Balkanlardaki milliyetçilik akımları ve Srebrenica olayı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada esas olarak Srebrenica soykırımı incelenmiştir. 1992'de Bosna-Hersek'te savaş başladığında, uluslararası toplum bir adım geride durdu ve sadece Sırbistan'ın Müslüman topluma karşı uyguladığı saldırganlıkları izledi. Dünya ülkeleri, toplama kamplarını, toplu tecavüzleri ve katliamları, kültürel varlıkların yok edilmesini, şehrin kuşatılmasını ve sivillerin kasıtlı olarak açlığa mahkûm edilmelerini görmezden geldi. Kısacası, yapılmakta olan soykırımdan haberdar değilmiş gibi davrandılar. Hatta bunun adına sivil savaş dediler, onlara göre Sırpların yaptıkları `Etnik temizlikti`. 1995'te savaş iyice şiddetlendi. BM'in `Güvenli Bölgesi` olan Srebrenica'nın işgal edilmesinden sonra Sırp Kuvvetleri birkaç günde sekiz bin kadar Müslüman yetişkin ve genç erkeği katlettiler. BM'in sivilleri koruyamamasından dolayı Srebrenica'da katledilenlerin sayısının adeta ikiye katlanması, uluslararası toplumu nihayet askerî önlemler almaya zorlamıştı. Bosna'da yapılan soykırım tüm hızıyla devam ederken, masum kurbanlar, BM Güvenlik Konseyinin uyguladığı silah ambargosu yüzünden kendilerini savunma hakkından mahrum kalmışlardı. Katliamları, tüm adalet kurgusunu hiçe sayan Dayton Barış Anlaşması ile sonuçlanan barış görüşmeleri takip etmişti. Soykırımın failleri, âdeta işledikleri cinayetlerden dolayı ödüllendirilmişlerdi. Savaştan önceki toprakların neredeyse yarısı onlara verilmişti ve Özerk Bosna Sırp Cumhuriyeti, resmi olarak Bosna-Hersek topraklarında bulunan bir Sırp Cumhuriyeti'ne dönüştürülmüştü. 1993'te Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesinin (EYUCM) kurulması, üstü örtülen gerçeklerin açığa çıkması adına umut verici olmuştu ve uluslararası ceza mahkemesi, politikacıların yaptıkları hataları telâfi edebilirdi. Ancak zaman içinde Bosna Halkı büyük oranda adalete olan inancını kaybetti. Her ne kadar Lahey'deki Mahkeme savaş esnasında kurulmuş olsa da adeta içi boştu. Bu çalışmada, BM'nin, NATO'nun UNPROFOR (Dutchbat-3)'un ve aynı zamanda uluslararası toplumun Srebrenica Soykırımındaki sorumlulukları analiz edilmiştir. Gerçeklere ışık tutmak maksadıyla Srebrenica'ya gittim, bölgede yaşayan bazı mağdurlarla (UNPROFOR'un tercümanlığını yapan Admir Jusupović, Boşnak astsubay Hasan Hasanović, rehber Hasan Hasanović, Srebrenicalı Anneler Derneği Başkanı Hatice Mehmedović ve Almasa Salihović ile) röportaj yaptım ve onların duygularını ve acılarını anlamaya çalıştım. Ayrıca `Marš Mira-Barış Yürüyüşü` adı verilen, 110 kilometre olan ve üç gün süren yürüyüşe Boşnak Yüzbaşı Esnaf Avdić ile katıldım, 1995 yılında ormanlarda neler olduğunu anlamaya çalıştım. Ve nihayetinde Srebrenica ve Potoćari'de gördüklerimi, duyduklarımı ve hissettiklerimi bu esere yansıtmaya çalıştım. In this study, especially Srebrenica genocide is exemined. When the war began in Bosnia and Herzegovina in 1992, the international community stood aside and watched as Serbia unleashed an aggression against the country's Muslim population. Governments around the world ignored concentration camps, mass rape and murder, the destruction of cultural monuments, sieges of cities, and the intentional starvation of civilians. In short, they acted as if they were unaware that genocide was taking place. Instead, they called it a civil war, it was an `ethnic cleaning` Serb army forces with in doing. In Haziran 1995, the intensity of the war escalated. After conquering the U.N. `safe area` of Srebrenica, Serb forces killed eight thousand Bosnian Muslim men and boys in just a few days. The scale of the Srebrenica massacre, coupled with the fact that U.N. troops had failed to protect civilians there, forced the international community to finally undertake a military intervention. And those victims, thanks to an arms embargo imposed by the U.N. Security Council, were denied the right to defend themselves. Massacre, was followed by peace talks that resulted in the Dayton Peace Agreement, the construction of which defied all principles of justice. The perpetrators of genocide were rewarded for their crime. They were given half of the prewar territory, and were allowed to transform the self-invented Serb Republic of Bosnia and Herzegovina into an officially recognized entity known as Republika Srpska, within the borders of Bosnia and Herzegovina The establishment of the International Criminal Tribunal for the Former Yugoslavia (ICTY) in 1993 brought hope that justice could prevail and that international criminal tribunal, by punishing individual perpetrators, could make up for the mistakes of politics. But in the time The Bosnian people had largely lost faith of justice. Though the Tribunal in The Hague was established during the war, it's cells remained empty.In this study analysed the responsibilities of the UN, NATO, UNPROFOR (Dutchbat-3), and international communities in the Srebrenica Genocide. For shedding light to the facts, I went to Srebrenica and talked to some aggrieved people in the teritory (I interviewed with the interpreter of the UNPROFOR Admir Jusupović, Bosniak Soldier Hasan Hasanović, writer Hasan Hasanović, Mothers of Srebrenica President Hatice Mehmedović and Almasa Salihović) and tried to understand their feelings and pain. Also attended to the walking named `Marš Mira-Peace Walking` which lasts for 110 kilometers and three days with the Bosniak soldier Captain Esnaf Avdić and tried to understand what happened in the forest in 1995. I tried to reflect to this study what I saw, what I heard and what felt in Srebrenica and Potoćari.
Collections