. Bu yöntem ülkemizde hemen hemen herkesçe yapılmaya kalkışılan `sanat eleştirmenliği` içinde bir önermedir. Bir sanat ese rinin varlığı salt onun ön yapısını oluşturan boya-desen-renk gibi elemanlarla açıklanmasının yetersizliğini ortaya koymuştur. Sanat eserlerini incelemede tesbit edilen kategoriler toplumsal bir olay içinde geçerlidir. Şu kadarki toplumsal ve kültürel bir olayında te mel varlık ve nedensellik kategorilerinin bulunması gerekir. Kategoriler sanatın kültürün-dilin ve toplumsal olayları açıklayabilmenin şifreleridir. Önce bu şifrelerin öz'de ortaya çıkarıl ması ve incelenmesi gerekirdi. Varlık kendini bu yolun dışında açıklıyamaz. Kendini açıklamaya müsait olmayan varlıkta varlık değildir. Özellikle cisim-zaman mekan ve maddeye ait kategoriler varlığın objectionunun açıklanmasında yeni `an'lar yeni duyumlar ve imgiler, nedensellikleriyle açıklamaktadır.133 Kategoriler objeye dayalı varlığın temel modülüdürler. 7.3. Öneriler Sanatla İlgili sorunların nedenlerini sanatla tekbaşma açık layanlayız. Sanata ilişkin sorunlar aynı zaman da eğitimle ilgili sorun- landa kapsıyor. Bu itibarla öncelikle sanatla-eğitim ilişkilerinin ele alınarak değerlendirilmesi gerekiyor. Diğer bir yönüde siyasal ve kültürel ortam. Ülkemizdeki de mokratik ortam her türden sanatın geliştirilmesine katkı sağlıyacak biçimde yeni bir yapılanmaya gidilmelidir. Resim eğitimi yapan Güzel Sanatlar Fakültesi ve diğer Re- slm-îş bölümlerinde uygulamanın yanıda kültürel ağırlıklı dersler çoğaltılarak bu derslerin bu alanla ilgili otoriter kişilerce verilmesi. Öğrenci maddeyi, objeyi ve varlıkla ilgili tüm biçimleri bu kategori ler bakımından değerlendirebilecek bir bilgi ve bilinç düzeyine yük seltmeli. Sanat eseri inceleme ve analiz etme gibi dersler çoğaltılmalı. Derslerde bir sanat eseri varlık alanları bakımından incelenmelidir. Öğrenci yaptığı işi hangi bilinç disiplinleriyle yaptığının farkında ol masını sağlayıcı ortamın kurulmasını temin etmek. İslâm düşünür ve bügirüerinin felsefi konulara ilişkin eser leri tercüme edilerek çoğaltılmalıdır. îslâm felsefesinin cisme, mad deye, objeye ve sanata ilişkin görüşlerine yer verilmelidir.134 Batı felsefecilerinin bu alanlara yaklaşımı bizim açımızdan bu konulan açıklamaya yeterli değildir. İslâm estetiği yeterince özûmsenmeden temel kategorileri yeterince açıklayanlayız.
dc.description.abstracten_US
dc.languageTurkish
dc.language.isotr
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/embargoedAccess
dc.rightsAttribution 4.0 United Statestr_TR
dc.rights.urihttps://creativecommons.org/licenses/by/4.0/
dc.subjectGüzel Sanatlartr_TR
dc.subjectFine Artsen_US
dc.titleD grubu sanatçıları ve eserlerinin ön-arka yapı kategorileri bakımından incelenmesi
dc.typedoctoralThesis
dc.date.updated2018-08-06
dc.contributor.departmentDiğer
dc.subject.ytmD group
dc.subject.ytmArtists
dc.subject.ytmPictures
dc.subject.ytmAesthetics
dc.identifier.yokid43932
dc.publisher.instituteSosyal Bilimler Enstitüsü
dc.publisher.universityGAZİ ÜNİVERSİTESİ
dc.identifier.thesisid43932
dc.description.pages314
dc.publisher.disciplineDiğer


Files in this item

Thumbnail

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Except where otherwise noted, this item's license is described as info:eu-repo/semantics/embargoedAccess